Din yaşamla o kadar iç içe bir kavram ki, anlatırken nereden başlayacağını şaşırıyor insan. Farklı kültürlerde din, inançların gereklilikleri, ibadetlerin çeşitliliği, kıyafetler derken bu zenginliğin içinden bir dinin tarihini salt olarak ayıklamak pek mümkün değil. Milattan önce yaşananların günümüze korunarak gelmesi ve ufak değişimlerle yine bugüne ayak uydurarak varlığını sürmesi de oldukça şaşırtıcı. O nedenledir ki dördüncü kez bir din üzerine yazı yazıyorum. Dinler tarihi ve o dinlerin anlaşılabilmesi adına genel bilgiler verdiğim Semavi Olmayan Dinler yazı dizimin son yazısında Budizm’i, aklımdaki sorular ve bulabildiğim cevaplarıyla anlatacağım.
Hıristiyan kiliseleri, Müslüman camilerinin yanında dini semboller ve ibadethaneler göz önüne alındığında en çok dikkat çeken biri var ki, onu bilmek bir nevi Budizm’i tanımak olacaktır. Tabi ki Budizm denince akıllarda canlanan o dini figürden, Buda’dan bahsediyorum. Sizi bilmem fakat Budizm dendiğinde benim aklıma şişman ve güler yüzlü biri geliyor. Bu yazıda son bin yılına değineceğim Budizm tarihinin, bizim bildiğimiz şişman Buda’sının Hindistan’daki atalarıyla (Bilinene göre Milattan önce 500 yılında Buda’nın Hindistan’da yaşadığı saraydan ayrılıp ruhani bir serüvene başlamış. Buda’nın bu yolculuğu ile temellenen bu dinin ilk anlatıları ve resimli kaynakları Hindistan’da yaşayan Buda olduğundan “ata” olarak isimlendirdim.) beraber 27 farklı hali mevcut. Bu farklı Buda’ları anlamak için Budizm’in coğrafi dağılımı incelenebilir.
Hindistan’dan Asya’ya doğru uzanan bu yolculukta Buda heykelleri yoğun zihin faaliyeti ve bedensel ve maddesel zevklerden uzak yaşamın yoruculuğuna inat kilo almış. Hindistan’da zayıf kemikleri sayılan çizimlerin aksine, Asya’daki Buda tombik bir amca. Zenginliğin ve ve mutluluğun simgesi olan Buda zihinsel disiplinden yani aydınlanmadan ziyade mutluluğu simgesi haline gelmiş. Buda’nın neden kilo aldığından bihaber olmamak adına Budizm’in tarihine göz atmak gerekecektir. Buda’nın aldığı kilolar onu Budizm’in yaşadığı sarsıntılara dayanıklı hale getirebilmiş midir tartışılır.
Buda, asıl adıyla Gautama Buddha, Hindistan’daki popülerliğini yitirdikten sonra Nepal, Keşmir, Seylan, Güneydoğu Asya, Çin, Kore, Japonya, Tibet ve Moğolistan’da yaşayan insanların tanrısı olarak vücut bulmuş. Budist Buda’nın öğretileri ışığında oluşan Budist kültür, Asya halklarının buluştuğu bir öğreti olmuştur. Fakat 1900’lü yılların ikinci yarısından sonra dünya dinamiklerinin etkilediği bu ülkelerde rejim değişiklikleri meydana gelmiştir. Sert tutumlu komünizm rejimi “tüm canlıların iyiliği”ni hedefleyen bir dinin inanan sayısında ciddi düşüşe neden olmuştur. Çünkü Budizmin barışçıl ve özgürlükçü bir din olduğu bilinmektedir. Din savaşları yaşanmadan yayılan bu din, her ne kadar simgeleriyle, Buda ile, Buda’nın heykelleri ile üne kavuşmuş olsa da, günümüzde dini liderlerin önderliğinde kitleler halinde hareket etmektedirler.
Budizmin bu yolculuğu sırasında iki farklı yapı da ortaya çıkmıştır. Çin, Japonya, Kore, Tibet ve Moğolistan’da Mahayana Budizm’in öğretisi tüm insanların aydınlığa ulaşmayı deneyeceğini fakat bazılarının başarabileceğini söyler. Böylece aydınlanmayı başarabilenler öğretmek için reankarne olacaklardır. Güneydoğu Asya’daki Theravada Budizm’inde ise Buda aydınlanmış kişidir; saraydan ayrılarak manevi değerler geliştiren Siddhartha Guatama, yani zayıf Buda’dır. Nirvana’ya ulaşarak aydınlanmış kişi olmak amaçlanmıştır. Böylece var olan bir yaşam döngüsünden ayrılma Buda’nın bulunduğu makama erişmek herkes için mümkündür.
Zihin eğitimi ve aydınlanma üzerine kurulu Budizm, bugün dünya üzerindeki en büyük üçüncü dindir. Böylece Semavi olmayan dinler arasında en popüler olanı ile bu yazı dizisini sonlandırmış olalım. Hinduizm, Sihizm ve Zerdüştlük üzerine yazdıklarımda ilginç ibadet ve geleneklerden söz etmişken, Budizm konusunda aydınlanma ve Nirvana’ya ulaşma adına fedakârlıklar yapan dünyaca ünlü Budist Rahiplerden bahsetmeden olmaz.
[box_light]Turuncu kırmızı kıyafetleriyle: Budist Rahipler[/box_light]
Bedensel disiplinleri ve ilginç yaşam tarzlarıyla, Buda’nın yanında Budist rahipler de Budizm’in birer simgesi. Bhikkhu adıyla anılan bu rahipler Nirvana’ya ulaşabilmek adına modern hayatın “nimetlerinden” uzaklaşarak, kişisel disiplin ile nelerin başarılabileceğini kanıtlıyorlar. Buda’nın teknikleri ile zihinleri geliştiren bu rahipler, acı çekmekten ve dünyevi zevklerden özgürleşerek kurtuluyorlar. Hem Mahayana hem de Theravada Budist rahipleri bulunmakta. Kendi tapınaklarında eğitilen ve zihinlerini eğiten bu rahiplerin, geçmişten günümüze dikkat çekici olduğu bir gerçek. Yirmi yaşından önce Bhikkhu olunamıyor fakat Çin’de turuncu Tibet’te, kırmızı kıyafetleriyle Budizm’in simgesi olarak var olan bir çok çocuk rahip, Nirvana’ya ulaşmak için kendilerini eğitiyor.
Kadir Şinas
Orjinal olsun diye zorlama olduğu besbelli bayağı bir başlık. Konu seçimi ve konuya yaklaşım tarzı oldukça sıradan, wikiden hallice. Umarım bunları yapıcı eleştiriler olarak kabul eder, kendini geliştirme şansı bulursun
Ayşin Pir
orijinal*