[box_dark]Sürgün’ün Hikayesi[/box_dark]
Kuzey Kafkasya’daki baskıcı rejimden kaçan Mavi Alay’ın yolu önce Avrupa’ya düşmüştür. Almanların onları mülteci statüsünde koruyacaklarına olan inançları ile hareket ederek Alman ordusuyla beraber Avrupa’ya doğru yolculuğa çıkmışlardır. Sovyetlerden kaçan mülteci Mavi Alay’ın ilk duraklarının İtalya’nın Pazulla bölgesi olduğu bilinmektedir. Hepimizin bildiği o klasik söylemi de kullanarak anlatmak gerekirse; Rusların sıcak denizlere inme hedefi nedeniyle İtalya dolaylarına ilerlemesi üzerine, Mavi Alay daha sonra Avusturya Carinhia’nın Ober Drauburg bölgesine göç etmişlerdir. Kızıl Ordunun yaklaşması Mavi Alay’ı korkutmuş onların umuda olan yolculuğunda oradan oraya sürüklenmesine neden olmuştur. Kafkasya’yı terk ettikten sonra memleketlerine dönmek yerine akrabalarının da bulunduğu Türkiye Cumhuriyeti topraklarına gidebilmek onların yaşama umudu olmuştur.
Ne yazıkki savaşın sona ermesiyle 1945’te imzalanan Yalta Antlaşması’na göre mültecilerin iadesi kararlaştırılmıştır. Bu kararı öğrendiklerinde Rus topraklarına gönderilirlerse öldürüleceklerini bilen Mavi Alay’dan 3000 kişi Drau Nehri‘ne atlayarak intihar etmiştir.
[box_dark]Ober Drauburg’te yaşananlara şahit bir asker: Cabbar Aybaz [/box_dark]
Cabbar Ayaz Drau Nehrinde yaşanan bu toplu intihara şahit olmuş hem Rus hem de Alman ordusunda savaşmış bir Kırımlı. Ober Drauburg’taki mülteci kampından kaçan bu asker, o günkü korkularını bir röportajda şu şekilde özetlemiş:
“Yetkililer, ‘Sizi Rusya’ya teslim edeceğiz’ dediklerinde başımızdan kaynar sular döküldü. Zulmünden kaçtığımız Ruslar’a tekrardan teslim edilmek bizim için ölümdü. Önümüz tanklar ve askeri araçlarla kesiliydi. Arkamızda ise Drau nehri vardı. Geri dönmek istemeyen 300 kişi ile birlikte gece dağlara doğru kaçtık. Kaçanlar arasında çocuklu kadınlar da vardı. Yakalanmamak için küçük gruplar halinde dağlarda saklandık.”
Geri dönmek istemeyenlerin bu kaçışı trene bindirildikten sonra da devam etmiştir. Cabbar Ayaz gibi kaçarak saklanan, ve intihar edenlerden geriye kalanlar Türkiye Üzerinden ölüme doğru bir yolculuğa çıkarılmışlar. Türkiye’ye yerleşecekleri umuduyda Anadolu’yu bir baştan öbür başa umutla geçen Mavi Alay, Doğu anadoluya girdiklerinde Ayaz’ın özetlediği korkuyu tekrar yaşamıştır. Serder Abad Kızıl Çakçak barajı 2000 kişinin daha intiharına şahit olmuştur. Korkularının ispatidır ki Mavi Alay’dan olarak geriye kalan 2000 kişi de Rus birlikleri tarafından kurşuna dizilmişlerdir.
Kuzey Kafkasya’dan Stalin’den kaçarak Almanların yanında savaşmak için göç eden aslında zulümden kaçan, umut arayan kadınlı erkekli çocuklu 7000 insan, Cabbar Ayaz’ın 7000 kardeşi bu sürgünde hayatlarını kaybetmişlerdir.
[box_dark]Ölümlerin Anısına[/box_dark]
Mavi Alayı hatırlamak için Avusturya Irschen köyüne bir anıt dikilmiştir. Coşkun İnce Mavi Alay Gri Aşk kitabında Zülfü Livaneli ise Serenad’ında bu trajik öyküyü anlatmaktadır. Her ne kadar edebiyata bir aşk öyküsü olarak yansımış olsa da Mavi Alay ölen/öldürülen binlerce insanın hikayesidir. Sonuç olarak anlaşılması gereken şudur ki masum binlerce bazen yüzbinlerce insandan geriye kalan hiç bir şey yokken, hala her yerde oradan oraya sürüklenen, sebepsizce katledilen, umutsuz ve mutsuz olmaya zorlanan onca insan varken, kimse kusura bakmasın insanlıktan söz etmek pek de gerçekçi görünmüyor. Livaneli’nin bütün devletlerin öldürdüğü gerçeğini yazması şaşırtıcı olmasa gerek. Bir daha sormakta fayda görüyorum. Siz hiç 7000 kardeşinizi kaybettiniz mi?
Kaynakça
- Mehmet Demirci, Cabbar Ayaz röportajı, Zaman Gazetesi, New York, 2008
- Avni Özgürel, Radikal Gazetesi, Aralık 2008