Gaza, cihat ve gazilik gibi dini referanslı kurumlar, orta çağda Müslüman devletlerin kurulması ve büyümesinde çok önemli bir işleve sahipti. Devlet, halkı gaza sancağı etrafında topluyor ve düşmana karşı motive ediyordu. Bu sebepten ötürü ‘gaza’ ve ‘gazilik’ kavramları hem ahlâki açıdan hem de insan gücü açısından Müslüman devletlerin, bilhassa uç beyliklerinin, en önemli dinamiğini oluşturduğu söylenebilir. ‘Gaza’ kavramı Anadoludaki Müslüman Türk beylikleri için ayrı bir öneme sahipti; Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nın Moğollar tarafından istilaya uğraması ve Haçlı seferleri, Anadolu’daki Türkler’in bu kuruma karşı olan ilgisini artırmış, Gaza’yı Anadolu’da tutunmak için tek çıkar yolu olarak görmüşlerdir. Halil İnalcık bu durumu şöyle özetlemektedir:
‘’İslam dünyasında, özellikle Anadolu’da gaza ideolojisinin ve hareketlerinin ön plana çıkmış olması, bir yandan Moğolların Anadolu Selçuklu Sultanlığı’nı bozguna uğratarak (1243) Anadolu’da egemenlik kurmaları, öte yandan Mısır, Suriye ve Anadolu’ya karşı Batı’dan haçlı saldırılarıdır… İşte bu durum karşısında İslam dünyasında kutsal savaş, gaza, bir ölüm kalım sorunu olarak ortaya çıktı.’’
Anadolu Türkleri nazarında ‘gaza’ ve ‘gazilik’ büyük bir sosyal itibar ve dini vazife olarak görülmekteydi; gaza, şehitlik, gazilik gibi kavramlar yazılı dini ve edebi kaynaklarda da mühim bir yer edinmişti. Örneğin dönemin ilm-i hallerinde cihada , gazaya sık sık vurgu yapılması ya da o zamanın halk metinlerinde, Danişmendname, Saltukname, Battalname gibi eserlerle, ‘fetih’ ve ‘gaza’nın önemine sık sık değinilmesi halkın gaza ve fethe olan ilgisini artırmıştı.
Bu bağlamda Gaza’nın Osmanlı için ne kadar önemli bir yer edindiği, Bizans’la olan savaşlarından anlaşılabilir. Batı’ya doğru akın ve fetihler Gaza/Cihad mefhumu sayesinde Osmanlı’nın diğer uç beylerine nazaran prestijini bir hayli artırmış, Osman Gazi’nin liderlik konumunu güçlendirmiştir. 1302 yılında Koyunhisar savaşında Bizans’a karşı ezici bir zafer kazanan Osman Gazi’nin şöhreti, Kastamonu bölgesine kadar yayılmış ve bir çok gazi Osman Bey’in sancağı altına girmiştir. Bu şekilde Osman Bey gaza sancağı altında Anadolu’dan gelen Alperenleri toplamış, Bizans’a karşı savaşlar gerçekleştirmiştir.
Tarihçi Paul Wittek’e göre de Osmanlı’nın kurulmasında ve yayılmasında Gaza anlayışının önemli bir yeri vardır. Gaza fikri askeri teşkilatlanma üzerine kurulmuştur ve düşmana karşı sürekli akın ve fetih yapılmasını gerektirir. Bu anlayış ekseninde Osmanlı Bizans’a karşı sürekli bir ‘cihad’ ve ‘fetih’ psikolojisi içinde olmuş ve bu şekilde hem Batı’ya doğru hızlı bir genişleme kaydetmiş hem de İslam dünyasındaki prestijini artırmıştır.
Sonuç olarak, Gaza anlayışı Osmanlı’da uzun süre önemli bir yer edinmiştir, Halil İnalcık’ın tabiriyle Osmanlı adeta bir ‘Gaza Devleti’ idi; gaza fikri erken dönemlerde Osmanlı’nın fetihlerinin devam etmesinde ve İslam dünyasındaki itibarının artmasındaki en önemli kaynaklardan biriydi.
Kaynaklar
Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye – Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar 1, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2009
Mürüvet Yanar, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunda Gazilerin Rolü, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, Kahramanmaraş Eylül 2007