Risk almak, hayatın doğasını oluşturan elementlerdendir. Ancak sadece girdiği yolun, sonunda onu nereye götüreceğini bilenlere iyi hizmet eder. Risk yolu, öyle bir yoldur ki onu zekânızla bezemedikçe, alın terinizle sulamadıkça ve hırsınızla donatmadıkça insana sadece zarar verir. Başka bir değişle, risk rüzgârı sadece geminin yelkenlerini şişirir ama asla yön belirlemez. Kayalıklarda parçalanmak da ihtimal dahilindedir, yeni kıtalar keşfetmek de… İşte böyle durumlarda, bütün doğru cevapları tek şıkta birleştirecek ve gemiyi başarı dediğimiz yeni kıtaya götürecek bir kaptan gerekir. Tarihin sayfalarında, kendi gemisini doğru yönetip başarıya ulaşmış ve bu vasıtayla da insanlığa yeni bir yön vermiş pekçok insan vardır. Ama ben bugün dahi tartışma mevzusu edilen, başarısının sırları halâ tartışılan birinden bahsedeceğim: John Davison Rockefeller.
1839 senesinde, ABD’de altı çocuklu fakir bir ailenin ikinci çocuğu olarak doğdu John. Babası William Rockefeller, gezici satıcılık yapan hovarda ve sorumsuz bir tipti. Annesi Eliza Davison ise kocasının hovardalıklarıyla baş etmeye ve evini huzurlu tutmaya çalışan bir ev hanımıydı. Babasının işinden ötürü, sürekli bir yerden bir yere taşınıyorlardı. Böylesine sarsak bir ortamda doğan John, düzenli bir eğitim alamadığı gibi, çok küçük yaştan itibaren de çalışmak zorunda kalmıştı. Annesi hindi besliyor ve patates yetiştiriyor, küçük çocuk da bunları pazarda satarak ev bütçesine katkıda bulunuyordu. 1850lerin başında Cleveland’a taşındıklarında, John burada muhasebe eğitimi aldı ki bu eğitim, ileride onun hayatını şekillendirecekti.
1855 senesinde baba Rockefeller, evi bir daha dönmemecesine terketti. Ailenin en büyük erkek çocuğu olduğundan, evin geçimini sağlamak tamamen John’a kaldı. 16 yaşında, bugün kanunen dahi çocuk kabul edildiği bir yaşta, muhasebeci asistanı olarak iş buldu. Onu tanıyanlar tarafından çok çalışkan ve zeki bir tip olarak tanımlanan John, bu işten ayda sadece 50 dolar kazanıyordu. Ama çok tutumlu bir yapısı olduğundan, bir şekilde kazandığı bu küçük meblağla evi geçindiriyor ve üstüne biraz para bile biriktiriyordu. 1859 senesinde, arkadaşı Maurice Clark ile birlikte, gıda alım satımı yapan küçük bir işletme kurdu. Clark & Rockefeller adındaki bu işletme, John’un keskin zekâsı ve sağlam muhasebesi sayesinde hızla büyüdü.
O dönemde petrol endüstrisi, daha emekleme evresindeydi ancak John ileride bu endüstrinin büyük önem kazanacağını sezmiş gibiydi. Arkadaşı Maurice’i ve Maurice’in kardeşlerini de ikna eden genç adam, büyük bir risk alıp elindeki tüm sermayeyi ortaya koydu ve kimyacı Samuel Andrews‘ün de katılımıyla, 1863’te hep birlikte petrol üzerine iş yapan Andrews, Clark & Company’yi kurup Cleveland’da ilk rafinerilerini açtılar. John, bu çok ortaklı bu işletmenin en küçük ortağıydı ama diğerlerinde olmayan bir özellik onu bugüne kadar taşıdı: Hırs.
Hırsın rüzgârlarını arkasına alan John, hem çok çalışarak işletmenin kârlılığını arttırdı, hem de eline geçen payı kullanarak yeni adımlar attı. 1865’te Clark kardeşlerin hisselerini 72.500 dolara satın alarak şirketin büyük ortağı konumuna geldi ve şirketin adı Rockefeller & Andrews olarak değişti.
Genç Rockefeller tüm bunlarla meşgulken, ABD, İç Savaş ile cebelleşiyordu. 1865’te İç Savaş’ın sona ermesi, Amerikan pazarına belli bir refah sağladı. Demiryolları işletmeleri ve petrol endüstrisi ivme kazanarak genişlemeye başladı. 1866’da Rockefeller, Cleveland’da ikinci rafinerisini açtı ve büyüyen pazarın bütün avantajlarını risk almak pahasına da olsa sonuna kadar kullandı. Bu sayede bugün dahi ekonomi tarihinin en büyük şirketlerinden biri kabul edilen Standard Oil‘ı kurdu.
O dönemde petrol, daha çok demir yolları vasıtasıyla taşınıyordu ve petrol rafinerisi sahipleri arasında, ucuza taşıma sağlayıp kâr elde edebilmeyi hedefleyen büyük bir rekabet dönüyordu. Halihazırda bu rafineri işletmecilerinden biri olan John, büyük işletmelerin pazar payını küçültüp kendi şirketini büyütecek, parlak bir fikir geliştirdi.
Pekçok demiryolu sahibi ve bazı küçük petrol işletmecileriyle gizli bir anlaşma yaparak, South Improvement Company‘yi kurdu. Şirketin nihai amacı, taşımacılık fiyatlarını yükseltip batırabildikleri kadar çok petrol şirketini batırmak, batıramadıklarını iflasa sürüklemekti. Rockefeller’ın fikri gerçekten de işe yaradı; birçok küçük işletme batarken, büyükler de bir hayli yara aldı. Ancak bu fikrin ondan çıktığı gerçeği, çok uzun süre gizli kalmadı; şirketleri zarar görenler, petrol pazarındaki rakiplerine soykırım uygulayan bu adamı hedef tahtasına koydular. Pekçok saldırının ardından başarılı olamayınca da, Rockefeller’ı Pennsylvania Eyalet Mahkemesi’ne şikayet ettiler. Mahkeme, şikayeti yerinde bularak South Improvement Company’nin kapatılmasına, taşımacılık fiyatlarının da eski haline dönmesine karar verdi. Ama Rockefeller zaten alacağını almıştı; bir yıla yakın bir süre boyunca aktif olan şirket, amacına uygun hizmet ederek, Standard Oil’ın petrol pazarındaki rakiplerine sağlam bir darbe vurmuştu.
Rockefeller, bu zayıflama evresini oldukça iyi değerlendirdi; 1872’de bazıları tarafından Cleveland Katliamı olarak adlandırılan bir anlaşmayla, Cleveland’daki 26 petrol rafinerisinden 22’sini satın aldı ve bu yöntem zamanla, Standard Oil’ın klasik genişleme taktiğine dönüştü: Rakibi zayıflat, teklif ver, satın al. Şirketi büyüdükçe pazardaki etkisi de büyüyen Rockefeller, bu durumu da çıkarına kullanmakta gecikmedi; petrol fiyatlarını düşük tutup rakiplerinin kârlılığını azaltarak, onları işletmelerini satmak zorunda bırakıyordu. 1870lerin sonuna geldiğimizde Standard Oil, Amerikan petrol pazarının %90’ını elinde tutan, çok başlı bir canavara dönüşmüştü ve John Davison Rockefeller, dünyanın ilk gerçek milyoneri olmuştu. Ama başarı ve güç, her zaman hedefte olmak anlamına da geliyordu ki Rockefeller da bunu çabucak öğrenecekti.
1879’da 40 yaşındaki çiçeği burnunda milyoner Rockefeller, hakkında açılan ülke çapındaki monopoli davasıyla sarsıldı. Amerikan kanunları monopoliyi yasaklıyordu ki Standard Oil’in yaptığı da tam olarak buydu; petrol pazarını monopolize etmek. Dava süresince Rockefeller, gazeteciler ve politikacılar başta olmak üzere, tüm Amerikan halkının hedefi haline geldi; illegal rekabet davası, herkesin dilindeydi. Standard Oil’ın bundan paçayı sıyırması bir hayli zor, acılı ve maliyetli oldu; zira davadan şirketini kurtarmak isteyen Rockefeller, yasal ya da yasa dışı her yola başvurdu. Davadan Standard Oil aleyhine bir karar çıkmadı; ancak Rockefeller dersini almıştı. Bu tür bir durumla bir daha karşı karşıya kalmamak için, şirket içinde bir takım yasal düzenlemelere gidildi ve 1882 itibariyle, Standard Oil Trust resmen kuruldu. Rockefeller’in şirketi artık bir kartele dönüşmüştü. Kartel, genel manasıyla birden fazla şirketin tek şirket çatısı altından yönetilmesiydi ki hem Standard Oil’i monopoli suçlamasından kurtarıyordu hem de tamamen yasaldı; tabii kısa bir süre için… Çünkü güç düşman demekti.
Tüm bunlar olup biterken, düşmanları gibi Rockefeller de boş durmuyor ve şirketini büyütmeye devam ediyordu. 1980ler itibariyle Standard Oil, ABD içindeki tepkileri yumuşatmak için yurt içi pazar payını %80’e indirse de, dünya petrol pazarının %90’ını ele geçirmişti. Bu bağlamda şirket dünyanın en büyük ve en kârlı ticari işletmesine dönüştü. Aynı zamanda Rockefeller’a yönelik suikastlerin, saldırıların ve açılan davaların da sonu gelmez olmuştu. Özellikle mahkemeler, bir hayli baş ağrıtıyordu ki onlarla baş etmek için Rockefeller, bir yığın avukat istihdam ediyordu. Ama haberi yoktu ki asıl baş ağrısı daha yoldaydı.
1890 senesinde ABD Kongresi, Sherman Antitrust Act adında bir kanun kabul etti. Bahsi geçen kanun, kartel kurmayı ve işletmeyi yasaklıyordu ki bu yasa, Standard Oil karşıtı davalara yasal dayanak sağladı. Önce 1892’de açılan bir davayla Ohio Eyalet Mahkemesi, Standard Oil of Ohio’nun kartelden ayrılmasına karar verdi. Bu davayla ayak sesleri duyulmaya başlanan asıl dava ise, Rockefeller’in gücünün sağladığı ertelemelerle, 1911’de sonuçlandırılabildi. Amerikan Yüksek Mahkemesi, o tarihte ülke pazarının %70’ini elinde bulunduran Standard Oil’ın, Sherman Antitrust Act’e aykırılık teşkil ettiğine karar vererek Standard Oil’ı oluşturan 34 şirketi -ki bu sadece yasal bir perdeydi, şirket aslında tek elden yönetiliyordu- kartelden ayırdı. Başka bir deyişle Standard Oil, 34 dilime bölünmüş bir pastaya dönüştü. Ancak parçalanma, sadece şirketlerin değerini yükselterek Rockefeller’in kişisel servetini arttırdı.
Andy Stern, Dünden Bugüne Petrol Savaşları: Hırs, Rekabet, Şiddet adlı kitabında, avukatı şirketinin dağıtıldığı haberini getirdiğinde, John Davison Rockefeller’ın golf oynamakta olduğunu, haberi duyunca avukatına gülümseyip “Sen de gidip bir hisse al.” dediğini söyler. İlerleyen zamanlarda Standard Oil’den ayrılan şirketlerin, pekçok kez danışıklı dövüş suçlamasıyla mahkemelik olmaları, Rockefeller’ın bahsi geçen sakin tavrı ve “Ben her zaman felaketleri fırsata dönüştürmeye çalışırım.” şeklindeki deyişi birlikte değerlendirildiğinde; aslında şirketlerin pratikte hiç bölünmediği, tek elden yönetimin uzun yıllar daha devam ettiği savı doğru kabul edilebilir. Ancak kesin olarak bildiğimiz bir şey var; John Davison Rockefeller, 1937’de 98 yaşında öldüğünde, arkasında 912 milyon dolarlık bir servet bıraktı ki bu rakam günümüz ekonomik verilerine göre yeniden hesaplandığında, 189 milyar dolara tekabül ediyor. 1911’de Standard Oil’den ayrılan şirketlerin bir kısmı, bugün halen ayaktalar ve petrol pazarının devleri arasındalar; Chevron, ExxonMobil ve Amoco bunlardan sadece bir kaçı. Tüm bunlar göz önüne alındığında, geriye sorulacak tek bir soru kalıyor: Bu büyük başarının sırrı ne?
John D. Rockefeller, daha iyisi için iyiden vazgeçebilmenin, gerçek başarının sırrı olduğunu söyler. Aslında bu sözle tarifini yaptığı şey, başarının anahtarının, risk alabilecek kadar cesur olmakta yattığı. Pekçok insan, risk almak için risk alır ama asıl başarı, elde edilecekleri düşünerek risk almaktır. Hayatta herkes, kazanmak için yola çıkıyor olabilir; lakin pek azı, bir hayal için yola çıkar. Aslında denilebilir ki, beraber yola çıktığınız hayalinizin elini sıkı sıkı tutarsanız, risk sizin için sadece iyi bir yol arkadaşından ibarettir.
KAYNAKÇA
1-Chernow, Ron. Titan: The Life of John D. Rockefeller, Sr. New York: Warner Books. 1998.
2-Collier, Peter, and David Horowitz. The Rockefellers: An American Dynasty. New York: Holt, Rinehart and Winston, 1976.
3-Ernst, Joseph W., editor. “Dear Father”/”Dear Son:” Correspondence of John D. Rockefeller and John D. Rockefeller, Jr. New York: Fordham University Press, with the Rockefeller Archive Center, 1994.
4-Roberts, Ann Rockefeller. The Rockefeller Family Home: Kykuit. New York: Abbeville Publishing Group, 1998.
5-Stern, Andy. Dünden Bugüne Petrol Savaşları: Hırs, Rekabet, Şiddet. İstanbul: Neden Yayıncılık, 2008.
6-Williamson, Harold F. and Arnold R. Daum. The American Petroleum Industry: The Age of Illumination,, 1959; also vol 2, American Petroleum Industry: The Age of Energy
, 1964.