[quote]

İnanıyorum ki İngiltere hastalarına bakan, yaralıları için yardım arayan ve onların imdadına yetişen, şanlı ölülerini öbür dünyaya uğurlayan bu kişiyi unutmayacaktır.

W.H. Russell

[/quote]

Florence_Nightingale

Florence Nightingale kaynak: wikipedia.org

Kırım Savaşı’nın tarih sahnesine bıraktığı izlerin yanında, arka planda belleklerimize kazıdığı önemli bir karakterdir Florence Nightingale, nam-ı diğer lambalı kadın (The Lady with the Lamp). 1820 yılında İngiltere’nin zengin ve ileri gelen ailelerinden birinin kızı olarak dünyaya gelen Florence Nightingale ismini doğduğu şehir olan Floransa’dan (İtalya) alır. Küçük Florence, ailesi tarafından özel bir ilgi ile büyütülmüş ve eğitimine de ayrıca önem verilmiştir. Genç yaşta tarih, edebiyat, felsefe, matematik ve müzik dersleri almış, 5 dilde okuryazar hale gelmiştir. 17 yaşına geldiğinde ise ailesinin onu evlendirme isteğine isyan bayrağını çeker çünkü o bir hemşire olmak istiyordur. O dönem hemşirelik alt sınıflara ait bir meslek olarak görüldüğü için ailesi ilk başta bunu kabul etmez ama zamanla ikna olurlar. Avrupa’nın birçok yerlerinde çeşitli eğitimler alan Nightingale artık iyi bir hemşiredir.

1854 yılında, Kırım Savaşı devam ettiği sırada Londra da bulunan Nightingale, William Russell’ın cephedeki kötü hastane koşullarını konu alan yazısından bir hayli etkilenir. Evlerinden binlerce kilometre uzaktaki İngiliz askerinin hastanelerde acı içinde ölümü beklemesine seyirci kalamaz. Etrafındakileri zor da olsa ikna eder ve 38 gönüllüden oluşan bir kafileyle Üsküdar’a gönderilir. İngiliz askerlere tahsis edilen Selimiye Kışlasına vardıklarında karşılaştığı berbat vaziyet onun doruğa ulaşmış vatanseverlik hislerini iyice alevlendirecek cinstendir: koğuş içindeki düzensizlik, malzeme yetersizliği, askerlerin inlemeleri ve ağır bir koku… Mekanı bu ölüm havasından kurtarmak için birilerinin elini taşın altına koyması gerekecektir ve bu kişi Nightingale’dir. Yoğun çabaları sonucunda hastane şartlarında önemli bir düzelme görülür. Savaş sonrası ülkesine dönen Nightingale, hizmetlerine burada da devam eder ve yaptığı birçok şeyle modern hemşireciliğin kurucusu unvanını kazanır.

142325-004-11A55686

Savaş sırasında hastane olarak kullanılan Selimiye Kışlasının iç görünüşü. kaynak: britannica.com

Ancak tarihin tozlu sayfalarının bir köşesinde, yakın zamana kadar sadece ilgililerinin bilebileceği, hikayesi Nightingale’e benzeyen fakat ismi kulaklara tanıdık gelmeyen bir isim karşımıza çıkar. İskoç bir subay ile şifalı otları kullanarak ilaçlar yapan Jamaikalı siyahi bir kadının kızı olarak o dönem İngiltere’nin sömürgesinde olan Kingston’da (Jamaika) dünyaya gelen Mary Seacole… Annesinden alternatif tıp ilmini öğrenen Mary kısa zamanda bölgesel olarak tanınan bir hemşireye dönüşür. Panama’da ortaya çıkan kolera salgınında birçok insanı iyileştirmesi ile de ünü Londra’ya kadar ulaşmıştır. Birkaç kere İngiltere’ye gitme şansını yakalayan Seacole’un yolu Kırım Savaşı sürerken tekrar Londra’ya düşer. Gazetede cephedeki hemşirelik sisteminin çöktüğü ile ilgili bir yazıyı okur ve gönüllü olarak cepheye gitmeye karar verir fakat bakanlık bu başvuruyu kabul etmez.

Mary Seacole

Mary Seacole. kaynakça: dailymail.co.uk

Ancak o bir iyilik meleğidir ve durmaya da hiç niyeti yoktur. Yanına malzemelerini alır ve kendi imkanları ile Kırım’a gelir. Artık o savaşın gerisinde değil hatta en önündedir. Cephede, savaşın en sıcak yaşandığı yerde, ten renkleri aynı olmasa da kendinden bildiği ülkesinin askerlerini hastalıklardan korumak için çalışır. Gün içinde askerlere yiyecek içecek satar çünkü verdiği hizmeti finanse etmelidir ve onu destekleyen kimse yoktur. Kısa zamanda tüm askerlerin annesi gibi olur Mary Seacole hatta askerler arasında o şekilde hitap edilmeye başlar.

Savaşın sona ermesiyle İngiltere’ye döner ve yaptığı fedakarlıklarla halkın takdirini kazanır. Hatta öyle ki, her şeyini cephede harcadığı için yardıma muhtaç hale gelmesine izin verilmez ve gazetenin başlattığı kampanya ile Seacole için yardım toplanır.

Ancak nedense bir kısım tarihçiler onu hep görmezden gelmiştir. Florence Nightingale figürü ön plana çıkartılmış, Mary Seacole’dan ise bahsetme gereği duyulmamıştır.  Burada kastettiğim şey Florence Nightingale’in batı emperyalizminin tatlı bir efsanesi olduğu asla değil, Mary Seacole’un da en az onun kadar saygıyı, itibarı ve anılmayı hak ettiğidir. Ancak onca yıl geçmesine rağmen hala içimizdeki o küçük ırkçı tarafı yaşatan biz modern insanlar için bu ne kadar kolay olabilir ki?

Mary Seacole

kaynakça: theguardian.com

Kaynakça

Seacole, Mary. Wonderful Adventures of Mrs. Seacole in Many Lands, Oxford University Press, 1988

http://www.100greatblackbritons.com/bios/mary_seacole.html

http://www.britannica.com/biography/Florence-Nightingale

http://www.nytimes.com/2014/03/04/health/florence-nightingales-wisdom.html?_r=0

http://www.dailymail.co.uk/news/article-2255095/The-black-Florence-Nightingale-making-PC-myth-One-historian-explains-Mary-Seacoles-story-stood-up.html

 

 

Leave a Reply

2 comments

  1. Ömer Furkan Parmak

    Güzel bir yazı olmuş, kaleminize sağlık.

  2. Seçil Işılsoy

    Yine mükemmel bir yazı. önceki yazilariniz gibi bunuda çok beğendim ve yenilerini bekliyorum.