Anlaşmazlık uluslar arası sistemin vazgeçilmez bir unsurudur. Hatta bu anlaşmazlıkların çözülememesi durumunda insanlık çok büyük savaşlara veya yıkımlara tanıklık etmektedir. Aslında her ülke sorunlarını uluslar arası hukuk kuralları çerçevesinde çözmeye çalışırsa, kördüğüm olacak kadar çözülemeyecek anlaşmazlıklar çok aza inecektir. Buna rağmen tıpkı realistlerin de düşündüğü gibi uluslar arası ilişkilerde çekişmeler kaçınılmazdır çünkü her ülke kendi çıkarlarını düşünmektedir. Aslında bütün bunlardan dolayı gerek tarih kitaplarından okuduğumuz, gerekse birebir varlıklarına tanıklık ettiğimiz savaşlar vardır ve insan olmanın doğası gereği var olmaya devam edecektir.
76 yıl önce dünyanın tanıklık ettiği Pearl Harbor, bu çekişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkan yıkımlara verilebilecek sadece bir örnektir. Aslında Pearl Harbor örneği bütün çözüm yolları tıkanmış bir anlaşmazlığın, nasıl bir anda büyük bir savaşa dönüşeceğini de gözler önüne sermektedir. Yani Pearl Harbor, tarafları ne olursa olsun, ülkelerin ilişkilerini olabildiğince sağduyuya önem vererek yürütmeleri gerektiğini gözler önüne sermektedir. Aksi takdirde tarihte yaşanmış acı olayların tekrar yaşanması, ne yazık ki, kaçınılmaz olacaktır. Öncelikle Pearl Harbor baskınına, detaylarına girmeden önce, genel olarak bakılacak olursa batırılmış 12 Amerikan savaş gemisi, ciddi şekilde hasar görmüş 188 savaş uçağı ve en önemlisi hayatını kaybetmiş 2.403 asker ve 68 sivil göze çarpacaktır.
Görünen odur ki 7 Aralık 1941 tarihinde Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetlerinin Pearl Harbor askeri üstüne düzenlediği sürpriz saldırının bilançosu çok ağır olmuştur. Franklin D. Roosevelt, Pearl Harbor baskını için:
7 Aralık 1941 tarihi rezalet içerisinde yaşanılacak bir gün olacak. Amerika Birleşik Devletleri aniden ve kasıtlı bir şekilde Japon İmparatorluğu’nun deniz ve hava kuvvetleri tarafından saldırıya uğradı. Ordu ve donanmanın komutanı olarak güvenliğimiz için tüm önlemlerin alınması emrini verdim.
şeklinde konuşmuştur. Aslında bu tarihi konuşma, Pearl Harbor baskının ne kadar sürpriz bir şekilde gerçekleştiğinin bir kanıtıdır.
Pearl Harbor Baskını Öncesi ABD- Japonya İlişkileri
Tarihsel çıkarımlar çoğu kez göstermektedir ki savaşları önlemek için en iyi yöntem, ülkelerin aralarında, iyi ilişkiler kurmalarıdır. Pearl Harbor öncesinde mevcut olan Japonya ABD ilişkilerine bakıldığı zaman, anlaşmazlıkların hat safhada olduğu bariz bir şekilde görülebilecektir. Öncelikle Japonya’nın Çin’e karşı olan saldırıları zaten Milletler Cemiyeti , ABD, İngiltere, Avustralya gibi devletleri fazlasıyla rahatsız etmektedir. Hatta bu devletler rahatsızlıklarını uyguladıkları diplomatik baskılarla da açıkça belli etmektedirler. Yani, Japonya ve ABD arasında zaten diplomatik bir gerginlik bulunmaktadır.
Hatta 1911 yılında Japonya’nın, ABD ile önceden anlaştığı ticaret paktını iptal etmesi bu gerginliği bir üst safhaya çıkartmıştır. Bunun üzerine Japonya ile Nazi Almanyası arasında imzalanan anti komintern paktı, Japonya’nın Naziler ile dostluğunu artırmış, düşmanlığını resmi olarak azaltmıştır. Zaten 1940 yılında Nazi Almanyası, Faşist İtalya ve Japonya arasında imzalanan üçlü anlaşma mihver devletlerini oluşturacak ve ABD ile Japonya’yı tamamen karşı karşıya getirecektir.
Buna ek olarak ABD’nin uyguladığı bir takım politikalarda ABD-Japonya ilişkilerine fazlasıyla zarar vermekteydi. Bu politikalardan ilki, ABD’nin Japon mal varlıklarını dondurmasıdır. Ayrıca ABD’nin Japonya’ya akaryakıt ambargosu koyması da, o dönem, uygulanan bir diğer politikadır. Öyle ki akaryakıt Japonya için çok önemli bir ham maddedir ve Japonya bunun 80% ini ABD’den ithal etmektedir.
Aslında ABD’nin uyguladığı bu ambargo ve yaptırımların asıl sebebinin Japonya’yı korkutmak ve dizginlemek olduğu düşünülebilir. Ama bu strateji ABD’nin düşündüğünün tam tersini doğurmuştur. Yani bu politikalar Japonya’yı dizginlemek yerine iyice agresif olmaya itmiştir. Öyle ki artık Japonya ve ABD arasında bir savaşın çıkacağı kaçınılmazdır ve hatta bellidir. Buna rağmen böyle bir savaşın Amerika’nın bir bölgesine olan ani bir saldırıyla çıkacağı çok beklenen bir durum değildir.
Japonya’nın Taktiği
Aslında Japonya’nın bu hiç beklenmeyen hareketi, geleneksel Japon savaş tekniği olan samuray tekniğine dayandırılmaktadır. Yani Japonya, geleneksel savaş tecrübesinden yararlanarak, önce saldır sonra savaş tekniğini kullanmıştır. Ayrıca bu tekniğin ne kadar başarılı olduğu tartışmaya açık bir konudur.
Bunun yanında saldırı Koramiral Chuichi Nagumoydu tarafından iki dalga şeklinde planlanmış ve uygulanmıştır. İlk dalgada 183 uçak ikinci dalgada ise, 167 uçak görev yapmıştır. Ayrıca limandan kaçabilecek gemileri vurmak için ise, denizaltılar yerleştirilmiştir. Yani Japonya’nın bu saldırıya büyük bir hazırlık yaptığı aşikardır.
İşin ilginç tarafı, Amerikan istihbaratı böyle bir saldırının olmayacağından adı gibi emindir. Öyle ki; Pearl Harbor’ı savunma ihtiyacı bile duymayan Amerikan donanması, bütün savunma sistemini Ford adasına kurmuştur. Görünen odur ki ABD bu saldırıya beklemediği yerden yakalanmıştır. Hatta, saldırı sonrası, bir anda şok içerisinde kaçışan askerlerin dudaklarından çıkan sözler : “Yangın, kaçın, güverteye, saldırı altındayız.” bu saldırının ABD askerlerini ne kadar hazırlıksız yakaladığını gözler önüne sermektedir. Zaten öyle düşünülmektedir ki ABD askerinin bu saldırıya çok hazırlıksız olması, yıkımı daha fazla artırmıştır. Bu askerlerin anıları 1962 yılında kurulan Arizona Anıtı ile halen daha yaşatılmaktadır.
Kaynakça:
Walter Lord, Day of Infamy (Henry Holt, 1957)
Michael_Bay (Yapım-Yönetim), Pearl Harbor (Film), Holywood, 2001.