Bağımsızlığa Giden Yol ve Azerbaycan Halk Cephesi

1980’lerin sonuna doğru Sovyetler Birliği’nin birçok yerinde olduğu gibi Azerbaycan’da da geçmişten beri süregelen sorunlar iyice artmış ve millet sesini Moskova’ya duyurmak için  yükseltmişti. Çoğu yerde sorunların en önemlisi ekonomiydi ki Sovyetlerde rublenin neredeyse hiçbir değeri kalmamıştı. Fakat Azerbaycan’da Komünist Parti yönetimine karşı ciddi bir şekilde isyan bayrağı açılması, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesi üstündeki haklarına karşı adımlar atılması sebebiyle oldu.

Ermenistan’ın zaten yıllardan beri var olan Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a dâhil etmek fikri, 1987 yılında Gorbaçov’un Fransa ziyareti sırasında ekonomik danışmanı Abel Aganbekyan tarafından da basına yansıtılınca, Ermenistan yönetimi ve bölgedeki Ermeni nüfus Dağlık Karabağ’daki idari kurumlara Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bayrağı asmak, bölgedeki Azerbaycan Türklerine şiddet uygulamak gibi eylemlerde bulundu. Şubat 1988’de ise Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi (DKÖB)’nin Yönetim Kurulunca olağanüstü bir toplantı ile özerk bölgenin Ermenistan ile birleştirilmesi kararı üzerine Azerbaycan’da yönetime karşı tepkiler artmaya başladı ve bu amaçla çeşitli örgütlenmelere gidildi.

16 Mart 1988’de Ebulfez Elçibey’in, Bilimler Akademisi’nde yaptığı bir konuşmada “ahaliyi Ermeni saldırılarından korumak için bir savunma cemiyeti kurma” teklifini açık bir şekilde dile getirmesinden sonra Azerbaycan Halk Cephesi(AHC)’nin kurulması adına çalışmalara başlandı ve programı hazırlamak, sorunları belirlemek gibi çalışmaları yürütecek bir İnisiyatif Grubu kuruldu. Bu grup birçok farklı kuruluşla görüşme yaptı, çeşitli örgütleri Azerbaycan Halk Cephesi çatısında birleştirdi.

17 Kasım günü Azerbaycan’da Milli Uyanış Günü olarak kutlanmaktadır.

Bir yandan da Ermenilerin, Karabağ konusundaki girişimleri Azerbaycan halkının siyasi katılımını arttırıyordu. Kasım 1988 ortalarında Ermenilerin, Dağlık Karabağ’da bulunan ve Azerbaycan Türkleri için önemli bir yeri olan Tophane ormanını imha etmesi üzerine 17 Kasım – 5 Aralık arasında Bakü’de Azadlık Meydanı’nda sonraları Meydan Harekâtı olarak isimlendirilen gösteriler başladı. Bu gösterilerde “Azadlık!, Azadlık!” nidaları ile “Azerbaycan Türklerine İsmi Geri Verilsin”, “Yaşasın Bağımsız Azerbaycan” sloganları atılmaya başlanmıştı. Ayrıca konuşmalarda bu gösterilerin sıradan bir gösteri olmadığı, ulusal bir harekât olduğu belirtiliyor ve Azerbaycan Halk Cephesi’nin bildirileri dağıtılıyordu. Gösterilerin bu denli büyümesi ve Azerbaycan’daki etkisi üzerine 5 Aralık 1988’de Sovyet Özel Kuvvetleri tarafınca meydan coplarla, göz yaşartıcı gazlarla boşaltıldı. İçlerinde Ebulfez Elçibey gibi gösterilerin lideri konumunda olan kişilerin de olduğu 16 kişi gözaltına alındı. Olayların daha da büyümesinden korkan yönetim, 24 Aralık 1988’de olağanüstü hal ilan etti. Olağanüstü hal ilanı ve liderlerin de gözaltında olmasıyla Azerbaycan için mücadele döneminde bir durgunluk dönemi başladı. Bu dönem, harekât liderlerinin gözaltı sürelerinin sona ermesi ve Dağlık Karabağ’da Azerbaycanlılara yönelik baskıların artması, Azerbaycan aleyhine kararlar alınması sonrasında sona erdi. Mücadelenin tekrar başlamasıyla Azerbaycan Halk Cephesi de ulusal bir mücadele teşkilatı olabilmek için faaliyetlerini arttırdı ve birçok çevreden destek toplamaya başladı. AHC bu dönemde hem Azerbaycan’da konferanslar düzenliyor hem de Azerbaycan dışındaki etkinliklere katılıp sorunların tespit edilmesi ve çözüm yolları bulunması için çalışıyordu. Ayrıca faaliyetlerini duyurmak için Rusça ve Azerbaycan Türkçesinde AHC Bülteni’ni çıkarmaya başladı.

Azerbaycan Halk Cephesi’nin 1989 yılında Bakü’deki mitingi. Meydanın adı Lenin Meydanı iken Azadlık Meydanı olarak değiştirilmiş ve Lenin heykeli de kaldırılmıştır.

16 Temmuz 1989 tarihinde ise AHC Kuruluş Kongresi düzenlendi, başkanlığa Ebulfez Elçibey seçildi ve Azerbaycan Halk Cephesi’nin programı açıklandı. Programa göre AHC’nin amaçları genel olarak ülkeyi demokratikleştirmek, ülkeye hukuki bir devlet statüsü kazandırmak ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin politik,ekonomik ve kültürel bağımsızlığını kazanmasını sağlamaktı. Ayrıca Azerbaycan Demokratik Devleti’nin kurulduğu gün olan 28 Mayıs’ın Azerbaycan Bağımsızlık günü ilan edilmesi, bu devletin sembolleri olan üç renkli bayrağın, armanın ve marşın ulusal semboller olarak kabul edilmesi talep ediliyordu. Programda SSCB’den ayrılmak fikri açıkça belirtilmiş olmasa da 5 Ağustos’da Elçibey “Eğer yine bizi dikkate almazlarsa, yine ezilirsek, SSCB’den ayrılmayı talep edeceğiz.” şeklinde bunu dile getirmişti.

Azerbaycan’da siyasi gerilim günden güne artıyordu. Bu gerilimli ortamda AHC halkın desteğini topluyor ve bu topladığı destek ile de halkın sözcüsü konumuna geliyordu. Diğer yandan Azerbaycan’daki komünist yönetim ise Moskova’nın desteği ile resmi iktidar konumundaydı. Bu dönemde AHC halkın sorunlarını (sorunların başında Dağlık Karabağ ve olağanüstü hal vardı) çözmek adına yaptığı görüşmelerden sonuç alamayınca Ağustos’ta ve Eylül’de ulusal grevler gerçekleştirdi. Grevler sonucunda Azerbaycan Komünist Partisi Merkez Yönetimi ile AHC arasında bir anlaşma imzalandı ve DKÖB Yönetiminin lağvedilmesi ile “Azerbaycan SSC’nin Egemenliğine İlişkin Anayasal Kanun”un kabul edilmesi kararlaştırıldı. Böylece AHC’yi Azerbaycan Bakanlar Kurulu resmen tanımış oldu.

Bu gelişmeler evlerini, yurtlarını arkalarında bırakıp göç etmek zorunda kalan yüz binlerce insanın olduğu Azerbaycan’daki siyasi gerilimin tırmanmasını durduramadı. AHC bu ortamda halkı provokatif eylemlere karşı uyarsa da çatışmalar ve göçlerle iyice gerilen kesim, 13 Ocak’ta Bakü’deki miting sırasında bir duyum üzerine Ermenilere karşı bir saldırı başlattı. Elçibey öncülüğündeki AHC olayları engellemeye çalışsa da kimliği belirlenemeyen silahlı grupların kışkırtması, Bakü’de bulunan polis ve iç güvenlik gücünün müdahalede bulunmamasıyla olaylar ancak 16 Ocak’ta ve 60’a yakın Ermeninin hayatını kaybetmesiyle son buldu. Fakat olayların ardından, Moskova yönetimi olayları bahane ederek ordunun müdahalesinde karar kıldı. 19 Ocak 1990’da, halka ve Azerbaycan hükûmetine bile haber vermeden , SSCB askerleri gece yarısı Bakü’ye girdi. Tarihe Kara Yanvar (Kara Ocak) olarak geçen bu üzücü hadisede 150’ye yakın sivil hayatını kaybetti, 750 kişi yaralandı. Kara Yanvar’da “gerekirse ateş edin” emri alan askerler, yaralılara yardıma giden doktoru, balkonda çamaşır asan kadını, pencereden bakan masumları, yol kenarında yürüyen insanları kurşunlarına hedef yaptı. AHC’yi susturmak adına da birçok AHC üyesi gözaltına alındı ve AHC’nin resmi yayın organlarının yayınları durduruldu.

Sovyet ordusunun katliamında hayatını kaybedenlerin Azadlık Meydanı’ndaki cenaze töreni

20 Ocak sonrasında Azerbaycan’da Komünist Parti’ye, Gorbaçov’a ve SSCB’ye olan nefret arttı ve büyük tepkiler gösterildi. Halk artık Komünist Partisi kimlik kartlarını yakıyor, Sovyetleri Azerbaycan’da istemediğini yüksek sesle haykırıyordu. AHC de herkesi Komünist Parti üyeliğinden ayrılmaya ve Azerbaycan’ın tam bağımsızlığı, özel mülkiyet hakkı ve çok partili sistem için çalışmaya çağırıyordu. Aynı zamanda AHC’nin çabalarıyla muhalefetin bir araya geldiği “Demokratik Azerbaycan” adında bir seçim bloğu oluşturuldu. Olağanüstü halin kaldırılmasını, seçimlerin eşit ve adil şartlarda yapılmasnı savunan bloğun 31 adayı, 30 Eylül’deki seçimde parlamentoya girebildi. Bu ortamda halkın desteğini arkasına alan muhalefet ile Moskova’nın desteğini arkasına alan hükûmet arasında bir çekişme başladı. Bu çekişmenin temel sebebi, SSCB’nin bağımsız, demokratik bir Azerbaycan devletine doğru giden yolu kesme girişimleriydi. Fakat SSCB artık dağılıyordu ve girişimleri Azerbaycan’ın 18 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesini engelleyemeyecekti.

Azerbaycan Halk Cephesi ile bağımsızlık için çok önemli mücadeleler veren Ebulfez Elçibey, 7 Haziran 1992’de cumhurbaşkanı seçilmiş ve ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmıştı. Bu ziyarette Anıtkabir özel defterine “Ey böyük Türk’ün böyük Komutanı! Seni ziyaret etmekle özüm ve bütün milletim adına şeref duydum.” yazmış ve “Senin esgerin.” diyerek imzalamıştı.

 

Yararlanılan Kaynaklar

  • Nazim Cafersoy, Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası (Haziran 1992 – Haziran 1993) Bir Bağımsızlık Mücadelesinin Diplomatik Öyküsü, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara: 2001
  • Prof. Dr. Kâmil Veli Nerimanoğlu, Azerbaycan Türklerinin Azadlıg Elçisi Ebülfez Eli Elçi Bey, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul: 1992
  • Dr. Ebulfez Süleymanlı, Milletleşme Sürecinde Azerbaycan Türkleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul: 2006
  • https://www.32gun.com/1989-32-gun-bakude-elcibey-ile-gorustu
  •  http://aa.com.tr/tr/dunya/azerbaycanin-bagimsizligina-giden-yol-kanli-ocak/1035491

Görseller

  • http://nostalgiya.az/azerbaycan/1364-bakida-azerbaycan-xalq-cebhesinin-mitinqi-1989-cu-il.html
  • http://www.21yyte.org/tr/arastirma/azerbaycan/2014/01/18/7385/bakude-kanla-yazilan-tarih-20-ocak-1990
  • http://www.aljazeera.com.tr/haber/kara-yanvar-kurbanlari-aniliyor

Leave a Reply

1 comment

  1. İzzeddin

    Çok güzel bir yazı olmuş. Sovyetler sonrası Azerbaycan’ın bağımsızlık hikayesi gibi Türkmenistan, Kazakistan gibi diğer Türk devletlerinin de Sovyet sonrası bağımsızlık hikayelerinini okumayı bekliyorum.