Gerçek ve illüzyon … Sanılan ve aslında var olan… Bu kavramlar arasındaki geçişleri rahatlıkla yapabiliyor olmasıydı nesilleri ona bağlayan. Gerçekler, Harry Houdini ile bambaşka anlamlara bürünmüştü. Belki de sıradanlığa meydan okuyuşuydu kendisine hayran bırakan. Peki ya Harry Houdini kimdi? Tarihin gelmiş geçmiş en büyük sihirbazlarındandı şüphesiz…
Alışılagelmişin dışında bir anlayışa sahip olan Houdini, geçmiş ve geleneksel yöntemlerle olan bağlarını kırmış; bulunduğu dönem içinde adeta çığır açmıştı. “İmkânsız” denileni olağan kılmasıyla çok geçmeden toplum içinde yer edinmeyi başaran Houdini, gösterilerinin parçası olan her tür kelepçe ve engelin üstesinden gelmiş; bu nedenle de halk arasında “King of Handcuffs” (Kelepçelerin Kralı) adını almıştı. Bu gösterileri, yeni bir boyuta taşımış, azılı mahkûmlar ve suikastçıların tutulduğu hapishanelerden kaçmayı başarabilmişti. Washington’da bir hapishanede geçen “Escape from Murderes Row “adlı gösterisinde üst düzey güvenlikli bir hapishaneden kaçabileceğini öne sürmüş ve tüm zamanların en sıra dışı gösterisini gerçekleştirmişti. Burada polis memurlarının detaylı incelemelerinin sonucunda, bizzat onlar tarafından kelepçe takılan Houdini ,bu üst düzey güvenlikli hapishaneden yalnızca 18 dakika içinde kurtulmayı başarmıştı.
“No prison can hold me; no hand or leg irons or steel locks can shackle me. No ropes or chains can keep me from my freedom.”
Houdini’yi eşsiz kılan bir diğer niteliği şüphesiz ölüme meydan okuyuşuydu. Her gösterisinde kendini daha da geliştirmeyi amaç edinen Houdini ,bu doğrultuda hiçbir riskten kaçınmıyor ve hatta idam amaçlı kullanılan elektrikli sandalyeleri bile ; gösterisinin bir parçası haline getirerek ,her defasında ölümü aldatmanın bir yolunu buluyordu. Ancak, ne yazık ki; yaşamı boyunca defalarca ölümle burun buruna gelen Houdini ,bir hayranı tarafından karnına yediği darbenin derin bir hasara yol açması sonucunda , bu sefer ölümün pençesinden kurtulamamıştı.
Onu, diğer sihirbazlardan ayıran en önemli özelliği ise; gösterilerinde aldatıcı unsurların bulunmamasıydı. Öyle ki, gösterisinde; bir fili, ortada herhangi bir perde ya da paravan olmadan seyircilerin gözü ününde yok edebiliyordu.
Houdini’nin onu daha da ilginç kılan bir diğer özelliği ise ölümden sonraki yaşama olan inancı ve hatta ruhlarla iletişime geçilebileceği düşüncesiydi. Bu doğrultuda çeşitli seanslara katılıyor; bu sayede annesiyle iletişime geçebileceğini umuyordu. Karısı Besse için ise o öldükten sonra kendisine ulaşabilmesini sağlayan bir kod yazmıştır.
“Eğer bir yol varsa mutlaka geri dönecek, seninle ilişki kuracağım”
Kocasının ölümünden sonra onunla iletişim kurmak adına her yıl Cadılar Bayramında çeşitli seanslara katılan Besse çabalarının sonuç vermediğini görür ve sonunda pes eder. Ancak Houdini’ye derinden bağlı olan herkes, her yıl Cadılar Bayramı zamanında bu ritüeli gerçekleştirir ve Houdini ile iletişim kurmaya çalışır. Zamanla bu alışkanlık bir geleneğe dönüşür ve Houdini’nin binlerce hayranı her yıl Cadılar Bayramında bir araya gelir ve bu geleneği sürdürerek Houdini’nin anısını yaşatır.
Kaynakça: