19.yy’da Osmanlı’nın önde gelen aydın kesimi, bürokratları ve diplomatları üzerindeki Fransız etkisi ortadadır, ancak belki de kimse Halil Şerif Paşa kadar Paris aşığı olmamıştır. Halil Şerif, 1831 yılında Kahire’de Kavalalı Mehmet Paşa’nın sağ kolu Mehmet Şerif Paşa’nın oğlu olarak doğdu. Kavalalı’nın Batı ve özellikle de Fransa’ya olan ilgisi sayesinde Paris’te eğitim gördü, oldukça iyi seviyede Fransızca öğrenmişti. Bundandır ki, Osmanlı’ya çevirmen olarak hizmet etmeye başladı, bir diplomat olarak yeteneği anlaşılınca da 1856-1861 yılları arasında Atina, 1861-1864 yılları arasında ise St. Petersburg elçiliklerinde görev yaptı. Rusya’dayken büyükelçilik rütbesine kadar yükselmişti, hatta Paris elçiliği hayalleri ile kendisine yapılan Viyana elçiliği teklifini reddetmişti. Ancak, 1865 yılında Paris’e yaptığı bir gezi sırasında oradaki büyükelçiliğe Safvet Paşa’nın getirildiğini öğrenince görevlerinden istifa etti. İsteği ne olursa olsun Paris’e yerleşmekti, bunun için kariyerinden vazgeçebilirdi. Nitekim vazgeçti de, bir sivil olarak Paris’e yerleşti. Tarihçi Roderic H. Davison Paris’teki bu yılları için Halil Şerif Paşa hakkında şöyle der;

“Halil Bey yaklaşık iki yıl içerisinde başka bir Türk’ten çok daha Fransız oldu, bazı yönleriyle Parisliler’den bile daha Parisli’ydi.”

Halil Şerif Paşa’nın sanata düşkünlüğü daha gençlik yıllarında Paris’de öğrenim görürken ortaya çıkmıştı, tablolar toplamaya başlamış, sanat camiasının içine girmişti. Hatta 1855’te Paris’deki Exposition Universelle’deki Mısır sergisinden o sorumluydu. Bu düşkünlük Paris’e taşınmasıyla beraber bir tutku halini aldı. Halil Şerif, oldukça zengin bir mahalleye, Rue Taitbout’a yerleşti. Ancak tek tutkusu sanat değildi. Özellikle o dönemde Paris’e sürgün edilmiş paşaların yazdığı kaynaklarda Halil Şerif’in kumar masalarında yüz binlerce frank kaybettiğinden bahsedilmekte. Fransız gazeteci Villemessant Paris’de tek bir oyunda 1,500,000 frank bahis koyduğunu iddia ediyor.

Halil Şerif Paşa

Bir başka özelliği ise oldukça bonkör olması, özellikle genç kadınlara karşı. Kendisi hakkında anlatılan bir başka hikâyede de bir yemek davetinde, yemek bittikten sonra masadaki kâsede ellerini temizlerken parmağındaki oldukça değerli elmas bir yüzüğü kasten kâseye düşürmesi ve kâseden onu çıkartıp kendisine geri vermeye çalışan kadına “Maalesef o yüzük alabileceğimden çok daha sevimli ellerde” demesi aktarılır. Bir süre sonra Jeanne de Tourbey isimli Fransız bir kadınla evlenecek, kızlarına Leyla Şerife ismini verecekti.

Hayat tarzı ve Paris sosyetesindeki konumu nedeniyle Osmanlılar ona Süslü Şerif demeye başladılar, Parisliler ise ona Osmanlı “dandy”si diyorlardı. Ama arkasından ne denilirse denilsin, Halil Şerif kendine yarattığı çevreden oldukça memnundu, Figaro’da gazeteci Hippolyte Villemessant, yazar Edmond de Goncourt ve Gustave Flaubert, eleştirmen Charles-Augustin Saint Beuve ve politikacı Leon Gambetta ile yakınlaşmıştı. Saint Beuve sayesinde ressam Gustave Courbet’nin atölyesine sıklıkla uğrar olmuştu. Bu ziyaretlerin sonucunda Halil Şerif Paşa Courbet’ye “akıl almaz” tablolar sipariş etti. Tabloların bu kadar olağandışı olmasının nedeni ise, konuları itibariyle Parisliler arasında bile skandal yaratmalarıydı, Müslüman bir diplomattan beklenmeyecek bir şekilde çoğu nü veya erotik betimlemelerdi. İlk öne çıkan tablo 1866 yapımı Uyku (Le Sommeil)  tablosudur. Courbet’nin atölyesinde yatakta iki çıplak kadını resmeden Uyanış tablosunun satılmış olduğunu öğrenen Halil Şerif ondan kendisine de aynı tablodan yapmasını ister, ancak Courbet tabloyu kopyalamak yerine ona uyanma sahnesinin öncesini resmetme sözü verir. Böylece ortaya Uyku çıkar.

Le Sommeil

Le Sommeil

Halil Şerif Paşa’nın koleksiyonundaki tek erotik eser Uyuyanlar değildi. Daha öncesinde Ingres’in Türk Hamamı (Le Bain Turc) adlı eserini de koleksiyonuna eklemişti.

Le Bain Turc

Tabii en şaşırtıcı eserlerden biri de yine Courbet’ye sipariş ettiği Dünyanın Kökeni (L’origine du Monde) isimli tablodur. Bu tabloyu evinde önünde yine Courbet tarafından yapılmış bir doğa resminin arkasında bir kasada sakladığı ve sadece yakın dostlarına gösterdiği söylenmektedir. Hatta tablo için Rönesans ustalarının eserlerinden bile daha güzel dediği bilinmektedir.

L’origine du Monde

Tabii Halil Şerif Paşa sadece erotik resimlerle ilgilenmiyordu, koleksiyonunda günümüzde bir kısmı Louvre, bir kısmı Musee d’Orsay’da sergilenen, Delacroix, Jean Aguste, Prosper Marilhat, Backhuysen, Boucher, Watteau, Corot, Decamps, Diaz, IngesIsabey, Rousseuo ve Troyon’a ait, özellikle Fransız resim okullarını büyük bir ustalıkla temsil eden birçok tablo bulunmaktaydı.

Koleksiyonculuk ve çapkınlık haricinde Halil Şerif, Namık Kemal ve Ali Suavi gibi Paris’e sürgün edilmiş Yeni Osmanlılar ile de yakın ilişki içerisindeydi. Hatta kendisinin Tanzimat üzerine yazdığı ancak metni bulunamamış olan bir tezkerenin tarihsel uyuşmalara dayanarak Cevdet Küçük tarafından “Şark Meselesi hakkında Önemli bir Vesika” adıyla yayımlanan ancak yazarı belli olmayan doküman olduğuna inanılmakta. Bu yazıda da Osmanlı’nın kurtuluşunun eşitlikçi ve anayasal bir devletle muhtemel olduğunu savunuyor.

Halil Şerif’in Paris’de yaşadığı kadınlar, kumar, sanat ve politikayla dolu hayatı 1860’lı yılların sonlarına doğru artık parasal açıdan desteklenemez hale gelmişti. İstanbul’dan görev istedi. İstanbul’un ise tek bir şartı vardı, resimler gelmeyecekti. Halil Şerif, değeri günümüzde milyonlarca doları bulan tabloları, 638.000 franka elden çıkarmak zorunda kaldı.

Halil Şerif Paşa

Ancak “Parisli” İstanbul’da bir Osmanlı olamadı. Herkes fes takarken şapka takması bile bir skandal oldu. Fransız karısı onu terk ettikten sonra İstanbul’da Kavalalı’nın torunu Mustafa Fazıl Paşa’nın kızı Nazlı Fazıl ile evlendi. Düğün bile o kadar Avrupai olmuştu ki, Sultan Abdülaziz memnuniyetsizliğini belirtmek için hediye göndermedi.

Yaşadığı son trajedi ise en büyük hayalinin gerçekleşmesiyle geldi. Her ne kadar Sultan Abdülaziz 1875 Temmuz’unda Paris’e büyükelçi atadıysa da iki hafta sonra fikrini değiştirdi. Halil Şerif Paris’e bir daha büyükelçi atanacaktı, bu sefer Abdülaziz’in ölümünden sonra tahta çıkan II. Abdülhamid tarafından. Bu sefer Paris’te yaklaşık altı ay kadar kaldı, ancak bilmediğimiz bir sebepten dolayı İstanbul’a geri döndü. Belki de sağlığı kötülemişti, dönüşünden yaklaşık bir yıl sonra da hayatını kaybetti.

Bu kadar dolu bir hayat üzerine daha çok yazılabilir, yazılmalı da. Tanzimat’ın en Parisli paşasını, Osmanlı’nın savruk ama başarılı diplomatını ve hepsinden öte sanat aşığını belki tarih kitapları çok hatırlamıyor olsa da onun sipariş ettiği tablolar sergiden sergiye gezerken her broşürde  Halil Şerif Paşa anlatılıyor.

 

Kaynakça:

Haddad, Michele (2001). “Halil Şerif Paşa: Bir İnsan Bir Koleksiyon.” P Kitaplığı: İstanbul.

Roderic H. Davison (1981).” Halil Şerif Paşa, Ottoman Diplomat and Statesman.” Osmanlı Araştırmaları, Band 2, 203–221.

Resimlerin hepsi wikipedi.com’dan alınmıştır.

Leave a Reply