Shimokawa’dan Tezuka’ya: Animenin Doğuşu

Anime yirmi birinci yüzyılın, internet aracılığıyla tüm dünyaya tanıttığı popüler kültür oluşumlarından birisi olarak yer alır insanların zihninde. Özellikle genç kuşağın ilgisini çeken bir tür animasyon olup çizgi film kategorisine pek de dâhil olmadığını vurgulamak isterim. Japonya’da doğmuş olup ülkenin kültürünü de yaymak konusunda mühim derecede faydası dokunmuştur bu animasyon türünün. Öyleyse kendine özgü sembolleri, zengin senaryosu ve bir hayli ilginç karakterleriyle adından bu kadar söz ettiren animenin doğuşu ve gelişimi nasıl olmuştur?

Kayıtlarda bulunan ilk anime 1916’nın sonları veya 1917’nin sonlarına rastlamaktadır. Bu anime Ōten Shimokawa tarafından yapılmış olup birkaç dakika uzunluğundaydı ve tebeşirle çizilmişti. Zamanına dair kesin bir bilgi bulunmamasının sebebi ise o dönemlerde çoğu Japon filmleri ve animelerin makaraları bittikten sonra sökülmüş olmaları. Saklananların çoğu ise ülkenin başına gelen çeşitli felaketler ve savaşlar sonrasında yitirilmiştir. Ayrıca filmlerin basıldığı maddenin de yanıcı olarak sınıflandırılan nitroselüloz olması da bu makaraların saklanmasını kolaylaştırmıyordu.

iiii

Dekobo Shingacho – Mean no Shippai

Zamanı kesin olarak bilinen ilk anime Dekobo Shingacho – Mean no Shippai (Deboko’nun Yeni Resim Kitabı-Büyük Planın Suya Düşmesi) ticari amaçlı olarak 1917 yılının şubat ayında piyasaya sürülmüştü. Anime sektörünün açılışını yapan bu kısa animasyondan sonra yaklaşık yirmi tane daha üretilmişti yıl içinde. Birinci Dünya Savaşı’nın ortalarında başlayan bu yeni eğilim manga sanatçısı olan Ōten Shimokawa, Jun’ichi Kōuchi ve Seitarō Kitayama’yı küçük bir atölye açmaya sevk etmişti, bu sürecin ilerlemesiyle de “Animenin Babaları” olarak isimlendirileceklerdi. Özellikle savaşın yarattığı karanlık zihinler için kurtuluş noktası olan bu yeni akım halk tarafından çok çabuk benimsendi.

Ürettikleri ilk filmler günümüzde yapılanlardan çok daha farklıydı. Stop-motion tekniğiyle çekilen birkaç dakikalık animeler sessizdi
ancak çoğunlukla müzik yahut “benshi” olarak adlandırılan hikâye anlatıcıları tarafından zenginleştirilirdi. Zaman geçtikçe animelerin içerikleri de değişmeye başladı ve günümüzle benzer bir konuma geldi. Bu sırada da ilk anime stüdyoları kurulmaya başlanmıştı ancak Büyük Kanto depremi sonrası taş üstünde taş kalmayan ülkede anime yine de varlığını sürdürmeye devam etti. Yıkılan stüdyolara ve karamsar ruh haline rağmen Kenzō Masaoka, 1933 yılında Chikara to Onna no Yo no Naka (Güç ve Kadın’ın Dünyasında) isimli ilk sesli animeyi çıkarttı. Onu takriben de yine
Masaoka’nın olan ancak bu sefer el çizimi animasyon Chagama Ondo (Chagama Dansı) geldi. El çizimi animasyon, tebeşirle çizilen animasyondan sonra büyük bir ilerlemenin habercisiydi. Savaşın gelmesiyle de el çizimi animasyon hem propaganda için hem de eğitici ve öğretici filmler hazırlamak için kullanılmaya başlandı. İlk uzun metrajlı anime Momotaro: Umi no Shinpei (Momotaro: Kutsal Denizciler)’de propaganda amacıyla çıkartılanlardan birisiydi.

Günümüzde de varlığını sürdüren Toei Animasyon 1948 yılında kuruldu ve ilk renkli, uzun metrajlı anime olan Hakujaden(Beyaz Yılan’ın Hikayesi) 1958 yılında piyasaya sunuldu. Bu tarihten sonra da Hakujaden Amerika’da yayılacaktı. Ve yine 1958 yılında Toei Animasyon bünyesine sonrasında “Manganın Tanrısı” olarak adlandırılacak Osamu Tezuka’yı kattı. Ancak sözleşmesi bittiğinde Toei’yi yanına en iyi animatörlerden birkaçını da alarak terk etti ve kendi stüdyosunu kurdu. Mushi Prodüksiyon’da bilinen ilk kadın animatör Kazuko Nakamura ile çalışıp Ribon no Kishi (Prenses Şövalye) isimli animeyi yarattılar.

wako

Kazuko Nakamura

Osamu_Tezuka_1951_Scan10008-2

Osamu Tezuka

Televizyon kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber Tezuka ve Mushi Prodüksiyon 1963 yılında ilk anime diziyi, Tetsuwan Atom (Astro Boy)’u çıkartmasıyla beraber büyük başarılara imza atmıştır. Bu ilk anime dizisinden sonra sektörde ciddi anlamda gelişmeler yaşanmıştır ve anime bir kez bile popülerliğini kaybetmemiştir. Yıllar geçmesine rağmen hala hatırlanan ve televizyonda yayınlanan Heidi, Sailor Moon, Naruto gibi ikonik dizilerin yanında binlerce yeni yapım anime de yeni nesil tarafından ilgisiz bırakılmamıştır.

 

 

 

 

Kaynakça:

Clements, Jonathan. “Anime: A History”. Palgrave Macmillan, 2013.

Napier, Susan J. “Anime from Akira to Princess Mononoke”. New York: Palgrave, 2000.

Izawa, Eri. “Toshio Okada on the Otaku, Anime History, and Japanese Culture.

https://novaonline.nvcc.edu/eli/evans/HIS135/Events/Anime62/Anime62.html

http://www.rightstufanime.com/anime-resources-global-history-of-anime

 

Leave a Reply

5 comments

  1. Nevzat

    Emeğine sağlık İrem Ayça Aykın başarılarının devamını diliyorum…

  2. Faruk Arkın

    Japon kültürü , geçmişine sahip çıkıp yenilenen; başarısızlığı yok sayıp direnen ilginç bir yaşam tarzını sergiliyor ve sergilemeye devam ediyor.
    Yazar İrem Ayça Aykın da sade bir Türkçe ile güçlü bir anlatım gerçekleştirmiştir.
    Yazarı tebrik ediyorum.

  3. Güler

    Çok güzel olmuş kalemine yüreğine sağlık

  4. funda bakır

    Çok güzel olmuş emeğine sağlık

  5. Irem Akalın

    Çok güzel bir konuya çok güzel bir yorum. Başarılarının devamını dilerim.