Metres kelimesinin 21. Yüzyılda plazada çalışan bir kadına çağrıştırdıklarıyla, 16. yüzyılda sarayda yaşayan bir kadına çağrıştırdıkları şüphesiz oldukça farklı olur. Modern toplumda metres gizli kapılar ardında yaşarken çok değil, birkaç yüzyıl önce hayli yüksek bir statüye sahipti. Mistress kelimesinden gelen metres; hanımefendi, saygıdeğer kadın unvanlarını karşılayan bir tabirdi. Özellikle 16.-17. Yüzyıl Avrupası’nda kadınlar metres olmak için birbirleriyle yarışıyor, babalar kızlarını göstermek için yemekler düzenliyor, hatta kocalar krallarla eşlerinin tanışmasına vesile oluyordu. Metres olmak demek, kraliçe olmanın tüm avantajlarından faydalanmak demekti ve bir kraliçenin çevresine sağlayacağı imkanlar küçümsenmemeliydi. Bu yüzden çevredeki akıllı ve güzel kadınlar, bizzat kendi aileleri tarafından krala sunuluyordu. Güçlü krallar, krallıklarını daha da güçlendirme maksadıyla içinde duygusal bağ bulunmayan evlilikler yapıyordu; meşru bir varis ve evlilik yoluyla elde edilmiş müttefik bir devletten sonra ise gönüllerini hoş tutmaları normal karşılanıyordu ve ikinci bir kadına sahip olmalarına izin veriliyordu.

 

Metreslik Koltuğu

Metres seçecek kral pek tabii bir odadan gözüne kestirdiği kadını yatağına çağırmıyordu. Metres kavramını tek gecelik ilişkilerle karıştırmamak lazım. Metreslik tıpkı diplomatlık, memurluk gibi mesleki bir konumdu. Karşılığında aylık maaş alınan, bir rütbenin olduğu, sorumluluk ve yetkilerle donatılmış bir mevkiydi. Hal böyle olunca da metres olabilmek hayli zor ve elde edildiğinde kişiye gurur veren bir unvandı. Modern metres olarak anılan ve Lady Diana’dan sonra prens Charles ile evlenebilmiş olan Camilla Parker-Bowles,  kendisini 7. Edward’ın büyük aşkı ve gözde metresi Alicia Kappel’ın torunu olarak tanıtmaktan gurur duymuştur. Metres olabilmek bir dizi engeli geçip başarıya ulaşmak gibiydi. Kral ne kadar isterse istesin ya da uçkuru ne kadar geniş olursa olsun aynı anda 4-5 tane metrese sahip olması oldukça zordu çünkü maddi açıdan oldukça zorlayıcıydı! Osmanlı haremlerine sadece gıptayla değil aynı zamanda da şaşkınlıkla bakmalarının sebebi buydu, yüzlerce kadın ve beraberinde gelen onca yük! Durum böyle olunca metreslerin hayli tatmin edici olması gerekiyordu.

Camillia Bowles-Diana Spencer

Seçilen kadının erkeği sadece yatakta memnun etmesi yeterli değildi. Metres olabilmek için çok daha fazlası lazımdı. Öncelikle kralın dikkatini çekmek gerekiyordu. Çoğu metresin kralla ilk karşılaşması bir partide olmuştur; dans etmek ve kendini göstermek için en uygun ortamda. Gizemli maskeler ve kıvrak bir beden her ne kadar dikkat çekmek için çok önemli olsa da dikkati canlı tutmak da bir o kadar önemliydi.  Gece dağıldığında ve maskeler çıktığında, kralın kulağına doğru kelimeleri fısıldayacak ve entelektüel açıdan da tatmin edecek bir kadın gerekliydi. Avrupa metreslerinin politikada ya da sosyal yaşamda bu kadar etkili ve bilinçli olması şüphesiz ki tesadüf değildi. Metresler kralların hem yatak arkadaşı, hem sırdaşı hem de konuşup tartışabildikleri dostlarıydı.

Anne Boleyn, 8. Henry’nin metresi

Madame de Pompadour
Politikaya yön vermiş metreslerden en dikkat çekeni belki de Madame de Pompadour’dur. Küçük yaşta annesiyle gittiği bir falcının ileride kraliçe olacağını söylemesi üzerine Reinette yani küçük kraliçe diye çağrılmaya başlanan genç kız, ilk evliliğini alelade bir soyluyla yapmışken, baloda kralla tanışmasıyla falcıyı bir nevi doğrular. Kral Reinette’ten çok etkilenmiştir; onu saraya aldırmak için markiz unvanı verir ve böylece genç kadın boşanmış sayılır. Fakat kralın zaten bir kraliçesi olduğu için Madame’a mistress yani metres unvanı verilir. Ölümüne kadar 19 yıl boyunca kralın ve Fransa’nın gözdesi olmuştur. Sanattan modaya, siyasetten edebiyata tüm alanlarla ilgilenmiş ve bu alanlara modern bir bakış kazandırmıştır. Seks soğukluğuna tutulmasına ve kralla cinsel ilişkisine son vermesine rağmen metres ünvanını devretmemiştir. Kralla oyunlar izlemiş, şarkılar söylemiş ve bir eş gibi yanında refakat etmiştir. Günümüzdeki metres anlayışına ne kadar tezat görünse de aralarındaki ilişki çoğunlukla manevi boyuttaydı ve kralı bu şekilde tatmin ediyordu. Karşılığında da kral tarafından büyük bir politik güçle ödüllendirilmiştir. Yedi yıl savaşlarında büyük bir role sahip olmuş ve Fransa’nın politik yaşamını derinden etkilemiştir. 

Madame de Pompadour

Modern Metreslik

Aydınlanma çağı, teknolojinin gelişimi ve kadının bilinçlenmesiyle birlikte metreslik değerini kaybetmiştir. İkinci kadın olmak gurur duyulmaktan ziyade utanılacak bir konum haline geldi. Fakat yine de metresliğin bittiğini söylemek doğru olmaz. Güçlü erkekler her devirde var olmaya devam ediyor, sadece krallar yerlerini zengin iş adamlarına bırakmış durumda. Kadınlar lüks yemekler ya da pahalı çantalar için ikinci kadın olmaya devam ediyor. Modern çağın en sansasyonel metresi olduğu iddia edilen Marilyn Monroe, belki de metresliğin sadece maddi değil, manevi boyutu olduğunu da iddia eder nitelikte. Ayakkabı değil de sevgi; çanta değil de ilgi isteği…

Kaynakça

1- Abbott, E. (2010). Mistresses : a history of the other woman. London : Duckworth, 2010.
2-Wyke, M. (2007). The Roman mistress: ancient and modern representations. Oxford University Press on Demand.
3- Jones, C. (2002). Madame de Pompadour : images of a mistress. London : National Gallery Company

 

 

 

Leave a Reply