Orta Çağ Dünya Tarihi I: Hindistan

16.yüzyıl Hindistan

Pek çok tarih kitabı, Orta Çağ’ı, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden (MS 500 civarı)  Rönesans’a (MS 1500 civarı) kadar geçen zaman olarak tanımlamaktadır. Bu dönemden sonra Rönesans’ın getirdiği kültürel gelişimin yanında dini yaşamda da reformların gerçekleştirilerek,  ‘’aydınlanma’’  yaşandığı söylenilmektedir.

Orta Çağ genel olarak bağnazlığın ve cahilliğin hüküm sürdüğü yıllar olarak tanımlansa da, bu kelimeler Orta Çağ Avrupa’sının en kötü özelliklerinin abartılmış tanımlamasıdır. Orta Çağ’ın karanlık özellikleri olarak nitelendirilen din fanatikliği, düşük ekonomik gelir ve katı sosyal hiyerarşi, 20.yüzyıl emperyalizmi sonucu ortaya çıkan işçi-köle sömürüsünün, kapitalist zengin fakir ayrımının, kültürel yıkımların, büyük savaşlar sonucu ortaya çıkan bombaların, denizaltı savaşlarının, zehir gazların ve propaganda yolu ile manipülasyonun yanında oldukça parlak görünmektedir. Totaliter komünist rejim sonucu ortaya çıkan çalışma kamplarından ve gizli polislerden bahsetmeye gerek bile yok sanırım. 20. yüzyıl bu haldeyken Orta Çağ’ı barbar olarak nitelendirmek haksızlık olur.

Bu yanılgının temel sebebi Orta Çağ’ın sadece Avrupa’da yaşanmış gibi gösterilmesidir. Orta Çağ’ın Avrupa’da değil, Hindistan ve Çin’de, MS 400 ila 6oo arasında başladığı ve ardından İslam’ın gelişiyle Avrasya’nın batı yarısının büyük bir bölümünü kapladığı görülmektedir. Avrupa’ya ancak dört yüz yıl sonra ulaşmıştır. Bu yüzden Orta Çağ’ı dünyanın diğer bölgeleri üzerinden inceleyerek anlatmak istiyorum. Hindistan’ın Orta Çağ serüvenini inceleyerek başlayabiliriz.

Orta Çağ Hindistan

Orta Çağ Hindistan’ı, krallıkların dağılması, dinin etkisinin artması ve köylülerin köleleştirilmesi özellikleri ile orta çağ Avrupa’sını anımsatmaktadır. Fakat 800 yıl süren bir dönemi bu üç alt başlığa indirgemek yanlış bir yaklaşım olur.

Hindistan’ın orta çağ dönemi, son büyük Antik imparatorluğun, Gupta İmparatorluğu’nun çöküşü ile 16.yüzyılda Babür İmparatorluğu’nun yükselişi arasındaki dönem olarak nitelendirilir. Modern Hinduizmin gelişimi, Budizmin Hindistan’da düşüşü ve İslam’ın kıtada kurulması ve yerleşmesi bu dönemde gerçekleşmiştir. Dini yaşamdaki gelişmelerin yanında sanat, mimari edebiyat ve ekonomide de büyük gelişmeler yaşanmıştır.

İmparatorluk Hindistan’ın temelini oluşturmaktadır. Uzun yıllar boyunca hükmeden Gupta İmparatorluğu, Budizmin yayılması için gereken zemini sağlamıştır. Budist tapınakları ülkenin her yerine dağılmıştır. Zamanla yolsuzluklar ve Orta Asya’dan gelen Ak Hunların akınları imparatorluğu zayıflatmıştır. Bunun sonucunda, tapınaklara ve orduya olan para akışı kesilmiş, ordunun ödemeleri para yerine toprakla yapılmıştır. Çoğu tarihçi, bu durumun Avrupa’da krallıkların çöküşü ile benzerlik gösterdiğini düşünmektedir. Toplum içerisinde de para akışının azalmasının, imparatorluk ekonomisinin tamamen çökmesine neden olduğunu savunmaktadırlar. Halkın şehirdeki hayatı karşılayamayacak duruma gelerek, köylere yerleşmesini de bu durumun sonucu olarak göstermektedirler. Hatta o kadar ileri gitmişlerdir ki, imparatorluk ekonomisinin çökmesi sonucu ticaretin yok olduğunu ve takas usulüne geçildiğini söyleyeneler de vardır. Fakat durumun açıklaması bu kadar basit değildir.

Yok olan, köylülerden kaynak elde etmenin askeri araçlarının ortadan kalkmasıdır. O dönemde yazılan Hindu hukuk kitaplarında, kefalet (surety), teminat (collateral), ipotek (mortgage), senet ve bileşik faiz diliyle kredi düzenlemeleri gibi ekonomik kelimelerin kullanımında artış görülmektedir. Bu durum halkın giderlerini karşılayabilmesi için Budist tapınaklarından kredi almaya başladığının göstergesidir. Budist tapınaklarının yayılmasının sebebinin imparatorluğun desteği ile olduğu bilinmektedir. Finanse edildiği yüzyılları düşününce imparatorun aldığı yanlış ekonomik kararlar sonucu, yüzyıllarca varlığını sürdürmüş, toplumun inançlarından beslenen Budist tapınakların battığı düşünülemez. Ülke içinde kökleşmiş bir kurum olarak Budist tapınakları kendi geçimlerini sürdürebilecekleri güce ulaşmışlardı. O zamandan kalan tapınak mimarilerini incelediğimiz zaman da durum anlaşılabilir.  David Graeber’ın deyimiyle keşişler dilenci kıyafetleri ile dolaşırken, yalvarışlardan daha fazlasına sahiplerdi.

Orta Çağ Budist mimarilerinden Mahabodhi Tapınağı, Hindistan
Kaynak: https://www.oyorooms.com/travel-guide/bodhgaya-temple-travel-guide/

Orta çağ Budist tapınaklarının geliri, kredi yolu ile finanse edilmeye devam etti. Belirli bir ritüel için mum sağlamayı ya da manastır arazisinin bakımına katılmayı teklif etmektense, belirli bir miktar para, ya da para değerinde bir şey, verilmesi tercih edilirdi. Yüzde 15 oranında faiz ile verilen paralar geri alınırdı. Bu durum bağış olarak nitelendirildi. Toplanan paraların bir kısmının işçilere, köylülere ve üreticilere dağıtıldığı yazılsa da bir kısmı da ipek, meyve ve diğer benzeri lüks ürünler için ayrılmıştır. Büyük çoğunluğu ise tapınakların inşası için harcanmıştır. Kutsal olarak görülen altın, yine kutsal olarak görülen yerlere harcanmıştır.

Daha sonra ortaya çıkan yerel yöneticilerin, bu dini gruplar içerisinde dönen parayı tekrar askeri harcamalara katmak için din karşıtı politik eylemlerde bulunduğu bilinmektedir. Muhtemelen bu konuda en kötü şöhreti, 1089’dan 1101’e kadar Keşmir’i yöneten ve halk tarafından “Tanrıların İmhası için Atanan Müfettiş” olarak adlandırılan, subay Harsa taşımaktadır.  İdrar ve dışkı ile dini figürlerin gücünün yok edildiğini söyleyerek, pek çok dini figürü eritmiştir. 4 binden fazla Budist kurumunu, yıktığı söylenmektedir.

Budizmin etkisinin azalması Hinduizm’i ön plana çıkarır. Fakat Hinduizmin etkisinin artması sosyal ve ekonomik alanda büyük değişiklikler oluşturmaz. Budist altınları, Hindu altınları olarak varlığını devam ettirir. Krallıklar yükselip alçalmaya devam ederken, krallar ve prenslerin yaşadığı dünya, günlük hayattan uzaklaşır. Gupta imparatorluğunun çöküşünü takip eden dönem Hindistan’ın yönetiminde yabancıların etkisini önemli ölçüde artırır. Sonrasında ortaya çıkan küçük krallıkların da akınlar sonucu zayıflaması,  yerel olarak güçlenmiş Brahman olarak adlandırılan kişilerin kırsal yaşamı katı hiyerarşik ilkeler doğrultusunda şekillendirmesine izin verir.

Brahmanlar Hindu tapınaklarının papazları olarak nitelendirilebilir. Sosyal olarak en üst sınıf (kast) olarak görülürler. Krallıkların zayıflaması, Brahmanların yönetim üzerindeki etkisini artırmıştır. Dünyada var olan diğer dini toplulukların yaptıkları gibi, inancı halkı sömürmek için kullanmaktan çekinmediler. Öğrenme ve bilime karşı katı kurallar koydular. En alt kast olarak görülen ve çiftçiler ve işçilerden oluşan ”Sudra” kastının yasalar dışında yeni bilgiler edinmesinin cezalarına kulaktan eritilmiş kurşun dökmek ve dil kesmek örnek gösterilebilir. Bir süre sonra her biri hiyerarşik bir düzende düzenlenmiş, toprak sahibi kastlar ile çiftçiler, berberler, demirciler, tabakçılar, davulcular ve çamaşırcılar gibi ”hizmet kastları” oluşmaya başladı. Her bir kast topluma katkısına göre oluşturulmuş kendi içinde bir toplumdu. Şehirlerde yaşayarak tek bir yerel yönetimin elinde olmaktansa kast içinde gruplaşmak tercih ediliyor gibiydi. Hinduizmin, Budizmin reenkarnasyon ve Ahımsa gibi özelliklerini kendine uyarlaması da bu durumu kolaylaştırmıştır. Ayrıca savaşçı bir kast ile Brahmanların iş birliği pek çok köyü ele geçirmelerine sebep olmuştur. Dini duyguları ile oynanan halk, güvenlik ve düzen vaatleri ile sömürülmeye devam etmiştir. Halkın isteği özgürlük değil düzen olmuştur.*

Fakat oluşturdukları düzen borç üzerine kurulmuş bir düzendi. Tapınaklar halkın ihtiyaçları karşısında kredi veriyor, kredinin ödenememesi durumunda borçlunun kastı düşürülüyordu. Borçlu borcunu çalışarak ödüyordu. Borçlunun ölmesi durumunda, borç, çocuklarına hatta torunlarına kadar geçiyordu.  Her bir sınıfın bir üst sınıfa borçlu olduğu hiyerarşik bir düzen oluşturulmuştu. Brahmanlar da kendilerini tanrıya karşı borçlu olarak görmekteydiler. Bu düzen günümüze kadar süren sosyal düzenin başlamasıydı. Fransız antropolog Louis Dumont, bu düzende eşitlikten bile bahsedilemeyeceği konusunda bir argüman öne sürmüştür. Çünkü eşitlikten bahsetmek için, insanların eşit olması gerektiğine veya olunabileceğine inanması gerektiğini, fakat bu inancın Hindu toplumuna tamamen yabancı olduğunu savunur. Borcunu ödeyemeyerek, sorumluluğunu yerine getirmemiş birisinin, eşitlikten bahsetmesi cezbedici bir düşünce değildir.

“…the caste system should be seen as less ‘exploitative’ than democratic society. If modern man does not see it this way, it is because he no longer conceives justice other than as equality.”

LouIs dumont

Bir süre sonra çalışan sınıfın çoğu borçlulardan oluşmaya başlar. Tefecilik o kadar çok yaygınlaşır ki, M.S. 1000 civarında tefecilikle ilgili kısıtlamalar tamamen kaldırılır. Fakat M.S. 1000 aynı zaman da İslam’ın Hindistan topraklarına ulaştığı zamanlardır. İslam dininin ulaşması tefeciliği ortadan kaldırır. Bu sefer de kadınların ve çocukların köle olarak satılma sorunu ortaya çıkar. Brahmanların, köleliğe başvurmamaları, onları antik çağ ve İslam devletlerine göre daha insancıl kılmaktadır.

Gazneliler ve Abbasiler başta olmak üzere diğer İslam devletlerinin etkisine maruz kalan Hindistan kendi İslam devletini, Delhi Sultanlığı olarak kurmuştur. Kurulan İslam devleti, Hinduizm feodalitesini değiştirmek yerine uyum sağlamayı tercih etmiştir. Hindu tapınakları ve diğer geleneksel kuruluşlara, vergilerini ödedikleri sürece dokunulmamıştır. Kısacası İslam devletleri insanları zorla inanca döndürmekle pek ilgilenmemişlerdir. Asıl ilgilendikleri olabildiğince vergilerini toplamak ve topraklarını genişletmektir. Müslüman olmayanlardan, Müslüman olanlara göre daha fazla vergi almalarının da etkisi olduğu söylenebilir.

Timur’un 1300’lü yıllarda gerçekleşen istilasına kadar İslam devletleri farklı isimlerle varlıklarını devam ettirmiştir. Cengiz Han’ın rüyalarını gerçekleştirmek üzere Hindistan’a gelen Timur, amacına ulaşmak için Hindistan’ın politik ve dini karışıklığını olabildiğince kullanmıştır. Halihazırda mutsuz olan şehirlerin kanla kaplı harabelere çevrildiğine dair yazılar bulunmaktadır. Tapınakların halkı sömürerek elde ettiği zenginlikler, Timur tarafından Orta Asya’ya taşınmıştır. Timur’un İslam dinini yayma çabası ve pek çok tapınağın yok edilmesi, Hindular ve Müslümanlar arasındaki farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Hinduların Müslümanlara karşı kinini artırmıştır. Timur’un 15.yüzyıldaki ölümüne kadar Moğol etkisinin devam ettiği söylenmektedir. Timur’un Hindistan toprakları üzerindeki etkisinin azalması, hanedanların yönetimdeki etkisini artırmıştır. Bu konuda başarıyı sağlayan Mughal Hanedanı, Babür İmparatorluğunu kurmayı başarmıştır. Bu dönem Hindistan’ın Rönesans’ı olmuştur. Hindistan toprakları üzerindeki istikrar sağlanmıştır.

Yaklaşık 1000 yıllık Hindistan Orta Çağ serüveni, diğer toplumların tarihinde olduğu gibi gerek askeri gerekse toplumsal yükseliş ve alçalışlarla doludur. Kanlı olaylara tanıklık etse de ”karanlık çağ” olarak nitelendirilemez. Ekonomik olarak zamanın ilerisinde bir toplum olmasının yanında, dokuma, kağıt imalatı, damıtma, mimari, askeri teknoloji, metal vidalar, gemi yapımı ve tarımın bazı alanlarında kullanılan bazı teknik cihazlar Orta Çağ Hindistan’ında icat edilmiş ve geliştirilmiştir. Bununla birlikte pek çok edebi eser de ortaya konulmuştur.

Hindistan’ın Orta Çağ serüveni, günümüz Hindistan’ın oluşumunun temellerini oluşturur. Hatta günümüz Hindistan’ında çocuk gelinlerin varlığını, Timur’un istilasına bağlayanlar bile bulunmaktadır. Timur’un ve askerlerinin Hindu kızlarına el koymalarını engellemek için, küçük yaşta evlendirildiklerini savunmaktadırlar. Yaklaşık 800 yıl boyunca bunu değiştirmek için yeterli vakitleri olmasa gerek.

* Star Wars: The Mandolarian’a atıf. İmparatorluk subayının sözlerinden alıntı. “You see, boys, everybody thinks they want freedom, but what they really want is order,” says an unbearably smug Hess. “And when they realize that, they’re gonna welcome us back with open arms.” (Chapter 15: The Believer)

Kaynaklar

Graeber, D. (2014). Debt, Updated and Expanded: The First 5,000 Years (Revised ed.). Melville House.

https://knowindia.gov.in/culture-and-heritage/medieval-history/the-mughal-empire.php

https://www.jagranjosh.com/general-knowledge/invasion-of-timur-on-india-causes-and-consequences-1442212154-1

https://departments.kings.edu/womens_history/witch/werror.html

Leave a Reply