Hiçbir şey bilmemek, var olanı yanlış bilmekten daha mı iyidir? Var olanların yarattığı karmaşada ortaya atılan yanlış bilgiler doğrulardan beslenerek mi gelişiyor? Bu soruları sormama neden olan yukarıda görmüş olduğunuz resimdi bu kez. İlköğretim kitaplarında ulu önderimiz Atatürk’ten sonra gelen ilk resimdi o çoğu defa. Ali Rıza Efendi idi bizim gözümüzde. Ta ki Falih Rıfkı Atay ‘Çankaya’ adlı eserinde sansasyonel bir iddiada bulunana kadar. Aslında bizim bunu okumamız ve algılamamıza kadar geçen süre demek daha doğru olur. 90 yıllık cumhuriyet tarihimizi bilmemek, bilememek ya da yanlış bilmek ne büyük bir utanç kaynağıdır bizim için. Başımdan aşağı dökülen soğuk sular yıllar sonra bu yazıyı yazmama etken oldu: Türk çocuğu tarihini bilmeli, bildirmelidir.

 İlk defa 1935 yılında Ankara Cebeci’de oturan Şehnaz Hanım’ın arşivinden çıkmıştı bu fotoğraf. Hemen götürürler Paşa’ya ve babası Ali Rıza Efendi olup olmadığını sorarlar. Paşa fotoğrafa önce soldan sonra sağdan dikkatlice bakar ve şöyle der : “Bu bizim peder değildir.” Bu yüzdendir ki 1931 yılında yayımlanan ‘Tarih IV’ adlı ders kitabında Paşa’nın babasına ait herhangi bir görsel yer almamıştır. Paşa onay vermemiştir. Gel gör ki, 1939 yılında İhsan Sungu bu fotoğrafı Ali Rıza Efendi olduğunu ileri sürerek halkın erişimine sunar. Paşa artık dünyada değildir. İnönü fotoğrafın dağıtılması ya da basılması için emir vermiş midir bilinmez ama engel olduğuna dair de elimizde bir bilgi yoktur. Bu noktada Şevket Süreyya Aydemir’in ‘Tek Adam’ adlı eserinde o fotoğrafın 1877-78 yıllarında Asakir-i Mülkiye Taburun’da çekilmiş bir Ali Rıza Efendi fotoğrafı olduğu ileri sürülmektedir. Peki kime inanmalı? Ulus, Milliyet, Hakimiyet-i Milliye gibi gazetelerde yazarlık ve başyazarlık yapmış olan 27 yıllık milletvekili Atay uydurmaca bir tez mi atmıştı ortaya? Bu sorunun cevabı Ata’nın 1922 yılında Vakit gazetesi yazarlarından Ahmet Emin Yalman ile yaptığı röportajda yatmaktadır bir nevi. Mustafa Kemal babasının mesleğinin gümrük memurluğu (belirtilen yıllarda) olduğunu söylemiştir. Karmaşalar silsilesinin içinden Atamız çıkarmaktadır yine bizleri. O halde fotoğrafın İnönü devri yutturmacası olduğunu söylemek tamamıyla yanlış olmaz. Akıllarımıza kazınmış olan o fotoğraf Ali Rıza Efendi değildir! Atatürk’e yakınlığı ve onu hakkında yazdıklarıyla tarihimizde yer edinmiş olan Atay’a bu konuda güvenmek kanaatimce doğru olacaktır.

 Her yeni bilgi eskisinin üstüne eklendikçe aydınlanan tarihimiz kesinlikten ırak bir hal almaktadır. Yıllardır sadece karşımızda durduğu ve Atamızın özel hayatının bir parçası olduğunun bizlere empoze edilmesi sonucu hiç sorgulamadığımız bu fotoğraf, liderlerin anı kurtarma operasyonlarının ne derece ulusal bazen de global bir yalana dönüşebileceğinin kanıtıdır. Sokrates’in de dediği gibi kendimizi bulmak için kendimiz gibi düşünmeliyiz. Sorgulamalıyız. Hakikat çoğu kez karşımızda yazılı halde durmaktadır. Ulaşmak için gerekli olan onu tersten okumaktır.

Leave a Reply