Türkiye Cumhuriyeti’nin 91 yıllık tarihinde ilk defa cumhurbaşkanı meclis tarafından değil halk tarafından seçilecek. Ancak ağustos ayı ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken hemen hemen herkesin kafasında bir belirsizlik mevcut. Zira birçok seçmen, adayların açıklandığı tarihi çok geç buluyor. Neticede belirsizlik daha da artıyor. 2014 seçimleri bir kenara dursun, ben bugün belki de 91 yıllık tarihinin en entrikalı cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsetmek istiyorum: 1938 yılında Atatürk’ün ölümünün hemen arkasından 11 Kasım’da yapılan ve İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçildiği “o” seçimden.
Resmi tarihin üzerine çok fazla düşmediği, zorunlu eğitimin 12 senesinin hiç birinde tarih kitaplarında yer almadığı ya da öğretmenlerinin müfredat dolayısıyla anlatmadığı veya anlatılsa bile bir iki cümle ile geçiştirilen 1938 Cumhurbaşkanlığı seçimleri, aslında bugüne dek söylenilegeldiği gibi kolay olmamıştır. Dönemin gazetelerinden başlayarak günümüze kadar çoğunlukla Atatürk’ün vefatının hemen arkasından İsmet İnönü’nün seçilmesi, sanki en doğal sonuçmuş gibi yansıtılmıştır. Ancak olayın iç yüzü hiç de sanıldığı gibi değildir. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesi oldukça sancılı ve belirsiz bir sürecin sonucunda gerçekleşmiştir. Ancak bu süreci ve İnönü’nün 11 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanı seçilmesini anlayabilmek için daha geriye; 1937 yılına uzanmak gerekir.
Cumhuriyet’in kuruluşundan önce birlikte birçok cephede savaşmış olan Mustafa Kemal ve İsmet Paşa, cumhuriyetin ilanından sonra da uzun yıllar birlikte çalışmaya devam etmişlerdir. Mustafa Kemal cumhurbaşkanı, İsmet Paşa ise başbakan olarak yeni kurulan devletin en yüksek iki siyasi makamını almışlardır. Ancak aralarındaki ilişki yıllar boyunca kuvvetlenmektense, fikir ayrılıkları nedeniyle zayıflamıştır. Mizaçları oldukça farklı olan iki ismin devlet yönetimine bakış açıları da birbirinden ayrışmaktadır. Devletin en üst kademesinde birlikte çalıştıkları 10 yılı aşkın zaman boyunca birçok gerginlik ve ufak tartışmalar yaşansa da aralarındaki samimiyet dolayısıyla tatsızlıklar uzatılmadan üzerileri kapatılabilmişti.
Ancak ikili arasındaki son bir tartışma 1937 yılının eylül ayında yaşanmış ve ipler kopma noktasına gelmiştir. Çankaya Köşkü’nde bakanların da bulunduğu bir akşam yemeği sırasında Atatürk’ün hükumet işlerine karışmasından gittikçe rahatsız olan İsmet İnönü, Mustafa Kemal’e “Devletle ilgili kararları yemek masasında mı alacağız?” diyerek çıkışmış ve bu tartışma Celal Bayar’ın İnönü yerine, önce vekaleten daha sonra da asaleten başbakan olarak atanmasıyla sonuçlanmıştır.
Bu tartışmayı takip eden bir sene boyunca İsmet İnönü, Çankaya’daki evine çekilmiş ve devlet işlerinden kendini oldukça soyutlamıştır. Bu süreç içerisinde ise Atatürk’ün hastalığı gittikçe ağırlaşmış ve geri dönülemez bir noktaya geldiği görülünce de yeni cumhurbaşkanı için tartışmalar başlamıştır. Eylül 1937’den önce belki de cumhurbaşkanlığı için tek aday olarak görülen İsmet İnönü artık Çankaya için tek aday değil, hatta devletin zirvesinde bulunan bir kısım tarafından acilen Ankara’dan uzaklaştırılması gereken bir tehdit olarak görülmeye başlanmıştı. İnönü’nün Atatürk’ün en büyük mirası olan cumhuriyeti koruyabileceğine olan inanç azalırken, kendisini Ankara’dan uzaklaştırmak için birden çok plan yapılmış, bu planlarda da baş rolü iki isim oynamıştı: İç işleri Bakanı Şükrü Kaya ve Dış İşleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras.
Bu planlardan ilki İnönü’yü Washington’a büyükelçi olarak atamaktı. Bu yolla hem İsmet İnönü’nün vekilliği düşecek ve cumhurbaşkanı adayı olma ihtimali kalmayacak hem de Ankara’dan uzaklaşmış olacaktı. Ancak Aras’ın başı çektiği bu sürgün planı asla gerçekleşmedi, aksine İnönü cumhurbaşkanı seçildikten sonra Tevfik Rüştü Aras’ı Londra Büyükelçisi yaparak bir anlamda kendisine karşı yapılan bu planın intikamını almıştır. İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek adına yapılan bir başka plan ise meclisi erken seçime götürmekti. Şükrü Kaya, meclisin çoğunlukla İnönü’nün kontrolünde olduğunu biliyor ve olası bir cumhurbaşkanlığı seçiminde çoğunluğun İnönü’den yana oy kullanacağını tahmin ediyordu. İnönü’nün 12 sene boyunca Başbakanlık yaptığı Meclis’in, yine İnönü’den başkasını Cumhurbaşkanı seçmeyeceğini de içten içe biliyordu. Erken seçimle amaçladığı ise meclisteki mebusların değişmesi ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi gösterdikleri adayı destekleyecek bir meclis oluşturmaktı. Yeni seçilen meclisin İnönü’den yana olmayacağına inanıyorlardı ancak bu planları da tıpkı İsmet Paşa’yı Washington’a büyükelçi olarak atama planı gibi başarısızlıkla sonuçlandı. İstenilen erken seçim yapılmadı ve dolayısıyla 11 Kasım 1938’de cumhurbaşkanlığı seçimi yapılırken meclisin büyük çoğunluğu Kaya’nın endişelendiği gibi İnönü’den yana tavır alıyordu.
Şükrü Kaya ve Tevfik Rüştü Aras’ın planlarının gerçeğe dönüşmüyor olması, onları ve İnönü’ye olan muhalefeti durdurmaya yetmiyordu. İnönü’nün cumhurbaşkanı seçilmesini istemeyen muhalefetin bir diğer amacı da İnönü’nün karşısına güçlü bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmaktı. Bu doğrultuda birçok görüşmede bulunan muhalefetin en çok güvendiği isimlerden bir tanesi de Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’ydı. Ancak Renda kendisine gelen bu teklifleri kati surette reddetmişti. Muhalefetin düşündüğü bir başka aday ise Mareşal Fevzi Çakmak’tı. Hatta Cumhurbaşkanı Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ün Çakmak’ı kendisinin vefatının ardından göreve gelmesini istediği isim olarak zikrettiğini söylemiştir. Ancak bu iddiayı hem Atatürk’ün son zamanlarında sık sık yanında olan dönemin başbakanı Celal Bayar yalanlamıştır hem de Soyak dışında doğrulayan bir kimse çıkmamıştır. İddia ne kadar doğrudur bilinmez ama hiçbir zaman kabul görmemiştir.
Ancak İsmet İnönü’yü Çankaya Köşkü’nden uzak tutmak adına yapılan en çarpıcı plan daha Atatürk hayatta iken uygulamaya konmuştur. Her ne kadar Atatürk ve İnönü arası Eylül 1937’den sonra iyice açılsa da, ikili sürekli olarak görüşmeye ve mektuplaşmaya devam etmiştir. Ankara’da Pembe Köşk’e çekilen İsmet İnönü, hastalığının ilerlediği günlerde son bir defa Atatürk’ü görmek istemiş ve bunun için İstanbul’a gitmeye karar vermiştir. Bu yolculuğa Şükrü Kaya da destek vermiştir. Aynı zamanda Şükrü Kaya, Mustafa Kemal’i görmesinin hem İnönü için hem de Mustafa Kemal için iyi olacağını söylemiştir. Kendisi de bir hayli istekli olan İnönü biletini almış ve valizleri trene yüklenmişken yakınları tarafından uyarılır. İstanbul’a gitmesinin kötü bir karar olduğunu ve kendisine suikast planlandığını söylerler. Zorla İnönü’yü bu kararından vazgeçirtirler. İnönü istemeyerek de olsa bu yolculuktan vazgeçer. Daha sonra İnönü anılarını yazarken, bu kararını bildirdiği Şükrü Kaya’nın da çok bozulduğunu not edecektir.
Peki İsmet İnönü’nün olası cumhurbaşkanlığına sadece muhalefet mi söz konusuydu? İnönü’ye destek olan gruplar yok muydu? Kendisi de asker kökenli olan İsmet İnönü’nün en büyük destekçisi askeri gruplardı. Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Savaşı boyunca birlikte çalıştığı komutanlar, özellikle de Mareşal Fevzi Çakmak İnönü’nün en büyük destekçilerindendi. Çakmak birçok defa açıkça kendi desteğinin İnönü’den yana olduğunu da kamuoyuna belli etmişti.
Bu koşullar altında 11 Kasım 1938’de Meclis, Atatürk’ün vefatının hemen bir gün sonrasında seçime gidiyordu. Ankara’da durum oldukça gergin ve karışıktı. Herkes Meclis’te Başbakan Celal Bayar’ın cumhurbaşkanlığı için bir isim söyleyeceğini beklerken, Bayar herkesten kendi adayının ismini kapalı olarak yazmasını ister. Yazılan isimlerden birisi İsmet İnönü’yken sadece bir oy da Celal Bayar’a çıkar. Daha sonra, aynı gün içerisinde Meclis’te yapılan bir başka oturumda gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda ise oybirliği ile İsmet İnönü Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci Cumhurbaşkanı seçilir.
11 Kasım 1938’de Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan İsmet İnönü, Atatürk’ten sonra bu görevi en uzun sürdüren ikinci isim olarak da Cumhuriyet tarihine geçer. 22 Mayıs 1950’de Cumhurbaşkanlığı görevini Celal Bayar’a teslim edene kadar Cumhurbaşkanı olarak görev yapan İsmet İnönü’nün, bu süreç boyunca destekçisi olduğu kadar sevmeyeni de olmuştur. Cumhuriyet tarihinde “Milli Şef” dönemi olarak adlandırılan bu 12 yıl ne kadar literatürde kendine yer edindiyse, İnönü’nün cumhurbaşkanlığına giden süreci de o kadar görmezden gelinmiştir. Cumhuriyet tarihinin en entrikalı seçimlerinden birisine dair var olagelen bu hafızasızlık ve kaynak eksikliği ise kolaylıkla bir başka araştırmanın da konusu olmaya açıktır.
KAYNAKÇA
Emre Aköz, SABAH, ”İnönü’ye Suikast Planı Yapılmıştı”
John M. VanderLippe, The Politics of Turkish Democracy, ” The Election of Ismet İnönü as President: Kemalist Hegemony and Alternative Definitions”