Sinemada sessiz film dönemi, sinemanın mucidi olan Lumière kardeşler’in ilk filmi Lumière Fabrikasından Çıkan İşçiler ve bir trenin, istasyona yaklaşmasını kesit alan filmin de aralarında bulunduğu on kısa metrajlı filmle birlikte 22 Mart 1895 tarihinde başlamış oldu. Trenin istasyona yaklaşması seyredenleri öylesine etkilemişti ki seyirciler yerlerinden kalkıp salondan çıkmak istediler.

Lumière kardeşler tarafından çekilen, Trenin istansyona yaklaşması

Lumière kardeşler tarafından çekilen, Trenin istasyona yaklaşması.

Sessiz filmler; film müziği, oyunculuk, ara başlıklar ve evrensellik yönüyle; sesli filmlerden farklı bir yapıya sahipti. Sessiz film yıllarında, görüntü henüz sesle birleştirilemediği için müzikler filmdeki sekanslarla eş zamanlı olarak oynatılamıyordu. Ama bu sinema yapıtları çok nadir tam bir sessizlik halinde oynatılıyordu. Şehirlerde film gösterimlerine bir orgcu veya kalabalık orkestralar eşlik ederdi. Sessiz film döneminde çalınan partisyonların çoğu doğaçlamaydı. Fakat, uzun metrajlı filmler kendini tekrarlamaya başlayınca; müzik orkestra şefi veya film stüdyoları tarafından ‘Filmde Çalmalık Müzik’ adlı listeden belirlenmeye başladı. Sessiz film döneminde müzisyenlerin en çok iş bulduğu alan sinemaydı. Bu sebeple ‘Sesli Film’ düşüncesi bile müzisyenleri ürkütmeye yetiyordu.

Sessiz filme eşlik eden orkestra.

Sessiz filme eşlik eden orkestra.

Sessiz film, yapısı gereği beden dili ve mimiklere aşırı ölçüde vurgu yapılmasını gerektiriyordu. Bu sebeple, sessiz film döneminde komediler dramalardan daha popülerdi. Çünkü izleyiciler, dram filmlerinde aktörlerin aşırı jest kullanmasını kadınsı ve yapay buluyordu. Fakat dramaların aksine abartılı oyunculuk -ör. Charlie Chaplin- komedi filmlerini daha gülünç hale getirdiği için hoş görülen bir durumdu ve bu sebeple sessiz dönem komedisinin vazgeçilmezi haline gelmişti.

Sessiz filmlerde, izleyicilerin senaryoyu daha iyi takip etmesi ve anlaması için yönetmenler filmlerinde ara başlıklar kullanmayı tercih ederlerdi. Ara başlık yazarları bir nevi, günümüzdeki diyalog yazarlarıyla aynı işlevi görürdü. Sesli filmin icadıyla birlikte, doğal olarak ara başlık kullanımı azaldı ve çoğunlukla, filmlerin başında seyirciyi bilgilendirmek için kullanılmaya başlandı.

Doğal olarak diyaloglara yer verilmeyen sessiz filmlerde, seyirciyle ana iletişim unsuru olarak görüntüler kullanılıyordu. Görüntü de insanlığın uzlaştığı, ortak göstergelerden oluştuğundan sessiz sinema dönemini, evrensel bir sinema dönemi haline getirmeyi başardı. Mesela; polis önündeki arabayı tepe lambası yakarak takip ettiğinde izleyici, polisin öndeki arabayla bir problemi olduğunu toplumsal deneyimleriyle rahatlıkla anlayabilir. Bu durumu anlamak için, sese, müziğe hatta seyirci dikkatliyse renge bile gerek yoktur. Çünkü polis arabaları tepe lambalarıyla ,dünyanın çoğu yerinde, uzlaşılmış bir göstergedir. Herhangi bir dildeki bir sözcüğün o dili konuşanlar tarafından uzlaşılarak oluşturulmasına benzer bu durum. Tek farkı göstergel uzlaşılar, çoğunlukla evrensele hitap ederken; sözcüksel uzlaşıların ancak sınırlı bir coğrafyaya hitap edebilmesidir. Bu fark da sessiz filmleri sesli filmlere nazaran daha evrensel bir yapıya getirmiştir.

Sessiz film döneminde sinemanın ilk örnekleri verilmesine rağmen yüksek bütçeli ve kaliteli filmler de göze çarpar. Bu dönemin kült filmleri arasında Potemkin Zırhlısı (1925), The General (1926) ve Metropolis (1927) sayılabilir. Ama özellikle Potemkin Zırhlısı, devrimsel bir öneme sahiptir sessiz sinema tarihinde.

Potemkin Zırhlısı, Lenin’in isteği üzerine Sergei M. Eisenstein tarafından 1905 yılında patlak veren ‘’Potemkin Zırhlısı İsyanı’na’’ dayanılarak çekilmiştir. Film, Çarlık Rusyası’nın halkın güvenini yavaş yavaş kaybetmeye başladığı dönemde, Potemkin isimli savaş gemisinde kötü şartlar içinde yaşamaya mahkum edilmiş gemi mürettabatının isyanını ve bu isyancıları destekleyen Odessa halkının dramını anlatır. Bu yapıt, net bir şekilde baştan sona Komünizm propagandası yapar. Fakat Eisenstein, bu propagandayı öylesine başarılı yapmıştır ki; Hitler’in en yakın ve sadık arkadaşlarından Joseph Goebbels bile film hakkında;

“Eşi benzeri olmayan şaheser. Bu filmi izleyen insan bir Bolşevik olabilir.”

yorumunu yapmadan edemez.

Filmin en meşhur ve en etkileyici sahnesi, filmi izleyenlerin hemen hatırlayacağı Odessa Merdivenleri sahnesidir. Resmi kaynaklara göre; Çarlık Rusya askerleri tarafından yüzlerce kişi katledilmiştir bu tarihi merdivenlerde. Çarlık Rusyası’na topluluk anlamında ilk direnişin başladığı Odessa şehri, Sovyet Rusya’nın tarihinde destansı bir öneme sahiptir. Yani Potemkin Zırhlısı filminin başarılı olabilmesi, Odessa kıyımını tarihine yakışacak şekilde anlatılmasına bağlıdır. Usta yönetmen Eisenstein da bu kıyımı; filmi daha da dramatize etme adına; can alıcı sahnelerle aktarır seyirciye.

Potemkin Zırhılısı(1925), Odessa katliamı sahnesi

Potemkin Zırhılısı (1925), Odessa katliamı sahnesi

Dikkatimi çeken bu can alıcı sahnelerden bazıları: Kolları olmayan bir adamın kurşunlardan kaçmaya çalışması. Bir annenin, çocuğunun gözleri önünde öldürülmesinin öfkesi ile, çocuğunun ölüsünü bile kurşunlara hedef olmaktan kurtarmaya çalışması. Bana göre filmin en vurucu sahnesi olan; bebek arabasıyla merdivenlerden inemeyeceğini anlayan bir annenin, bebeğini kurşunlardan korumak için önüne geçtiği sırada vurulması.

Potemkin Zırhlısı gerek döneminin ötesinde montajlarıyla, gerek yeni kullanılan çekim teknikleriyle sinemanın temel taşlarından biri kabul edilmiştir. Ama sanıyorum bu filmi kült yapan en önemli etken; Eisenstein’ın savunduğu ideolojiyi insanın kanını donduran bir etkileyicilikte aktarması olmuştur.

1920 yılında Edison ve asistanları tarafından sesle filmi birleştiren teknoloji geliştirildi. Fakat rakip firmaların ses formatı üretmek ve pazarlamak üzerine rekabetleri sebebiyle sesli filme geçiş 1927 yılında The Cazz Singer filmiyle ancak olabildi. Buna rağmen 1927-1928 yılında çekilen filmlerin çoğu sessiz olarak çekildi. 1929 yılında üstünlüğünü kesin olarak kabul ettiren sesli filmler, sinemada sessiz film hakimiyetini kesin olarak bitirmiş oldu. Sessiz Film Dönemi’nin sona ermesinden sonra da sanatsal kaygılarla tek tük sessiz filmler çekilmeye devam etti. Özellikle Charlie Chaplin City Lights (1931) ve Modern Times (1936) gibi en önemli eserlerini bu dönemden sonra, sessiz olarak aktardı beyaz perdeye.

Bir çok türün ilk örneğini veren, çeşitli çekim ve oyunculuk tekniklerini sinemaya kazandıran Sessiz Film Dönemi, kuşkusuz, sinemanın bugünkü haline gelebilmesinde büyük bir öneme sahiptir. 

Kaynak;

https://tr.wikipedia.org/wiki/Sessiz_film

https://en.wikipedia.org/wiki/Silent_film

http://www.silentera.com/

Leave a Reply