15 Temmuz Cuma günü ülkemizin karanlıklara gömülmeye çalışıldığı bir darbe teşebbüsü ile karşılaşmış bulunmaktayız. Kendisini milletten ve ümmetten daha üstün gören FETÖ’nün, milletin iradesini ve milletin bizatihi kendisini ağır silahlarla katletme çabası aziz milletimizin dik duruşu ile durdurulmuştur. Bu sapkın inanışlı terörist yapının kalkıştığı hain saldırı sonucu ülkemizin tüm birikimlerinin yıkılması, bağımsız iradesine prangalar vurulması ve geleceğe dair bütün plan, proje ve umutlarının yok edilmesinin amaçlandığı aşikârdır.
Halk desteğini çoktan kaybetmiş ve sonunun geldiğinin farkında olan “sözde karıncayı bile incitmeyecek” bu cani grubun başta TSK, emniyet ve yargı teşkilatları gibi kurumlarının imkânlarını kullanarak millete ihanet ettiğini gördüğümüz bu teşebbüs, başta Allah’ın yardımı, Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşu ve liderliği, iktidar ve muhalefet partilerinin ülkemiz ortak paydasında kenetlenebilmesi ve milletimizin meydanlardaki dik ve korkusuz duruşu sayesinde başarıya ulaşamamıştır. Milletimizin, canlarını ve mallarını hiçe sayarak bu ülkenin evlatları olan TSK ve emniyet güçlerinin yanında omuz omuza duruşu, bu kirli oyunları kuranların korkak ve sinsi zihniyetinin asla anlayamayacağı bir fedakârlık ve feraset örneğidir.
Karanlığa gömülmememiz için kendisini tereddüt dahi etmeden feda eden, meydanlarda ve sokaklardaki direnişleri ile aydınlık umutlar yeşerten şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz. TBMM’yi bombalayan, milletin imarını yıkmaya çalışan ve 200’den fazla şehit verilmesine sebep olan bu hainlerin cezasının kamuoyunun istekleri dikkate alınarak “hukuk kuralları çerçevesinde” verilmesi elbette ki vicdan sahibi her bir bireyin canı gönülden temennisidir. Unutulmamalıdır ki, “aslolan haklı olunan davada haklı kalabilmektir.”
Siyaset ortamının daha demokratik temeller ile güçlenebilmesi, ancak milletimizin gurur veren birlikteliği ile birlikte TSK ve emniyet güçlerinin bu terörist yapıdan ayrı tutularak sahiplenilmesiyle mümkün görülmektedir. Bu girişimin ilk dakikalarından itibaren sağduyulu ve dik duruşuyla bu musibetin karşısında duran ülke ve demokrasi sevdalıları takdir ve övgüyü hakediyorlar. İşte bu sebeple, ülkemizin özlenen ve beklenen huzurlu günlere ulaşabilmesi ve bir daha böyle felaketler yaşanmaması için üzerimize düşen sorumluluğun ve omuzlarımızdaki dava ağırlığının farkında olmamız gerekiyor.
[pullquote_left]Önümüzdeki süreçte haklar yenmeden, bilgi kirliliği ve iftira rüzgârından etkilenmeden ve sağlam adımlarla bu terör örgütünün “inlerine girilmeli”[/pullquote_left]Milletimizin meydanlarda tuttuğu demokrasi nöbetini küçümseyen ve hakaret edenleri görmeli, beklentisine ulaşamadığı için oyun çığırtkanlığı yapan bu samimiyetsiz bireylere asla prim vermemeliyiz. Yaşadığımız elim süreç gösterdi ki, FETÖ’nün “altın nesli” ve darbe girişiminin başarıya ulaşması umuduyla içten içe sevinen “sözde demokrat” bireyler aynı ortak paydada buluşabiliyorlar. Ancak diğer taraftan, hangi siyasi görüşten olursa olsun bu ülkeyi ve insanını seven insanların da tek yürek hareket edebildiğine şahitlik ettik. Önümüzdeki süreçte haklar yenmeden, bilgi kirliliği ve iftira rüzgârından etkilenmeden ve sağlam adımlarla bu terör örgütünün “inlerine girilmeli” ve 40 yıllık bir projenin mahsulü olan bu bela, “gelecek nesillerin iradesini de ipotek altına almaya çalışmadan temizlenmelidir.” Bu zorlu dönemde iktidara düşen ilk görev, kanserin temizlenebilmesi için hassas bir cerrahi müdahalede bulunmaktır. Ancak bu ilk adım atıldıktan sonra devamında gelecek rehabilitasyon süreci ve kanserin vücutta bıraktığı hasarlar tartışılabilir.