Ankara’nın dondurucu soğuğunun ardından, Adana havalimanında içimizi ısıtan bir güneş karşılıyor bizi. İlk defa yolumuzun düştüğü bu şehre geliş amacımız kadına yönelik şiddetin abideleşmiş ismi Çilem Doğan’la yapacağımız röportaj. Çilem Doğan, 2015’in Temmuz ayında kendisine şiddet uygulayıp fuhşa zorladığı gerekçesiyle eşi Hasan Karabulut’u öldürmek suçuyla yargılanmış ve 19 yıl hapse mahkum edilmişti. Ancak yapılan itirazlarla birlikte bu ceza 50 bin TL’lik para cezasına çevrilmiş ve Çilem Doğan ‘adli kontrol’ şartıyla cezaevinden çıkarılmıştı. Gözaltı ve dava süreçlerindeki dik duruşuyla, verdiği demeçlerle ve cezaevinden yazdıklarıyla Türkiye’deki kadına şiddetin en acı örneklerinden birini temsil ediyor Çilem. Avukatı Fatoş Hacıvelioğlu’nun ofisinde gerçekleştirdiğimiz görüşmeye iki buçuk yaşındaki tatlı kızı Mira’yla geldiğinde ilk hissettiğimiz şey geleceğe yönelik ümit dolu beklentileri oldu. Röportaja geçmeden kendisine bir kez daha bizi kırmadığı için teşekkür ediyoruz.
GazeteBilkent: Hayatın nasıl gidiyor bu süreçten sonra?
Birçok şey değişti en azından kendi ayaklarımın üzerinde durabiliyorum şu anda. Mira ile birlikteyim, hala içerdeki arkadaşlarımla görüşüyorum, mektup atanlarla, sosyal medya üzerinden ulaşanlarla tanışıyorum. Bir kızkardeşlik dayanışması içerisinde hayatım devam ediyor.
GazeteBilkent: Peki nasıl hissediyorsun? Daha güçlü ya da daha iyi?
Tabi ki de daha güçlü hissediyorum kendimi çünkü belli bir zorluğu şu anda aşmış durumdayız. Bundan sonraki evre de çok önemli fakat dayanışmanın vermiş olduğu bir güç var. Bu sayede bunlar oluyor yoksa tek başınıza mücadele etmek zor geliyordu. Bu gücü içerde öğreniyorsunuz ve yine kadınların dayanışması sayesinde olmuş bir şey.
GazeteBilkent: Şimdiki aklınla baktığında olayları nasıl değerlendiriyorsun? Sonuçta dava devam ediyor ama olay ilk sıcaklığını korumuyor.
Evet tam olarak beraat etmedim, dava devam ediyor ama umudumuz yüksek, gelecek cevabın olumlu olacağını ümit ediyoruz. Dava sonuçlanıncaya kadar pek çok etkinliğe gitmekte bile zorlanıyorum. Bunlardan biri Bilkent Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun bir etkinliğiydi. Gidemedim ama hem onlara hem de GazeteBilkent okurlarına selamlarımı gönderiyorum. Ama dediğim gibi kadın dayanışması sayesinde bir umuda sahibim. Ben çıktım diye bitmiş bir şey yok bunun da farkındayım. Şiddet gören kadınlar her yerde benim tahliyem, beraatim yetmez bu konuda.
GazeteBilkent: Kadın hareketlerine bağlı platformlardan, derneklerden nasıl tepki aldın? Bu dönemde destek nasıl ve ne boyuttaydı?
Başından itibaren davayı sahiplendiler ve her aşamada yanımda oldular. Ismini sayamayacağım kadar dernek destekledi, kadın arkadaşlar ziyarete geldiler.
GazeteBilkent: Henüz 2.5 yaşında bir kızın var ve uzun zaman ayrı kaldınız. O nasıl, onunla ilişkilerin ne durumda?
Bir süre ayrı kaldık ve şu anda da ondan ayrılıp diğer odaya giderken bile Mira’da bir algı oluşmuş bir ayrılık içgüdüsü mevcut içinde. Her an için ayrılırız korkusu taşıyor. Ben de bu korkuyu her gün yaşıyorum hatta acaba gece uyurken dosya onaylanacak mı, sabaha Mira’yla birlikte olabilecek miyim endişesi var içimde. Şimdi bir aradayız ama tekrar ayrılacak mıyız korkusu hep var.
GazeteBilkent: Geleceğe yönelik düşünüyorsun elbette. Planların var mı varsa nasıl şekillendiler?
Şu süreç biterse eğer geleceğe yönelik konuşabileceğim çünkü önümde bir 15 yıl kesinleşmemiş henüz. Kesinleşirse karar hayallerim yıkılacak ama tek bir derdim var ne kadar dışarda olursam o kadar mücadele ederim, kendim ve kadınlar için o kadar uğraşabilirim. Gelecek için iş kurarım, bir şeyler yaparım gibi şeyler diyemiyorum. Dava sonuçlanmadan konuşamıyorum sonuçlandığında olur elbette.
GazeteBilkent: Çok sancılı bir evlilik süreci geçirdin ve yaşadıkların evlenmeyi düşünen bütün kadınları yakından ilgilendiriyor. Onlara söylemek istediğin şeyler, vermek istediğin öneriler var mı?
Çok iyi tanıdığın insanla evleniyorsun ama öyle bir şey ki şu erkekler kusura bakmayın sizi tenzih ederek söylemiyorum (Politika editörümüze diyor) evlendikten sonra zaten değişiyorlar. Mesela evlenmeden önce eşim bana şiddet uygulamıyordu. O dönemde sonrasındaki gibi olsaydı zaten aklı başında insanım evlenmem. Asıl yüzünü evlilikten sonra gösteriyorlar hep. Çok çok iyi tanımak demek onun şiddet uygulamayacağı demek değil. Bu şiddet gören sistemin erkeği kadını yok. Memuru var doktoru var şiddet uygulayan insanın sadece uyuşturucu bağımlısı olan değil çok iyi mevkide olan insanlar da eşlerine şiddet uygulayabiliyorlar. Çok iyi hatırlıyorum içerdeyken yüksek mevkide bir adamın eşine şiddet gösterdiğini ve boşanma davasına kadar gittiğini gördüm dedim ki demek ki sadece işle, maddiyatla, kişilikle ilgili bir şey değil zihniyet bozukluğu, sistem bozukluğuyla alakalı tamamen.
GazeteBilkent: Kadına şiddet bağlamında ne düşünüyorsun? Neticede evlendikten sonra aniden değişmiş, normal olmayan bir profille karşı karşıyaydın, ona maruz kaldın uzun zaman ne söyleyebilirsin insanlara bu konuda?
Ben şiddet görürken diğer kadınların da şiddet gördüğünden habersizdim. Her şeyi hep kendimde arıyordum. Diyordum ki bir tek ben miyim acı çeken, koca şiddeti gören ama dış dünyayla o kadar çok koparılmışız ki, eşten kaynaklanıyor bu da, tüm dünyayla irtibatın koparılıyor ve sen sadece kendi acınla uğraşıyorsun. Ama o kadar çok şiddet gören kadın varmış ki… Ben bunu içeri düşünce gördüm. İnsan acı çekerken başkasının da acı çektiğini görmüyor bile. Kim bilir şimdi kaç tane kadın acı çekiyor ve biz onlardan bihaberiz. Son zamanlara bakınca artık kadınların da öfke kusması gibi bir şey yaşadığını görüyoruz. Artık çoğu kadın yaşadıklarını kabullenemez hale geldi bu da tabi kadınların dayanışması sayesinde gerçekleşti.
GazeteBilkent: Anladığım kadarıyla davadan beraat etmen halinde söz konusu mücadele adına aktif rol oynayacaksın. Seninle aynı şiddeti yaşamış, yaşayan pek çok kadın tarafından takip ediliyorsun ve konuya dair farklı bir örneksin. Bu noktada üzerinde bir sorumluluk hissediyor musun?
Mesela geçen yıl 25 Kasım’da ben içerdeydim. Sizin şu an yaptığınız röportaj gibi mektuplarla buna benzer şeyler yaptım. Geçen yıl hep keşke bugün dışarda olsaydım diyordum. Hayat o kadar sürprizlerle dolu ki bugün çok şükür dışardayım ve 25 Kasım yaklaştı. Bugün canlı canlı sizinle röportaj yapıyorum, sohbet ediyorum. Bu gerçekten büyük bir onur, büyük bir şeref, büyük bir mucize. Büyük bir dayanışmanın sonucunda burada olmak çok güzel. Gerçekten bütün kadın arkadaşlara çok teşekkür ediyorum.