Ukrayna’dan başlayıp Rusya içlerinden Orta Asya’ya dek uzanan Tatar bozkırlarının Cengiz Han’dan sonraki hikâyesi pek bilinmez. Bugünkü Rusya’nın gücünü ve gelişimini anlamak için gerekli olan okumalardan birisi de, bozkır devletleri ve imparatorluklarının tarihi üzerine olmalı, diye düşündüm. Bu yazı dizisinde, mümkün olduğunca, bu sürecin tarihi gelişimini yazmaya çalışacağım.
Altın Orda Hanlığı’nın hikayesi, 1223’te Cengiz Han’ın oğlu Cuci Han’ın emrindeki orduyla Kafkas-Karadeniz steplerini (Pontic-Caucasian Steppe), Gotlardan ve Volga Bulgarlarından almasıyla başladı. Cuci Han’ın vefatının ardından, bölgede, oğlu Batu Han’ın idaresinde yarı-bağımsız bir hanlık kuruldu: Altın Orda Devleti. Takip eden yıllarda Cengiz Han’ın oğulları ve torunları arasında ata mirası üzerinde yapılan paylaşımda, Batu Han, babasının payına düşen toprakları, daha bağımsızca yönetme hakkını kazanmıştı. Hükmettiği topraklar, Ukrayna ve Rusya steplerinden Kafkas dağlarına, Orta Asya içlerinden Ural dağlarına kadar uzanan geniş bozkırlardı. Batu Han’ın vefatının ardından yerine oğlu Sartak geçti. Sartak, henüz iktidarı elinde tutabilecek yaşta değildi, toydu. Amcası ve annesi tarafından tahttan indirildi. Yerine, kardeşi Ulagçi geçti. Fakat Ulagçi de küçüktü, henüz 10 yaşındaydı. Tahta çıkmasının üzerinden bir yıl geçmeden naipliğini yapan amcası Berke Han lehine tahttan çekildi. Aslına bakılırsa Batu Han’ın oğulları, henüz toy olduklarından iktidarı ellerinde tutamamışlar, hanedan içi taht oyunlarıyla indirilmişlerdi.
İki yıllık fetret döneminin ardından tahta geçen Berke Han, Memlükler ile girdiği ittifak ilişkisi sırasında tanıştığı İslam dininden etkilenerek Müslüman olmuştu. Bu ittifak, Moğol İmparatorluğu’nun bir diğer ardılı olan, Anadolu, Azerbaycan ve İran’a hükmeden İlhanlılar’a karşıydı. Nihayet, İlhanlı Devleti’nin başındaki Hülagü Han’ın Bağdat’ı yakıp yıkması ve Abbasi halifesini öldürmesi üzerine, Berke Han, soydaşlarına savaş açtı. 1263’te Kafkas Dağları’nın kuzeyine harekât düzenleyen İlhanlıların güçlü ordusu, Berke Han’ın yeğeninin oğlu Nogay Han komutasındaki Altın Orda ordusu tarafından Dağıstan’da büyük bir hezimete uğratıldı ve adeta yok edildi.
Tatar anlatısına bakılırsa, Berke Han, kanındaki bozkır sertliğini dizginlemeye ve emrindeki insanlara karşı adil olmaya çalışan bir yöneticiydi. Babasının sert örfi yasalarını (Cengiz Yasası), dini yasalarla birleştirerek yumuşatmaya çalıştı. Hanlık’ın hükmettiği topraklarda refahı artırmaya çalıştı. 1260’larda, İdil (Volga) Nehri kıyısında döneminin en görkemli şehirlerinden biri olan Saray Berke’yi kurdu ve burayı kendine başkent yaptı. Berke Han zamanında bölgesinin en güçlü devleti hâline gelen Altın Orda Hanlığı, bu gücünü bir 100 yıl daha muhafaza edebilecekti.
13. yüzyılın üçüncü çeyreğinde, merkez Moğol Devleti olan Kubilay Hanlığı’nın başkenti Karakurum’dan Çin’in Pekin şehrine taşınınca, Altın Orda Hanları nispeten daha rahat hareket etmeye başlamışlardı. Nihayet, Berke Han’dan sonra Hanlık’ın başına geçen Mengü Timur, Altın Orda Devleti’ni merkezi Moğol yönetiminden ayrı müstakil bir devlet haline getirdi.
Mengü Timur kendi adına sikke kestirerek bağımsızlığını ilan etti. Hükümdarlığı süresince, ataları Batu Han ve Berke Han gibi, İlhanlılar ile mücadele etti. Bu mücadeleler esnasında, o dönem ticari zenginliği ile ön plana çıkan Azerbaycan’ı aldı. Rus steplerine yaptığı akınlarla Rusların birleşmesini önledi, küçük Rus prensliklerini vasal devlet[1] haline getirdi. Mengü Timur’un ölümünün ardından 1283 yılında, tahta, Mengü Timur’un kardeşi Tuda Mengü geçti. Tuda Mengü, akli dengesizlikleri ve dengesiz karakteri ile tanınan bir hükümdardı. İktidarı tutma bakımından kabiliyetsiz görülüyordu. Tuda Mengü’den sonra çıkan taht kavgasında tahta Tokta Han geçti. Tokta Han, kendinden önceki taht kavgalarından çıkan sonuçları gördüğü için, yeni bir fetret devrini engellemek adına, oğlu dışındaki tüm hanedan üyelerini öldürttü. Bir süre sonra oğlunun da bir sefer sırasında ölmesi üzerine, hanedan soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya geldi. İşte bu noktada Cengiz Han soyundan gelen Özbek Han, Altın Orda’daki varis krizinin ilacı olmuştu. Çünkü Altın Orda Hanı olabilmek için Cengiz Han soyundan gelmek gerekiyordu. Bu, bir bozkır hanının meşruiyeti için en önemli şarttı.
Özbek Han devrinde, Altın Orda Hanlığı, bugünkü Türkmenistan’a kadar Orta Asya’yı ele geçirmiş ve Rusya içlerine sarkmıştı. Halkının mutluluğuna ve refaha oldukça önem veren Özbek Han, ülkenin her yerinde cami ve medreseler inşa ettirmiş, Semerkand ve Buhara gibi önemli merkezlerle ticari ilişkileri geliştirmişti. Altın Orda Hanlığı, adeta altın çağını Özbek Han döneminde gördü. Özbek Han’dan sonra, yeteneksiz hükümdarlar ve mirzaların eline düşen devlet, kısa bir duraklama döneminin ardından 1360’ta Candibek Han’ın ölümüyle başlayan taht kavgalarına mahkûm olmuştu.
20 yıl süren taht kavgaları 1380’de, Timur’un desteğini alan Toktamış Han’ın tahta çıkmasıyla son buldu. Kavgalar son bulmuştu ama Hanlık’ın kara günleri henüz yeni başlıyordu. Timur’un kontrolündeki Azerbaycan ve Maveraünnehir üzerinde anlaşmazlığa düşen Timur’un ordusu ile Toktamış Han ordusu, 20 Haziran 1391’de bugün Rusya Federasyonu sınırları içerisindeki Samara’da karşı karşıya geldi. Timur, ordusunu, klasik üçlü sistemden (merkez, sağ, sol) farklı olarak yedi kol sistemini temel alarak düzenlemişti. Bu sistem, Timur’un ordusunun aç, yorgun ve susuz bir şekilde uzun bir bozkır yolculuğu ile savaş meydanına gelmesine rağmen ona galibiyetin anahtarlarını vermişti. Timur’un galibiyeti ardından gücü zayıflayan Toktamış Han’dan sonra taht kavgaları yine başlamıştı.
Altın Orda Hanlığı, Cengiz hanedanına mensup kişilerin aralarında Hanlık tahtı için mücadeleleri sonucunda gücünü kaybetmeye başladı. Bu güç kaybı, birçok bozkırlı göçebe halk üzerine kurulu bir devletin, elbette ki, parçalanmasına yol açacaktı. 1395’te başlayıp 1470’lere dek devam eden bu kavgalar ve bozkır topluluklarının anlaşmazlıkları sonucunda parçalanan Altın Orda Hanlığı topraklarında, Cengiz Han’ın soyundan gelen hanedan üyelerince yönetilen Kırım Hanlığı, Kazan Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Sibir Hanlığı ve Nogay Hanlığı kuruldu. Bunlara ek olarak ilerleyen zamanlarda Rus Çarlığı’nı kuracak Moskova Knezliği, Altın Orda’ya bağlı bir vasal devlet olmaktan çıkıp bağımsız hâle geldi.
Yaklaşık 200 yıl boyunca Rus prensliklerini boyunduruk altında tutan Altın orda Devlet, yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmeye başlamıştı. Bu süre içerisinde, Rus steplerine yaptıkları akınlarla Rusların, Moskova ve Novgorod çevresinde kalıp güneye inmelerine engel olan Altın Orda’nın önemi, belki de Hanlık’ın yıkılmasından 200 yıl sonra anlaşılacaktı. Çünkü bağımsız hâle gelen Moskova Knezliği; Pskov Prensliği, Ryazan Dükalığı ve Novgorod Cumhuriyeti’ni bünyesine katıp Rus devletçiklerini birleştirmeyi başarıp Karadeniz-Kafkas steplerine yayılma politikası gütmeye başlayacaktı. Altın Orda’nın yıkılması, Rusların bugüne dek gelen bozkır ve Karadeniz hâkimiyetlerinin önünü açmıştır.
Altın Orda Devleti, parçalanmasından sonra yaklaşık 50 yıl daha ayakta kalabildi. 1502 yılında, Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı bir devlet olan Kırım Hanlığı tarafından yok edildi. Altın Orda Hanlığı, 300 yıllık ömrü boyunca Karadeniz’den Rusya içlerine, Orta Asya’dan Ural dağlarına kadar uzanan geniş bozkırları hâkimiyeti altında tutmuştu. Altın Orda Hanları içerisinde en çok ön plana çıkan isimler olan Berke Han ve Özbek Han, bölgede İslamiyet’in yayılmasına önayak olmuşlar, günümüze kadar gelen süreçte Tatarların milli kimliklerini oluşturmalarına yardımcı olacak tarihi süreçlerin önünü açmışlardır.
- Devam edecek…
[1] Vasal devlet: İç işlerinde bağımsız ama dış işlerinde hami devlete bağlı olan devletçiklere verilen isim. Vasal devletler, himayelerinde oldukları devlete, vergi veya asker vermekle yükümlüydüler.
İzzeddin
Altın orda devleti dış etkiler olmadan mı parçalanıyor?
Fatih Eren Yavuz
Merhaba,
Altın Orda Hanlığı, son 150 yılında sonu gelmeyen taht kavgaları ile yorulmuş bir devlet zaten. Nitekim Toktamış Han da tahta bir ‘dış gücün’, Timur’un, desteğiyle geçiyor. Fakat Toktamış Han, Timur’a yenilince gücü zayıflıyor, merkezi otorite boşluğu oluşuyor, hanedan üyeleri de ele geçirdikleri bölgelerde bağımsızlık ilan etmeye başlıyorlar. Klasik bir Türk devleti yıkılışı denebilir aslında. Suçlusu tamamen dış etkiler denemez. Ama dış etkiler de göz ardı edilemez.
Fatih Eren Yavuz
Merhaba,
Altın Orda Hanlığı, son 150 yılında sonu gelmeyen taht kavgaları ile yorulmuş bir devlet zaten. Nitekim Toktamış Han da tahta bir ‘dış gücün’, Timur’un, desteğiyle geçiyor. Fakat Toktamış Han, Timur’a yenilince gücü zayıflıyor, merkezi otorite boşluğu oluşuyor, hanedan üyeleri de ele geçirdikleri bölgelerde bağımsızlık ilan etmeye başlıyorlar. Klasik bir Türk devleti yıkılışı denebilir aslında. Suçlusu tamamen dış etkiler denemez. Ama dış etkiler de göz ardı edilemez.