Yazımın birinci bölümünde müzikallerin ortaya çıkmasında önemli rol oynayan sanat türlerini incelemiştik. Bizim müzikal tiyatro deyince aklımıza gelen modern müzikal anlayışı ise “1800’lerin sonlarında ortaya çıktı.
O zaman yeni bir soruyla başlayalım, müzikal tiyatro anlayışının 1800’lerin sonlarında ortaya çıkma nedeni nedir? Bu soruya birkaç cevap bulabiliriz, bunlardan ilki ulaşımın gelişmesi. İnsanların tiyatrolara ulaşması kolaylaştı. İnsanların çalışma koşulları ve kazandıkları para arttı ve bunun sonucunda eğlence sektörüne para harcayabilecek refah seviyesine ulaştılar. Aynı zamanda elektriğin icat edilmesiyle aydınlanan sokaklar, gece dışarıda bulunmayı güvenli hâle getirdi.
Bütün bu şartlar sağlanınca ortaya ilk müzikal tiyatro oyunu olan The Black Crook çıktı. The Black Crook 1866’da New York’ta oynandı, 5 buçuk saat sürüyordu ve 474 kez sahnelendi. Kulağa 5 buçuk saatlik süresiyle şu anki müzikallerden oldukça farklı geliyor değil mi? O zaman sizi tam anlamıyla ilk modern müzikal diyebileceğimiz; müzikallerin atası Showboat ile tanıştıralım. Bu müzikalin doğumunda pek çok farklı sanatsal alandan esinlenildi.
Oscar Hammerstein, Amerikan Operetleri ve önceki yazımda bahsettiğimiz erken müzikal komedi geleneklerini bir araya getirerek 1927’de Show Boat’u yarattı. Bestecisi Jerome Kern de aynı şekilde hem Avrupa hem de Amerikan müziğinde eğitim görmüştü. Avrupa’nın müziğinde aldığı eğitim sayesinde opera ve operetlerdeki müzik ve şarkı sözünü harmanlama konusunda başarı kazandılar. Amerika eğitimi sayesinde de Amerikan seyircisinin kendini özdeşleştirebileceği modern karakterleri abartıdan uzak; gerçekçi durumların öznesi yaptılar, operetlerin abartılı yapısından uzak durdular. Aynı zamanda bulundukları dönemde etraflarındaki sosyal sorunları da dile getirdiler. Böylece müzikal tiyatro tam anlamıyla doğmuş oldu.
Oldukça rekabetçi bir sanat dalı olan tiyatro, müzikal gibi bir yenilik getirirken diğer yanda film sektöründe ne olduğunu da merak ediyor insan. O zamanlar sadece sessiz filmler üretildiği için filmlerin henüz müzikal
alanına hiçbir katkısı yoktu fakat Showboat’un gösterime girdiği sene, film sektörü için de önemli bir adım atıldı: ilk sesli ve müzikli film olan The Jazz Singer vizyona girdi! Konuşmalı filmlerin vizyona girmesiyle beraber önceki yazımda bahsettiğim vodviller tamamen popülerliğini kaybetti. Minstrel şovlar (beyaz insanların yüzlerini siyaha boyamayıp Afrikan-Amerikanları taklit etmeleri) ise Jazz Singer filminde bile hâla yer alıyordu.
Film müzikaller 1929 -1930 yılları arasında altın çağını yaşarken 1931-1932 döneminde popülerliklerini yitirdiler. Buna neden olarak da filmlerdeki şarkı ve olay örgülerinin Broadway’deki tiyatro oyunlarındaki hâlleriyle aynı şekilde kullanılması ve film müzikallerinin bestelerinin Broadway’deki popüler isimlere yaptırılması gösterildi. Bu durum film isimlerinden de açıkça anlaşılıyor: Broadway, Broadway Melody, Broadway Babies, Gold Diggers of Broadway.
Yazımı bitirmeden önce “müzikal” film terimini biraz daha yakından inceleyelim istiyorum. “Müzikal” terimi, 1933 yılına kadar bir film türü olarak değil “müzikal komedi”, “romantik müzikal” şeklinde; sıfat olarak kullanılıyordu. Bu algıyı yıkıp kendini müzikal film ilan eden ilk film ise Warner Bros’dan 42nd Street oldu!
Bir sonraki yazımda, müzikallerdeki şarkı türlerinden bahsederek Müzikal Tiyatro Tarihi serimi sonlandıracağım. O zamana kadar hoşçakalın ve yeni döneminiz hayırlı olsun!