“Bob Dylan’ın Ulysses’i!” Bu sözler İngiliz müzik eleştirmeni Mark Beaumont’a ait. Geçtiğimiz yazın belki de en güzel haberlerinden biri şarkı yazarlığına geri dönen Bob Dylan’ın kariyerinin otuz dokuzuncu albümünü çıkarması oldu. 19 Haziran’da müzikseverler ile buluşan ve on şarkı içeren albüm her ne kadar ilk günden itibaren övgüler alsa da, bence üzerinden zaman geçtikçe daha da iz bırakanlardan. Şimdi gelin hep beraber albüme göz atalım.
Albümün ilk şarkısı I Contain Multitudes yer yer Leonard Cohen’in Field Commander Cohen şarkısını andıran tınılara sahip. Şiirsel olarak ise Oh Mercy albümünü andırıyor. Albümün kalanında da aynı tat devam ediyor. Bu açıdan her ne kadar Bob Dylan geçmişin hazinesini yiyor gibi gözükse de, geçmişin her yaşta değiştiğini ve öznel olduğunu hatırlamak şarkı sözlerine bireysel bir özgünlük katabilir. Aksi düşünüldüğü takdirde dahi Bob Dylan kariyerinin en iyi işlerinden birini çıkarmış desek yalan olmaz.
False Prophet West David Lynch filmlerinin birinde elbet bir gün duyulacaktır, My Own Version Of You ise mafia temalı hikayesi, karanlık melodisi ile Scorsese filmlerine yakışacak cinsten. Scorsese! Bu şarkı bunun için geç kalmış olabilir. Albümün benzer temalı diğer şarkısı ise Black Rider.
Dylan, Crossing the Rubicon ile Sezar ve kendi hayatı arasında bir benzetme kurarken, Goodbye Jimmy Reed ile sanki hayatıyla ilgili daha çok detay veriyor. En azından benim bu iki şarkı ile ilgili hislerim bu yönde oldu. Goodbye Jimmy Reed ayrıca Bringing It All Back Home ile ciddi müzikal benzerliklere sahip. Dylan müzik tarihini değiştiren o eski havayı geri getirirken aynı zamanda “Goodbye” diyerek bilinçli bir kelime oyunu yapmış olabilir mi? Neden olmasın!
Sona sakladığım şarkılar benim için en özel olanlar. Leonard Cohen’in You Want It Darker albümünü dinlerken her ne hissettiysem, benzer hisleri Dylan için hissettim. Tüm o geçmişin hazinesini tüketiyormuş hissi, acaba son bir anma töreni ve bir veda mı diye düşündüm. Albümdeki en samimi hisler hissettiren şarkı, ki diğer şarkılara haksızlık etmek istemem, I’ve Made Up My Mind to Give Myself to You oldu. İlk saniyesinden yakalayan melodisiyle sayısız kez dinledim.
“I’m sitting on my terrace, lost in the stars
Listening to the sounds of the sad guitars
Been thinking it all over and I’ve thought it all through
I’ve made up my mind to give myself to you”
Bu sözlerle başlıyor Dylan,
“I’ve traveled from the mountains to the sea
I hope that the gods go easy with me
I knew you’d say yes, I’m saying it too
I’ve made up my mind to give myself to you”
Ve bu sözlerle bitiriyor. Yetmiş dokuz seneye sığan pişmanlıklar, keşkeler ve kederler, hepsi şiirin kalanına dağılıyor. Neden Cohen “I’m ready my lord” derken hissettiğim şeyi bu albümde de hissettiğimi sanırım Dylan’ın sözlerinden daha iyi açıklayamam.
Mother of Muses ise benzer temada gidiyor. Ruhani bir teslim şarkıya hakim. Kutsama ve dua bekliyor Dylan ve şarkıyı şu sözlerle bitiriyor.
“Take me to the river, release your charms
Let me lay down a while in your sweet, loving arms
Wake me, shake me, free me from sin
Make me invisible, like the wind
Got a mind that ramble, got a mind that roam
I’m travelin’ light and I’m a-slow coming home”
Bana kalırsa bu şarkı, albümün son şarkısı olmayı hak ediyor ancak altıncı sırada kendisine yer bulmuş. Oysa buruk bir huzur uyandıran melodisi ile ne güzel bir son olurdu.
Albümün en dikkat çekici şarkılarını sona sakladım. On yedi dakika süren Murder Most Foul ve dokuz dakikadan fazla süren Key West ikilisi bana kalırsa Dylan’ın en iyi işlerinden biri ve sanırım, Mark Beaumont’u bu albümü Ulysses olarak nitelendirmeye iten sebep de bu iki şarkıdan başkası değil. Başlı başına apayrı bir inceleme konusu olabilecek adeta iki –ya da bir bütün olarak değerlendirmeliyiz belki de- destan! O yüzden eğer buraya kadar ilgiyle okuduysanız değerli okuyucular ve henüz dinlemediyseniz, sizleri bu iki destanı dinlemeye davet ediyorum.
Albümün bana hissettirdikleri aksine, umarım ki Dylan daha uzun yıllar hayatta olsun ve üretmeye devam etsin. Ancak kendimi bir türlü bu albümü David Bowie’nin Blackstar’ı ve Leonard Cohen’in You Want It Darker’ının yanına koymadan edemiyorum. Uzun yıllar bizimle kal Dylan ve eğer gitmek istersen de, Farewell!
Kullanılan kaynaklar: