Koronavirüsün hayatımıza girmesinden beri sosyal yaşantımızda birçok ciddi değişikler oldu. Bu yazımda bu değişimlerden birisi olan rüyalarımızın, Brezilyalı bilim insanlarını yeni çalışmasını sizlere anlatarak açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle şu ilginçtir ki artık birçok işimizi evimizden kendi programımıza göre ayarladığımızdan ve daha az alarmsız uyandığımızdan dolayı ilk karantina dönemine girildiğinde birçok insan, daha fazla rüya gördüğünü bildirdi.
PLOS’ta yayınlanan çalışma, pandeminin rüya görme üzerindeki etkisinin sonuçlarını araştırmak için karantina öncesi ve karantina sırasında verilmiş olan rüya raporlarını analiz etti. Bu çalışma için üç farklı method kullanıldığını söyleyebiliriz.
Birinci metod, katılımcılara pandemi sırasında gördükleri rüyaların öncekilere göre değişip değişmediğini sormaktı. Mart 2020’de yapılan bu yönteme göre katılımcıların %30’u daha fazla, %7.5’i ise daha az rüya hatırladıklarını raporlandı. Ayrıca katılımcılar, rüyalarının daha negatif olduğunu da belirttiler. Bununla birlikte yanıt verenlerin %8’i koronavirüs ile ilgili rüya gördüğünü bildirdi.
İkinci metod, rüya raporu adı verilen rüyaların yazılı açıklamalarını toplamak ve bunları birkaç yıl önce verilen raporlarla karşılaştırmaktı. Harvard Tıp Fakültesinde bir araştırmacı olan Deirdre Barrett’in Mart-Temmuz 2020 arasında yayınladığı çevrimiçi ankette koronavirüs ile ilgili herhangi bir rüyanın bildirilmesi istendi.
2.888 farklı kişiden gelen rüyalar bilgisayarla işlenen bir metin analiz yöntemi olan Linguistic Inquiry and Word Count (LIWC) ile işlemden geçirildi. Bu metod birçok duyguyu tanıdığından dolayı çalışma sonunda pandemide görülen rüyaların pandemi öncesine kıyasla daha negatif duygulara ve daha az olumlu duyguya sahip olduğu ortaya çıktı.
Brazilya’da bulunan Federal University of Rio Grande’den Natalia Mota ve arkadaşları yeni çalışmalarında üçüncü bir metod kullandı. Karantina öncesi ve sırasında 67 Brezilyalı katılımcıdan rüya raporları topladılar. Bir grup katılımcı Eylül ve Kasım 2019’da rüya raporları vermişti. Bir diğer grup da Mart ve Nisan 2020’de Brezilya’nın karantinaya girmesi sırasında gönderdi. Çalışmada katılımcılar tarafından seçilmeyen, hatırlanan tüm rüyalar değerlendirilerek yanlı bir sonuç çıkmamasına dikkat edildi.
Toplamda 239 rüya raporu değerlendirildi. Araştırmacılar, pandemi sırasındaki rüya raporlarının, kelimelerle ölçüldüğünde pandemi öncesi raporlara nazaran daha uzun olduğunu keşfederken daha fazla öfke ve üzüntüye sahip olduklarını da belirttiler.
Rüyalardaki öfke ve üzüntü düzeyi, kişinin sosyal izolasyonu sonucunda ne kadar zihinsel acı çektiğiyle de ilgiliydi. Bunun, biz uyurken duygularımızın işlendiği ve düzenlediği teorisinin (emotional regulation theory) bir kanıtı olarak görebiliriz. Ayrıca pandemi dönemi rüyalarında daha fazla kirlilik ve temizlik kelimelerine atıfta bulundu. Bunu da rüyalarımızda olası tehditlerin üstesinden gelme alıştırması olarak görebiliriz (threat simulation theory).
Araştırmanın sonunda katılımcılara rüyalarını ne kadar başkalarına anlattıklarını veya gözlemlediklerini sordular. Sonuç olarak mutlu insanların üzgün insanlara, enerjik insanların yorgun insanlara, barışçıl insanların saldırgan insanlara ve yaratıcı insanların kafası karışmış insanlara göre daha fazla rüyalarını paylaştıkları ortaya çıktı.
Son olarak şunu söylememiz önemlidir ki bu çalışmanın araştırmacıları, rüyalarımızı gözlemlemenin ve paylaşmanın, yaşadığımız bu belirsiz süreçte kendi kendini gözlemleme ve akıl sağlığı yönetimi için nispeten güvenli bir yol olduğu sonucuna varmışlardır.
KAYNAKLAR