Hepimiz çocukluğumuzda bir şekilde peri masallarıyla karşı karşıya kaldık. Belki Disney çizgi filmlerinin sıkı takipçileriydik, belki de masallar uykuya dalmamızdaki en büyük yardımcımızdı. Nedeni ne olursa olsun, masallar her birimizin karşısına çıktı fakat peri masalı kavramını yakıştırdığımız özne “çocuklar” değil mi? Peki peri masalları hep çocuklara yönelik miydi?
Cevabımız hayır. Peri masalları, sözlü geleneğin bir parçası olarak anlatılmaya başlandığında, ekonomik düzeyi düşük sınıflara yönelik olarak ortaya çıkmışlardı. Bir prensle evlenen fakir kız ya da klişeleşmiş “zengin kız fakir oğlan” o zamanlarda da geçerliymiş gibi gözüküyor. Bu hikayeler genelde sınıflar arası geçişi konu alırmış ve alt sınıfları desteklerlermiş. (Peri masallarının doğasına olan saygım dolayısıyla yazıma izninizle “duyulan geçmiş zaman kipi” ile devam edeceğim.) Fakat hikayelerin tek bir sonu yokmuş. Kırmızı Başlıklı Kız masalını düşünelim, benim aklıma en az üç farklı son geliyor; Kırmızı Başlıklı Kız’ı oduncu mı kurtardı, küçük kız kurdun karnını yarıp kendisinin ve büyükannesinin hayatını mı kurtardı yoksa hikaye, kurdun akşam yemeği olmalarıyla mı son buldu? Bu belirsizliğin nedeni; her hikaye anlatıcının hikayeyi, kendi kişiliklerine ve dinleyicilerin ilgisine göre şekillendirmeleriymiş.
Peki peri masalları ne kadar eskiye dayanıyor? Her ne kadar 16. yüzyılda yazıya geçirilmeye başlanmış olsalar da ortaya çıkışları çok daha eski. Disney versiyonunda tale as old as time, yani “zamanın kendisi kadar eski masal” olarak bahsedilen Güzel ve Çirkin masalı dört bin yıl önce ortaya çıkmış. Bilinen en eski peri masalı ise bir demircinin doğaüstü güçler kazanmak için ruhunu şeytana satmasını konu alan Demirci ve Şeytan.
“Peri masalı” kulağa çok güzel gelse de her masalda peri olmuyor, o zaman bu isim nereden geliyor? Bu terimin isim anneliğini 17. yüzyılda Fransız Madame d’Aulnoy yapmış. Çünkü Fransız masallarının neredeyse hepsinde periler yer alırmış. Tabii o zaman henüz “peri masalı” denmediği için halk hikayesi olarak yer alırlarmış.
Peri masallarının en öne çıkan özelliği ise -içinde sihirli olaylar geçmesinin haricinde- belirli bir zamanları, yerleri olmaması ve dinlere veya insanlara referansta bulunmamaları. Peri masalları oldukça ucu açık bir dil kullanmayı tercih ediyor “Evvel zaman içinde…” Bu özellikler de peri masallarını efsanelerden ayırıyor.
Peri masallarının çocuklara yönelik olmamasından bahsettik ama bunun da ötesinde çocuklara anlatılamayacak kadar ağır bir dile ve korku elementerine de sahip peri masalları varmış. Bu karanlık peri masallarından bahsedilince akla gelen ilk isimler ise Grimm Kardeşler. 18. ve 19. yüzyılda yaşayan Alman kütüphaneci kardeşler, kültürlerini korumak adına halk hikayelerini yazıya geçirmişler, o zamanlar Almanya birleşmiş bir ülke olmadığı için bu çok önemli bir ulusalcı adım olmuş ve bu sayede de peri masallarının yazıya geçmesinde önemli isimler hâline gelmişler. Fakat masalların filtrelenmemiş dilleri Külkedisi’nin kıskanç üvey kız kardeşlerinin ayakkabıya ayaklarını sığdırmak için topuklarını kesmeleri gibi, bazı insanlar tarafından tepki çekmiş ve bu masallarını yeniden, daha az tepki çekecek bir dille yazmak zorunda kalmışlar.
Fakat masal anlatma geleneğinin masallarının yazıya geçirilmesiyle bitmediğinin bizler de şahidiyiz. Sözlü masal geleneğini sürdüren en önemli insan grubu da 17. yüzyıldaki Fransız aristokrat kadınlarmış. Tarihi olarak bakarsak; tam olarak insanların -o zamanın koşullarıyla erkeklerin- kafelerde oturup gazete okudukları ve gündemi eleştirdikleri zamanlarda, aristokrat kadınlar da masal anlatıyormuş. Var olan masalları “Kim kendi yorumunu katarak en güzel şekilde masal anlatacak?” diye yarışma yapıyorlarmış. Bu anlatılan masallar, yazıya geçirilip “Les Cabinet des Fées” adıyla kitaplaştırılmış. Kulağa garip geliyor değil mi? Aslında masalların süslü dilleri sayesinde kadınlar da fark edilmeden gündemi eleştiriyor ve yaşadıkları zorluklara değinebiliyorlarmış. Bu masalların başrolleri de genelde zeki, aristokrat genç kızlar oluyormuş. Disney çizgi filme dönüştürecek masalları araştırırken Grimm kardeşler yerine aristokrat kadınların versiyonunu seçmiş gibi gözüküyor!
Bu kadar farklı mesajlara ev sahipliği yapan bir gelenek nasıl da sadece çocuklara yönelik olduğu düşünülen bir türe dönüşmüş? Bu konuda kesin bir bilgi bulamamış olsam da teorim, Viktorya Dönemi’nin baskıcı tarafı sonucu masalların öğretici yönlerine odaklanılmış olması yönünde. Masallardaki ders verme amacı arttıkça çocukların hedef kitle hâline gelmiş olması göz ardı edilemeyecek bir olasılık.
Ne olursa olsun, bu kadar eski bir geleneğin bize çocukluğumuzda aşılanması bizler için çok değerli bir kazanç, tabii doğru masallar doğru şekilde anlatıldığı sürece.
Umarım peri masallarının gelişimini siz de benim kadar ilginç bulmuşsunuzdur, bir sonraki yazımda görüşmek üzere!