Ünzile insan dölü,
On kardeş BEŞİ ölü,
Büyüdükçe unufak,
Ve gelir de görücü,
İnci gibi dişi,
Görücü bilir işi,
Söğüdüm ağlar gider,
Olur HATUN kişi
Varmadan SEKİZİNE
Ergin Oldu Ünzile,
Hem ÇOCUK hem de KADIN,
On ikisinde ANA,
Bir gül gibi al ve narin,
Bir su gibi saydam ve sakin,
Susar KADIN Ünzile…
Ne güzel anlatmış değil mi Aysel Gürel çocuk gelinlerin yaşadıklarını. Elleri kalem tutması gereken kızlarımızın çaresizliklerini, yok sayılışlarını. Hep diyoruz ya “Kadının Adı Yok” diye, o adsız yaşayış işte en başından başlıyor. Kız çocukları evlattan sayılmıyor. Onlara verilen değer ise evlendirildikleri zaman damat tarafından gelecek büyükbaş, küçükbaş hayvan sayısıyla orantılı. Hatta bazen o bile değil. Sokakta yaşıtı olan bir erkekle görüldü diye namus uğruna kaç genç kızın hayatına kıyıldı! Mahalleli, kızını okutan babaya kahvehanede laf etti diye kaç genç kız dayak yedi ve okuldan alındı! Bunları ne çabuk unutuyoruz. Bizim başımıza gelmedi diye neden bu bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılık.
Milli Eğitim Bakanlığı’ndan çok tepki çeken bir karar çıktı. Bu karara göre, genç kızlar lisede okurken evlenebilecekti. İlk bakışta kızları korumaya yönelik bir karar gibi gözükse de, işin özünde çocuk gelinlere açılan çok büyük bir kapı var. Lisede evlenen genç kızlar, genç ve bilinçsiz yetişen anneler demek. Kendini bile yeni tanımaya başlayan bir genç kız, nasıl olur da bir bebeğe sağlıklı annelik yapabilir.
Bırakın kızlarımız okusunlar, kendi ayakları üzerinde durmayı öğrensinler. Bırakın hayatlarını geçirecekleri insanları kendi iradeleri, kalpleri ve mantıklarıyla seçsinler. Kendilerini hazır hissettikleri zaman, o bilince vardıklarında çocuk sahibi olsunlar. Bırakın onlarda çocukluklarını ve gençliklerini doyasıya yaşasınlar.
Uyan artık Türkiye!. Senin geleceğini, önünü kesmeye çalıştığın, kızların. Yani geleceğin kadınları. Geleceğe sağlam adımlarla gitmek istiyorsan, kızlarını nasıl daha iyi eğitirim diye düşünmelisin, onları nasıl eve hapsederim diye değil!