Bu yaz futbola veda eden birçok isim duyduk, antrenörlüğe geçenler haricinde Mevlüt Erdinç gibi A Milli Takım forması giyen oyuncular da futbol yaşamlarını sonlandırdı. Kramponlarını duvara asanlardan biri ise Galatasaray taraftarı olan olmayan çoğu seyircinin yakından tanıdığı Semih Kaya; gelin bu yazıda 31 yaşında tamamlanan bu serüvene yakından bakalım.
Semih Kaya’nın memleketi İzmir’in köklü takımı Altay’da başlayan amatör futbol kariyeri çok geçmeden gönlündeki kulüpte devam etti: Galatasaray. “Sizi buraya getiren yeteneğiniz, burada tutacak olan ise karakterinizdir” yazar Cimbom’un altyapı tesislerinde, bilen bilir. U18 ve U21 takımlarından as takıma yükselmeyi başaran ‘Genç Semih’ de bu mottoyu benimseyen isimlerden biriydi. Tecrübe eksiğini 2010’da 6 aylığına Gaziantepspor’a ve 2010-2011 sezonu için Kartalspor’a kiralanarak gideren Semih Kaya, dikkat çekici bir şekilde henüz 20’li yaşlarında kendini ana kadroda bulmaya başladı.
2011-2012 sezonu Sarı-Kırmızılı takım için yeniden yapılanma sezonuydu. Yeni başkan Ünal Aysal, takımın başına Fatih Terim’i getirdi ve büyük bir transfer harekatı başladı. Lazio’dan Fernando Muslera, Trabzonspor’dan Selçuk İnan, Arsenal’den Emmanuel Eboue, Juventus’tan Felipe Melo, Bolton’dan Johan Elmander ve daha birçok isim takıma katılırken defans rotasyonuna yeni katılan Tomas Ujfalusi ile Gökhan Zan mı, Servet Çetin mi birlikte oynar tartışmaları yapılıyordu. Fakat Çek savunmacının partneri çoğu kimsenin tanımadığı genç stoper Semih Kaya oldu ve 2 yıl üst üste alınan şampiyonluklarda büyük bir pay sahibi olarak dikkatleri üzerine çekti. Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale kadar giden takımın ana oyuncularından biri olan Semih, Fatih Terim’in 3. döneminin sonlanmasının ardından Roberto Mancini döneminde de yerini korudu. Takımdan ayrılan Ujfalusi yerine Lille’den gelen Aurelien Chedjou ile de uyumlu oynayan Semih Kaya’nın performansı bonservis bedeline de yansıyordu elbette. Özellikle Roberto Mancini’nin Inter’in başında geçtiği süreçte İtalya’ya olası transferi spor gazetelerinin manşetlerini süslüyordu. Ancak, kendisinin yurtdışı transferi ‘Çizme’ topraklarına olmayacaktı.
Prandelli, Hamza Hamzaoğlu, Mustafa Denizli, Riekerink ve Igor Tudor. Fatih Terim’in 4. dönemine kadar Galatasaray inişli çıkışlı bir performans sergiledi. Prandelli döneminde Şampiyonlar Ligi’nde çift haneli eksi averaj da yapıldı, Hamzaoğlu’nun döneminde kazanılan şampiyonlukla 4. yıldız da alındı. Doğal olarak Semih Kaya bu gidişata benzer bir performans gösterdi ve Jason Denayer’dan Serdar Aziz’e, Maicon’dan Ryan Donk’a birçok isimle forma yarışına girmek durumunda kaldı. Ancak, açık konuşmak gerekirse hayalindeki gibi yeni bir ‘Kaptan Bülent’ olmak pek nasip olmadı diyebiliriz. Yeniden yapılanma kapsamında stoper mevkisine yapılan transferler ve forma yarışında geride kalmasının ardından Semih Kaya 2017’de Ujfalusi’nin futbolu bıraktığı ünlü Çek futbol kulübü AC Sparta Prag’a 2 milyon Euro transfer bedeli karşılığında uğurlandı.
Prag’da geçirdiği sezonlarda sakatlık da yaşadı, goller de attı ve Çek Kupa şampiyonluğunu da rozetleri arasına kattı. 2018-2019 sezonunda ise İstanbul’a geri döndü; Cimbom’un kadrosunda Christian Luyindama, kariyeri Terim’in de desteğiyle yükselişe geçen genç Ozan Kabak, Maicon, Serdar Aziz ve diğer isimler olmasına rağmen Semih Kaya da kiralık olarak kadroya katıldı ve birlikte Galatasaray’ın 22. şampiyonluğuna imza atan stoper rotasyonunu oluşturdular. 2020 yılında bonservisini alıp Yeni Malatyaspor’a katıldı ve 2022 yılının hemen başında son kez Galatasaray’a transfer oldu.
Biraz düşünelim. Galatasaray’da geçirdiği süre içerisinde 5 lig, 4 kupa ve 4 süper kupa şampiyonluğu kazanan Semih Kaya tüm kariyerinde 14 kupa kazanmasına, A Milli Futbol Takımı formasıyla EURO 2016’ya gitmesine ve Şampiyonlar Ligi’nde oynamasına rağmen kendisinden beklentiler hep daha yukarıdaydı, 31 yaşında futbolu sessiz sedasız bırakması da bunu gösteriyor belki. Peki, Semih kupalar açısından oldukça başarılı bir kariyere sahip olmasına rağmen kendisine yapılan ‘tek hamleli stoper’ eleştirileri nedendi? Ne eksikti kariyer basamaklarında?
Eğer bu soruya cevap verecek olursak Ozan Kabak’ın, Merih Demiral’ın, Çağlar Söyüncü’nün de neden genç yaşta Avrupa’ya gitmeyi tercih ettiğini öğrenmiş oluruz. Altyapı üretkenliği bakımından Türkiye’nin en iyilerden biri olan Galatasaray’ı bile kıyaslasak, Avrupa’da verilen altyapı eğitiminin daha verimli olduğunu görmekteyiz. Bilimsel temellere dayalı eğitim ve yöntemler kullanılarak oyuncuların sadece fiziksel değil, taktiksel ve zihinsel gelişimlerine de önemli katkıda bulunulmakta ve bu da bu topraklarda yetişen çoğu futbolcunun yetiştiği takımlardan -bazen kaçarcasına- Premier Lig, Bundesliga, Ligue 1 ve Serie A’ya neden gitmek istediğini daha iyi açıklıyor. Umalım futbol kulüplerimiz altyapılarında daha iyi metotlar kullanmaya başlar ve sadece yetenek açısından parlayan oyuncuları değil, diğer potansiyelli gençleri de keşfedip futbolcu havuzunu genişletebilir.
Son olarak, futbol hayatında A Milli Takım formasını giymiş, ülkemizi yurt dışında temsil etmiş ve gerek Türkiye’de, gerek Avrupa turnuvalarında tüm çabasıyla oynamış gerçek bir Galatasaraylı olan Semih Kaya’ya ailesiyle birlikte huzurlu bir kariyer sonu diliyoruz. Sahadaki centilmenliğini Türk futbolu, Sarı-Kırmızılı renklere olan bağlılığını Galatasaray taraftarı unutmayacak ve her zaman Ali Sami Yen Spor Kompleksi Nef Stadyumu tribünlerinde yeri olacaktır.
*Kapak resmi trtspor.com.tr adresinden, diğer fotoğraflar sırasıyla trtspor.com.tr, twitter.com/gsgazete (https://twitter.com/gsgazete/status/1086351638569336832), trtspor.com.tr ve kamupersoneli.net sitelerinden alınmıştır.