Endüstriyel futbolun en büyük organizasyonlarından ikincisi olan EURO2012’yi izliyoruz bu günlerde.Çoğu futbolsever tat vermeyen, heyecansız geçen bu turnuvayı liglerinde tatil oluşu sebebiyle az çok zorunluymuşcasına takip etmeye çalışıyoruz. Futbolun günümüzde bir endüstriye fönüşmesinden, para kaynağı haline gelmesinden yakınıp nerde eski heyecanlar diye yakınıyoruz. Futbol nasıl bu hale geldi, neler değişti diye sorgulamamız gerektiği aşikar. Bu sorular aklımı kurcalarken daha önce izlediğim iki filmi anımsıyorum. Müsadenizle bu konu üzerine iki Türk yapımı filme eğilmek istiyorum.

     Dar Alanda Kısa Paslaşmalar:

     Bursa’nın bir ilçesinde çekilmiş. İlçenin Esnafspor’unun ilçe insanlarıyla arasında kurduğu bağ ve futbol etrafında dönen hayat hikayeleri anlatılıyor. İlçenin gençlerinden kurulu takım Mahalli Amatör Lig’de mücadele etmektedir. Takımın renkleri efsane Brezilya Milli Takımından esinlenereke sarı yeşil seçilmiştir. Takımın başkanı Fırıncı Hamdi, hocası Hacı abi, kaleci torba Suat, Kıvırcık, Lango, Mercimek, Kaptan Ateş Onbaşı, Alağaçlı, Paşa, Boncuk, Şelçuk, Niyazi, Turgay ve diğerleri…

Amatör ligin mücadelenin amatör futbolcuları hiç şampiyonluk görmemişlerdir. Fakat bu sene farklıdır, Yeni transfer Serkan’ın ve semtin lisesine yeni tayin olan Fransa’da Saint Etienne’de staj görmüş hocanın takıma gelmesiyle işler değişir, takım şampiyonluğa koşar. Fakat şampiyonluk bu takımın sonu olacaktır. Şampiyonluk maçından önce takımın baş antrenörü Hacı vefat eder. Esnafspor herşeye rağmen şampiyon olur, sonrasında toprak sahası çim yapılır, takımın renkleri, ismi değişir, artık eski oyuncularında kadroda sadece Serkan vardır o da zaten yedektir. Bankalardan kredi alan, çim sahası olan maaşlı oyuncuları olan bir “ kulüp ” olmuştur. Armanın derdine düşmüş olan futbolcular artık ev geçindirmenin, hayat meşgalelerinin mücadelesini vermektedir.

     İnek Şaban:

     Filmin konusu İstanbul’da ücra bir mahallede karpuzculuk yapan Şaban’ın dönemin ünlü kalecisi Bülent’e birebir benzerliği yüzünden başına gelenler anlatılmaktadır.Mahalleli Şaban’la sürekli sen karpuz tutuyorsun o top tutuyor diye dalga geçmektedir. Kaleci Bülent bir mafyanın kız kardeşiyle birliktedir. Transferler yapıp çok para kazanır. Her transferinde transfer olduğu takımın taraftarı olduğunu söyler. Aldığı paraların çok abartılmaması gerektiğine dikkat çeker. Karpuzcu Şaban ise sevdiği kızla evlenme planları yapmaktadır.

      Kaleci Bülent Amerikaya transfer olup mafyanın kızkardeşiyle evlenmekten yırtmaya karar verir, o gün Şaban sevdiği kızı istemeye gitmiş ama başlık parası engeliyle karşılaşmış Almanya’ya gitmeye karar vermiştir. Mafya Kaleci Bülent’i havaalanında yakalamaya çalışırken yanlışlıkla Şaban’ı yakalarlar.

     Ta ki herşey ortaya çıkana kadar, filmin sonunda Kaleci Bülent transfer meselesinde bir menajer tarafından dolandırıldığını anlar ve geri döner. Fakat Şabandaki yeteneği fark ettiklerinden ona büyük mebleğlı bir para teklif edip kaleci olarak transfer ederler. Şaban bir anda kendini Mafya, İşadamı-Klüp Yöneticisi, Futbol üçgeninin içinde bulur. Maçın birinde düşme potasındaki rakibin kalecisi para verip gol yemesini rica etmiştir. Futboldan hiç anlamadığı için hallerine üzülüp o maçta çok gol yer. Mafya kayınbiraderinden azarı yediğinde durumu anlatıp rakip kalecinin çiçek içinde verdiği çeki gösterince aferin alır. Şaban aynı zamanda kayınbiraderinin işlerine de bulaşmıştır, mekanlar basıp, rajon kesmektedir.

     Bu iki film iki farklı futbol döneminde futbol etrafında dönen hayatları konu ederken ilginç tespitler ve kesitler sunuyor. Futbolun amatörlükten endüstriye nasıl dönüştüğünü, hangi faktörlerin işin içine girdiğini rahatlıkla anlayabiliyrsunuz. Günümüzde futbolun neden şike soruşturmaları, transfer savaşları, takım storeları ve magazin haberleriyle anıldığını, broç batağındaki profesyonel klüleri, kabadayı tipli futbolcuların türediğini anlamak için bu iki filmi izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Son olarak iki filmden kısa kesitler için buyrun :

Leave a Reply