Ticaretin en önemli düsturlarından bir tanesi içinde bulunulan finansal konjonktürün doğru yorumlanabilmesidir. Bu noktada bir esnaf için merkez bankasının aldığı kararlar altın değerindedir. Merkez bankası bir nevi ticaretin ışıldağıdır. Cumhuriyet Bankası’nın takip ettiği poliçeler birçok insanın ay sonunu nasıl getirebileceğini belirler.
Bu poliçeler genelde problem çözmeye yöneliktir. Bir ülkenin işsizliği veya enflasyonu yaşanabilecek en temel ekonomik problemlerindendir. Merkez bankasıysa yerleştirdiği poliçeler sonucunda bu problemlere merhem olmaktadır. Bir ülkenin içinde bulunduğu finansal buhrana merkez bankaları yavaş ve istikrarlı kararlar neticesinde pansuman olabilmektedir. Yani, problemi belirledikten sonra keskin ve hızlı kararlar almaktansa daha yavaş ve temkinli olmayı tercih ederler. Merkez bankalarının aheste aldığı bu poliçeler sonucunda kimi zaman yeni iş imkanları ortaya çıkmakta kimi zamansa ticari aktivite zayıflamaktadır.
Küresel sağlık krizinin (Covid-19) başlamasıyla birlikte para arzının (Money Supply) yüksek seviyelere çıkarılması birçok iş insanının servetine servet katmasına olanak sağladı. Sağlık krizinden istifade eden bir çok iş insanı pandemiyi “bilançoların talih kuşu” olarak nitelendirdi. 2022 yılında yapılan bir araştırmaya göre pandemide her otuz saatte bir, bir iş insani milyarder statüsüne ulaştı. Kurumsal olarak firmalaşmış birçok şirket yükselen fiyatlardan yüksek gelir elde etti. Aslında iktisadî olarak bu kazancın altında yatan iki temel sebep bulunmaktadır. Bunlardan birincisi ucuza likidite bulabilmektir ve ikincisiyse artan para arzının varlıklar üzerindeki pozitif etkisi olarak söylenebilir.
Bu iki ekonomik olguyu araştırdığımızda özellikle de toplumun üst kesimlerinde logaritmik olarak artan gelirin finansal konjonktürün genellikle genişleyici döngüsünü doğru yorumlayabildiklerini görmekteyiz. Merkez bankaları bu parasal reformu genişleyici poliçe(Expansionary Policy) olarak adlandırmaktadır. Bu poliçe genellikle çeşitli reformlarla beraber düşük faiz politikasıdır. Düşük faiz poliçesi ülke ekonomisini daha yüksek bir eşelona taşımak için biçilmiş kaftandır. Ucuza kredi bulmak her ticari müessesinin hayalidir. Öyle ki ucuza bulunan kredi, satışların artmasıyla birlikte yüksek karlılık da getirmektedir. Ucuz kredi sayesinde bir ticari işletme üretim kapasitesini artırabilir, yeni teknolojiler elde edebilir veya yeni pazarlara açılıp şirketinin marka değerini artırabilir. Ancak ucuz likidite merkez bankaları tarafından kontrolsüz sağlandığı zaman finansal bir felakete de kapı aralayabilir.
Düşük faiz politikası sonucunda para arzı yükselir. Piyasa paraya doyar ve piyasadaki serbest dolaşan para miktarı artar. Para arzının (M2) yüksek seviyelerde tutulmasıyla birlikte genelde enflasyon tetiklenir. Bu tür bir enflasyon gelir paylaşımındaki dengesizliği beraberinde getirir. İş insanı Robert Kiyosaki’nin de dile getirdiği gibi bu tür bir ekonomik konjonktürde “Zengin zenginleşir, fakirse fakirleşir.” (Rich get richer, poor get poorer).
Bu tür bir enflasyonun sınırlı sayıdaki varlıkların üzerinde çığ gibi bir etkisi vardır. Gayrimenkul ve araç piyasaları, fiyatlardaki bu büyük değişimi en kolay gözler önüne seren pazarlardandır.
Örneğin: 2022 yılında sıfır BMW 320i otomobili, 850.000 TRY bandında fiyat gösterirken aynı otomobilin yeni kasası 2024 senesinde 3.400.000 TRY bandına çıkmıştır. Lakin, aynı senelerin dolar kuru karşılaştırması yapıldığında rasyo yaklaşık olarak iki bulunmuştur:
2024 Yılı USD Ortalaması: 32,47 $
2022 Yılı USD Ortalaması: 16,56 $
Yani, dolar bazında aynı otomobilin fiyatı yaklaşık olarak ikiye katlanması gerekirken aracın fiyatı parasal olarak çok daha fazla bir artış göstermiştir:
850.000 TRY x 2 = 1.700.000 TRY
3.400.000 TRY > 1.700.000 TRY
Aracın şu anki kurdan olması gereken fiyatı 1.700.000 ₺ bandındadır ancak Türkiye’nin enflasyonist iktisadı aracın dolar fiyatını da katlamıştır. Aynı matematik çeşitli emtialar ve gayrimenkul piyasası içinde yapılabilir. Alınan kıymetin değeri artıkça net kar rasyosu da artmaktadır. Yine aynı aracın günümüz koşullarıyla ikinci eli 2.400.000 ₺ bandında oynamaktadır. Yani, 2022 yılında parasını banka hesabında bekletmek yerine bu arabayı alan bir yatırımcı yaklaşık olarak 1.550.000 ₺ kar elde etmiştir ve üstüne arabasını kullanmıştır.
2.400.000 ₺ – 850.000 ₺ = 1.550.000 ₺
Kıymetli eşyaların kar rasyosu değerine göre artmaktadır. Gayrimenkul piyasası geçtiğimiz yıllarda en çok gelir getiren pazarlardandır. Özellikle Robert Kiyosaki ve Mert Başaran gibi yatırımcıların da bahsettiği gibi gayrimenkul piyasası finansal krizlerden istifade etmek için en optimal opsiyonlardan bir tanesidir.
Örneğin: İstanbul’un en paha biçilmez yalılarından bir tanesi olan Muhsin Zade Mehmet Paşa Yalısı 2022 yılında 430 Milyon ₺ değer biçilirken aynı yalı şu an 1.5 Milyar ₺ değerine çıkmıştır.
Özetle, merkez bankasının aldığı kararlar, yeni yatırım fırsatlarına gebedir. Merkez bankasının takip ettiği poliçeleri doğru yorumlayabilmek finansal okur-yazarlığı yüksek yatırımcılar için büyük bir fırsat olabilir.
Sonuç olarak:
Merkez bankasının düşük faiz poliçesi ve diğer ekonomik parametreler göz önünde alındığında enflasyonist bir ortam ortaya çıkabileceği göz önünde bulunabilir.
- Bu enflasyonist ortamda sınırlı sayıda bulunan bir çok yatırım aracının değeri astronomik olarak artırmıştır (taş alsan değerlenir devri).
- Bu poliçeleri önceden hesaplayıp düşük faiz devrinde krediyle mal alımı yapmak karlılığı yükseltmektedir.
- Not: Para arzının yüksek bulunmasıyla beraber başka faktörlerde enflasyonu tetikler. Örnek: Yüksek kamu harcamaları, yanlış faiz politikası, küresel krizler, tedarik yolu problemleri vb.
- Not: Kredi ve faiz kullanmak dini olarak sakıncalıdır. Kolay yoldan zengin olma hevesi, bir çok insanı yozlaştırmıştır.
- Yazdıklarım yatırım tavsiyesi değildir.
Kaynakça
https://emlakkulisi.com.tr/guncel/istanbul-bogazi-yali-fiyatlari/1268391