İstikrarın İflası: Tarih Tekerrür mü Ediyor?
Fransa siyasi tarihi, devrimler ve rejim değişiklikleriyle dolu olsa da 1958 yılında Charles de Gaulle tarafından kurulan Beşinci Cumhuriyet, bu çalkantılı tarihe bir istikrar parantezi açmayı hedeflemişti. Dördüncü Cumhuriyet’in (1946-1958) zayıf koalisyonlara ve sürekli değişen hükümetlere dayalı parlamenter kaosuna bir tepki olarak doğan mevcut sistem, yürütme erkini güçlendiren, Cumhurbaşkanı’nı sistemin merkezine koyan rasyonelleştirilmiş bir parlamentarizm üzerine inşa edilmişti. De Gaulle’ün vizyonuna göre, güçlü bir lider ve onu destekleyen disiplinli bir meclis çoğunluğu, Fransa’yı hem içerdeki bölünmelerden hem de dışarıdaki tehditlerden koruyacaktı.

De Gaulle’ün nihai hedefi olan istikrarlı ve sürekli devlet anlayışı uzun yıllar boyunca Beşinci Cumhuriyet’in temel felsefesi oldu. Bu nedenle De Gaulle sonrası hükümetlerin temel hedefi ülke istikrarına balta vuran “cohabitation” adı verilen, halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı ve meclise karşı sorumluluğu olan başbakan arasındaki siyasi zıtlaşma sorununu çözmek oldu. 2000 yılında yapılan anayasadeğişikliğinin odağında yine bu sorun vardı ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini 5 yıla indirerek parlamento seçimleriyle peş peşe olması kararıyla son kez kesin bir şekilde çözülmek istendi. Öncesinde 7 yıl arayla yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri ile 5 yılda bir tekrarlanan parlamento seçimleri arasındaki süreçlerde halk farklı siyasi eğilimlere sempati besliyor, bu da yürütme erkinin en tepesinde zıtlaşmaya neden olurken aynı zamanda seçimlerin halkın memnuniyetsizliğini belirtme aracı olarak kullanmasına (Mitterand ve Chirac dönemlerinde olduğu gibi) yol açıyordu. Anayasanın referandumda %73 ile kabul edilmesinin takibinde 2002 seçimlerinde istenen sonuca ulaşıldı ve 2022 yılına kadar “cohabitation” sorunu çözülmüş görünüyordu. Hatta hukuk fakültelerinde okutulan ders kitapları, yeni sistemin amaçlanan istikrarı sağladığını, bu istikrarın değişmez bir fizik kanunu olduğunu öğretti.
Ancak 2022 seçimleri, akademik çevrelerin ve siyasi elitlerin mutlak bir doğru olarak kabul ettiği bu ‘mekanik istikrar’ yanılsamasının yıkıldığı dönüm noktası oldu. Emmanuel Macron Cumhurbaşkanlığı koltuğunu korumayı başarsa da hemen ardından gelen parlamento seçimlerinde seçmenler, son yirmi yıldır tıkır tıkır işleyen ‘balayı etkisini’ reddederek Cumhurbaşkanı’na mecliste mutlak çoğunluğu vermedi. Bu kırılmanın temel sebebi, 2000 reformlarının üzerine inşa edildiği geleneksel iki kutuplu (merkez sağ ve merkez sol) siyasi yapının çökerek, yerini uzlaşmaz üç bloğa (Radikal Sol, Liberal Merkez ve Aşırı Sağ) bırakmasıydı. Siyasetin bu yeni üç bloklu yapısı, seçim takvimi mühendisliğinin matematiğini bozdu ve sistem, kaçınmak için dizayn edildiği istikrarsız yönetim sarmalına, bu kez elinde anayasal bir çözüm olmaksızın geri döndü.
49.3 Kıskacındaki Ulusal Meclis’te İşler Ne Durumda
Beşinci Cumhuriyet’in işleyişi, büyük ölçüde Cumhurbaşkanı’nın Ulusal Meclis’te (Assemblée Nationale) mutlak çoğunluğa sahip olduğu varsayımına dayanır. Bu varsayım gerçekleştiğinde sistem, Cumhurbaşkanı’na neredeyse bir “seçilmiş monark” yetkisi verir. Ancak Macron’un partisi Rönesans’ın (Renaissance) meclisteki çoğunluğu kaybetmesi ve ardından gelen erken seçim kumarının hüsranla sonuçlanması, sistemin en büyük zaafını ortaya çıkardı: Uzlaşı kültürünün olmadığı bir sistemde, çoğunluksuz bir yürütme nasıl işleyebilir?
Mevcut meclis tablosu, siyaset bilimindeki “kilitlenmiş meclis” (hung parliament) kavramının en açık örneğini sunuyor. Ne Macron’un merkez bloğu ne solun birleştiği Nouveau Front Populaire (NFP) ne de aşırı sağcı Rassemblement National (RN) tek başına yasa yapabilecek sayıya ulaşabiliyor. Bu durum, hükümeti yasama faaliyetlerini sürdürebilmek için Anayasa’nın 49.3 maddesine, yani yasaları meclis oylamasına sunmadan geçirme yetkisine mahkûm bırakıyor. 2008 anayasa değişikliğinde yapılan düzenlemeye göre 49.3 maddesi hükümet tarafından bütçe ve sosyal güvenlik yasalarının uygulanmasında sınırsız kere kullanılabilir ve bu seçenek her kullanıldığında, hükümetin demokratik meşruiyeti biraz daha aşınıyor ve sokaktaki otoriterleşme algısı güçleniyor.

Ancak Anayasa’nın tanıdığı bu güç siyasi bir bedel ödenmeden kullanılamaz. Hükümet her 49.3 kartını çektiğinde, muhalefet partileri buna karşılık olarak gensoru önergesi verme hakkına sahiptir. Mevcut aritmetikte, ideolojik olarak birbirine zıt kutuplar hükümeti düşürmek için ortak bir zeminde buluşamasa da bu süreç meclisi sürekli bir güvensizlik oylaması arenasına çevirmektedir. Yasama faaliyetinin bu şekilde ‘kararname demokrasisine’ indirgenmesi, halkın gözünde parlamentonun işlevsizleştiği algısını pekiştirmekte ve tepkilerin doğrudan Cumhurbaşkanı’na yönelmesine neden olmaktadır.
Bu yüzden Macron’un halk nezdindeki desteğinin %16 seviyelerine gerilemesi, sadece şahsına yönelik bir tepki değil, temsil krizinin bir yansımasıdır. Meclis, halkın iradesini yansıtan bir müzakere organı olmaktan çıkıp, yürütmenin bypass ettiği veya sürekli gensoru önergeleriyle hükümeti tehdit ettiği bir savaş alanına dönüşmüştür. Bu yasama erozyonu, yürütmenin de felç olmasına neden olmakta, devleti yönetilemez hale getirmektedir.
Matignon’un Kapısının Aşınması
Fransız sisteminde Başbakan, Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında bir köprü ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı’nı siyasi maliyetlerden koruyan bir sigorta işlevi görür. İşler kötü gittiğinde Cumhurbaşkanı Başbakanı değiştirir ve taze bir kanla yola devam eder. Ancak son yıllarda Matignon Sarayı’ndaki Başbakan değişim hızı, bu sigortanın artık işlevsizleştiğini gösteriyor.
Son dönemdeki Başbakan atamaları ve istifaları, siyasi bir stratejiden ziyade bir hayatta kalma çabası olarak okunmalıdır. Hükümetlerin ömrünün kısalması, bürokraside devamlılığı zedelemekte ve uzun vadeli kamu politikalarının (eğitim, sağlık, ekonomi) uygulanmasını imkânsız kılmaktadır. Yarı-başkanlık olarak tanımlanan bu sistem, pratikte Cumhurbaşkanı’nın her şeye karar verdiği ancak hiçbir şeyden sorumlu tutulamadığı, Başbakanın ise hiçbir şeye karar veremediği ancak her şeyden sorumlu tutulduğu çarpık bir mekanizmaya dönüşmüştür. Bu dengesizlik, seçmen nezdinde siyasetin çözüm üretme kapasitesine olan inancı bitirmektedir.
Yargı Siyaseti Dizayn Edebilir mi? Le Pen’in Yasağı ve Ters Tepki Riski
Krizin en can alıcı ve tartışmalı boyutu ise yargının siyasal alana müdahalesiyle şekilleniyor. 31 Mart 2025 tarihinde Marine Le Pen’in zimmete para geçirme suçlamasıyla mahkûm edilmesi ve kendisine derhal uygulanmak üzere 5 yıllık siyasi yasak getirilmesi (karar 11 Kasım 2025 tarihinde Fransa Devlet Şurası (Danıştay) tarafından onandı), 2027 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tüm denklemini değiştirdi.

Hukuki açıdan bakıldığında, Avrupa Parlamentosu fonlarının kötüye kullanılması ciddi bir suçtur ve yargının bağımsızlığı esastır. Ancak bu kararın zamanlaması ve infaz niteliği, aşırı sağın eline eşsiz bir koz vermiştir: “Sistem bizi sandıkta yenemediği için mahkemede yenmeye çalışıyor.”
Aktarılan tepkilere bakıldığında, Rassemblement National (RN) bu durumu bir “demokrasi suikastı” olarak çerçevelemekte oldukça başarılı görünüyor. Siyasi yasak, Le Pen’i bir sistem mağduru haline getirirken, partinin genç ve popüler lideri Jordan Bardella’nın önünü açan bir katalizör işlevi görebilir. Bardella, Le Pen’in bagajlarına (babasından kalan antisemitik miras vb.) sahip olmayan, daha teknokratik popülist bir profil çiziyor.
Buradaki ironi şudur: Beşinci Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi, aşırı uçları sistemin dışında tutmak üzerine kuruluydu. Ancak sistemin merkez partileri (önce Cumhuriyetçiler ve Sosyalistler, şimdi ise Macronizm) eridikçe, yargı yoluyla yapılan müdahaleler, aşırı sağı marjinalleştirmek yerine onları halkın gerçek temsilcisi konumuna yükseltiyor. Le Pen’in siyasi yasağı, sistemin kendini koruma refleksi gibi görünse deaslındasistem karşıtı öfkeyi konsolide eden bir etki yaratma potansiyeline sahiptir. Seçmenin yargı kararlarını “rule of law” yani hukukun üstünlüğü olarak değil, elitlerin komplosu olarak okumaya başlaması, rejimin meşruiyet zemini için sarsıntılar teşkil ediyor.
Bu kaotik atmosferde gidilecek olası bir seçim (ister erken genel seçim, ister 2027 Cumhurbaşkanlığı seçimi), Fransa için bir yol ayrımı olacaktır. Şu anki gidişat, merkez siyasetin tamamen çöktüğü, yarışın aşırı sağ (RN) ile birleşmiş sol (NFP) arasında geçeceği bir senaryoyu işaret ediyor.
Eğer Jordan Bardella veya yasağı kaldırılırsa Le Pen Cumhurbaşkanı seçilirse, Beşinci Cumhuriyet ilk kez sistem karşıtı bir aktörün eline geçecek. Bu durum, Anayasa’nın sınırlarının zorlandığı, AB ile ilişkilerin gerildiği ve sokak hareketlerinin arttığı bir dönemi başlatabilir. Öte yandan, solun adayı kazanırsa, onların vaadi daha radikal: Beşinci Cumhuriyet’i tamamen ilga etmek.
Beşinci Cumhuriyet Sona mı Eriyor?
Gelinen noktada, başta sorduğumuz soruya dönelim: Beşinci Cumhuriyet sona mı eriyor?
Siyasal rejimler, sadece anayasaların yürürlükte kalmasıyla yaşamazlar; o anayasalara ruh veren siyasi kültür ve kurumsal işleyiş devam ettiği sürece hayatta kalırlar. Fransa’da bugün Anayasa kağıt üzerinde yürürlüktedir, ancak 1958’in ruhu ölmüştür.
- İstikrarsızlık: Sistem, De Gaulle önderliğinde yürütme istikrarı sağlayacak şekilde kurulmuştu; bugün ise istikrarsızlığın ana kaynağıdır.
- Temsil Kopukluğu: Sistem, Cumhurbaşkanı’nın tüm ulusu kucaklaması üzerine kuruluydu; ancak Macron’un şahsına ve partisine yönelik halk desteğinin %20’lerin altına gerilemesi ve meclisteki varlığının mutlak çoğunluktan uzaklaşması, Cumhurbaşkanı’nı toplumun genelinden kopuk, izole bir figüre dönüştürmüştür.
- Alternatif Arayışı: Solun (NFP) “Altıncı Cumhuriyet” için Kurucu Meclis (Constituent Assembly) çağrısı artık marjinal bir talep değil, ana akım bir tartışma konusudur. Parlamenter sisteme dönüş, yetkilerin dağıtılması ve daha katılımcı bir demokrasi talebi, toplumun geniş kesimlerinde yankı bulmaktadır.
Sonuç olarak, Beşinci Cumhuriyet teknik olarak henüz sona ermemiş olabilir, ancak miadını doldurmaya başlamıştır. Şu an izlediğimiz süreç, eski rejimin can çekişmesi ile yenisinin doğuş sancıları arasındaki belli-belirsiz bir aralıktır. Le Pen’in siyasi yasağı, Macron’un başarısızlığı ve meclisteki kilitlenme, sürecin neler doğurabileceğini tahmin etmemize yardımcı oluyor. Fransa, önümüzdeki birkaç yıl içinde ya bu sistemi kökten reforme ederek “Altıncı Cumhuriyet”e geçecek ya da sistemin kendi ağırlığı altında çökerek çok daha sert bir siyasal türbülansa girecektir. Kesin olan tek şey De Gaulle’ün Fransa’sının artık tarih olduğudur.
Kaynakça
Druez, Élodie, Frédéric Gonthier, Camille Kelbel, Nonna Mayer, Felix-Christopher von Nostitz ve Vincent Tiberj, ed. French Democracy in Distress: Challenges and Opportunities in French Politics. Cham: Springer Nature, 2025.
European Journal of Political Research. “Political Data Yearbook: France.” https://doi.org/10.1111/1475-6765.00091.
First Things. “The End of the Fifth Republic.” Erişim 28 Kasım 2025. https://firstthings.com/the-end-of-the-fifth-republic/.
Free Press Journal. “France: Marine Le Pen’s Dreams of Running for President Crushed Forever.” Erişim 28 Kasım 2025. https://www.freepressjournal.in/world/france-marine-le-pens-dreams-of-running-for-president-crushed-forever.
Historiek. “Charles de Gaulle (1890-1970).” Erişim 28 Kasım 2025. https://historiek.net/charles-de-gaulle-1890-1970/614/.
IFES Election Guide. “France: Election for President.” Erişim 28 Kasım 2025. https://www.electionguide.org/elections/id/80/.
Le Monde. “Marine Le Pen Convicted: World and Domestic Reactions to Ban on Running for Office.” 31 Mart 2025. https://www.lemonde.fr/en/france/article/2025/03/31/marine-le-pen-convicted-world-and-domestic-reactions-to-ban-on-running-for-office_6739697_7.html.
Modern Diplomacy. “France: Is It Time for the Sixth Republic?” 25 Eylül 2025. https://moderndiplomacy.eu/2025/09/25/france-is-it-time-for-the-sixth-republic/.
RFI. “France’s Top Court Upholds Le Pen’s Dismissal as Local Councillor.” 11 Kasım 2025. https://www.rfi.fr/en/france/20251111-france-s-top-court-upholds-le-pen-s-dismissal-as-local-councillor.
The Daily Aus. “France Hung Parliament.” Erişim 28 Kasım 2025. https://thedailyaus.com.au/latest/france-hung-parliament.
The Guardian. “Broken Promises and Political Crises: How Emmanuel Macron Fell from French Favour.” 17 Ekim 2025. https://www.theguardian.com/world/2025/oct/17/broken-promises-and-political-crises-how-emmanuel-macron-fell-from-french-favour.
The New York Times. “France Constitution Article 49.3.” 16 Mart 2023. https://www.nytimes.com/2023/03/16/world/europe/france-constitution-article-49-3.html.





