
S. Morita tarafından çekilen fotoğraf
Sanat dediğimizde genellikle aklımıza tuval, boya, heykel ve mimari gibi şeyler gelir. Sanatçılar, malzemelerini ve ortamlarını dikkatle seçer, yoktan bir güzellik var edebilirler. Örneğin heykeltıraşlar, kendi seçtikleri taşları oyarak heykeller yaparlar; ressamlar boş tuvalleri boyayarak muazzam eserler ortaya çıkarırlar. Bunlar, sanatı hayal ettiğimizde karşımıza çıkan sanat dallarından sadece bazılarıdır.
Peki siz, bir rögar kapağının sanat oluşturmak için bir araç haline gelebileceğini duymuş muydunuz? Rögar kapaklarını, kanalizasyonla olan doğrudan bağlantıları sebebiyle genellikle “kirli” olarak nitelendiririz. Fakat Japonya bu sıradan nesneyi sanatla harmanlamış; böylece rögar kapakların işlevselliğin ötesine geçerek sokakların estetik birer parçası haline gelmiştir.
İşlevselliğin Sanatla Buluşması
1970-1980’lerde “şehri güzelleştirme” projesinin adımlarından biri olarak Japonya’da rögar kapakları sanatsal ve kültürel bir değer kazanmaya başladı. Projenin asıl amacı, ülkenin en önemli altyapı sistemlerinden biri olan kanalizasyonu yenilemekti. Halkın sadece yüzde altmışı kanalizasyon sistemine bağlı konutlarda yaşamaktaydı. Yerel yönetimler, bu projeden kamu desteği sağlamak ve yeniliğe karşı ilgi uyandırmak için şehirlere özgü rögar kapakları tasarlama yolunu izlediler. Böylece normalde göze çarpmayan ama gündelik hayatta birçok kez karşılaştığımız bu nesneler, yerel halkın kültürünün önemli bir parçası haline geldi.
İlk sanatsal tasarımlı kanalizasyon kapağı 1977 yılında Okinawa’nın Naha şehrine konuldu. Bu tasarımın ortasındaki Naha şehrinin amblemi, çevresinde ise Okinawa’nın en sevilen Gala balığı figürleri bulunur. Bu görüntünün, kanalizasyon sisteminde arıtılan temiz suda balıkların neşe içinde yüzmesini temsil ettiği söylenir.

1977 yılında Okinawa’nın Naha şehrine konulan ilk desenli kapak
Bu sanat formuna olan ilgi artmasıyla birlikte, 1981 yılında ilk renkli rögar kapağı ortaya çıktı. Bu renkli kapaklar sadece sokakları estetik bir görünüm sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda fonksiyonel bir amaç da güdüyor. Parlak renkleri sayesinde geceleri karanlıkta daha kolay görünmesini sağlıyor ve böylece itfaiye ekiplerinin acil durumlarda yangın musluklarını veya erişim noktalarını daha hızlı bulmalarına yardımcı oluyordu.
Tasarımlar, sadece desenli veya renkli olmakla sınırlı kalmamış, zamanla daha farklı amaçlarla da yapılmaya başlanmıştır. Japonya’da halk, her an tsunami veya deprem gibi doğal afetlere yakalanma olasılığı ile karşı karşıyadır. Bu gibi durumlarda acil çıkış yolunu kolay bulabilmek için bazı şehirler rögar kapaklarına kaçış rotalarını belirtir. Ayrıca teknolojinin sanat ile birleştiği güncel örneklerde, şehir hakkında bilgi içeren tanıtıcı videolara yönlendiren QR kodlu kapaklara rastlamak bile mümkündür.
Bu sanat dalın ele aldığı bir diğer konu ise toplumda iz bırakmış yazarları, çizgi roman karakterleri, sanatçıları (özellikle mangakalar/çizgi roman sanatçıları) ve sporcuları onurlandırmaktır. Örneğin, Pokemon gibi uluslararası çapta tanınan çizgi film (anime) karakterlerini rögar kapağına yer verilmesi hem eserlerin yaratıcılarını onurlandırmakta hem de hayranlar için popüler bir gezi durağına dönüştürmektedir. Benzer bir durumua Japon beyzbolcu Shohei Ohtani için de sergilenmiştir. O, tarihin en iyi beyzbol oyuncularından biri olarak kabul edilir ve Japonya’nın küresel bir gurur sembolü haline gelmiştir. Ohtani, memleketi lwate’deki bir rögar kapağı üzerine işlenerek ölümsüzleştirilmiştir. Bugün bu kapak, sporcuyu sevenler için önemli bir ziyaret noktası konumundadır. Bu tür örnekleri daha birçok yazarın, sanatçının veya sporcunun memleketlerinde görebiliriz.

Shohei Ohtani’nin memleketi Iwate’deki kapak
Her Kapak Bir Hikaye
Rögar kapağındaki desenler, hem ülkeye hem de yerel ölçekte kültürel değer taşımaktadır. Zira bu kapaklar için tasarlanan desenler rastgele seçilmemektedir; aksine o ilin yerel değerleri, mimari yapıtlarını ve hatta o bölgeye özgü mutfak kültürünü yansıtmaktadır. Örneğin Fuji şehrinde, görkemli Fuji Dağı ile efsanevi Princess Kaguya’yı resmeden bir desen bulunurken; Osaka’da şehrin simgesi olan Osaka Kalesi’ne rastlamak mümkündür.
Benzer bir şekilde Takamatsu şehrinde bulunan bir kapak, yerel kimliği sanata dönüştürmenin en güzel örneklerinden birini sunar. Bu tasarımda Takamatsu Kalesi ve çam ağaçları beraberinde, Nasu no Yoichi adındaki ünlü samuray komutanı tasvir edilmiştir. Görseldeki samuray, Takamatsu’nun meşhur lezzeti olan Udon’u (buğday unundan yapılan kalın bir erişte türü) yerken gösterilerek geleneksel tarih ile mutfak kültürü harmanlanmıştır. Ayrıca bu kapak üzerindeki QR kod okutulduğunda, ziyaretçiler bölgenin gezilecek ve görülecek yerleri hakkında detaylı bilgilere anında erişebilmektedir.

Takamatsu şehrindeki QR kodlu desenli kapak
Herkes İçin Sanat
Çoğu zaman sanatın tadını çıkarmak istediğimizde bir sanat galerisine yöneliriz. Oysa oradaki bazı eserlerle etkileşim kurulmasına yalnızca seçkin bir kesimin izin verilir. Örneğin Leonardo da Vinci’nin en popüler eserlerinden biri olan Mona Lisa’yı Louvre Müzesine görmeye gidenleri incelediğimizde birçok kişi kalabalıktan dolayı eserin yakınına gelemeden sadece uzaktan inceleyebilmektedir. Ancak bu eseri görmeye giden ünlülere baktığımızda onlar sorun yaşamadan eserin yakınına gidebilmekte, hatta eseri arkalarına alarak fotoğraf çekebilmektedir. Bu durumu incelediğimizde sanatın toplum için erişilemez olabileceğini görebilmekteyiz.
Öte yandan rögar kapakları, müze duvarlarının aksine, her gün defalarca karşımıza çıkan hayatın içinden unsurlardır. Yani diğer bir ifadeyle bu sanat dalı grafiti, mozaik sanatı ve sokak yerleştirmeleri gibi sokak sanatları gibi topluma erişimi kolaylıkla sağlayabilen bir türdür. Bu kapaklar hükümet tarafından üretildiği ve koyulduğu için de koruma altındadır. Belki bu yüzden günümüzde yerel bir ilgi odağı olmaktan çıkıp uluslararası bir boyut kazanmış ve yurt dışından gelen ziyaretçilerin odak noktası haline gelmiştir. Zira yerli veya yabancı fark etmeksizin herkes bu kapak üstündeki eserleri görmeye gelebilmektedir.
Sonuç olarak, Japonya’nın rögar kapakları üzerinden dünyaya sunduğu bu estetik devrim, bizlere sanatın tanımını yeniden yapma olanağı sağlamaktadır. Sanat, sadece Mona Lisa gibi yüksek güvenlikli camların arkasında, sessiz ve mesafeli bir şekilde izlenen bir nesne olmak zorunda değildir. Aksine, Japonya örneği, sanatın galerilerin soğuk ve bazen dışlayıcı atmosferinden çıkıp hayatın içine, yani sokağın kalbine inebileceğini kanıtlıyor. Bir zamanlar “kirli” olarak nitelendirilen kanalizasyon kapaklarının birer yerel kimlik simgesine, birer anıta veya birer turizm objesine dönüşmesi, yaratıcılığın sınır tanımadığının en somut göstergesidir.
Kaynakça:
https://www.frankie.com.au/gallery/the-curious-story-behind-japans-manhole covers-561003#:~:text=It allstartedaspartcoverswithalocaltwist.
https://story.nakagawa-masashichi.jp/61698
https://www.sg.emb-japan.go.jp/JCC/E-Magazine-Feb-2024-Manhole.html
https://web-japan.org/trends/11_fashion/fas202011_manhole-design.html





