A Milli takım, tarihinin en kötü eleme başlangıçlarından birini yaşıyor. 3 maçta 3 puan toplayabilen, evinde Romanya’ya yenilen milli takımda, 2014 ümitleri zaten tükenmişti. En azından kendi adıma bunu söyleyebilirim. Her şeye rağmen Macaristan maçına mutlak galibiyet parolasıyla çıkılmıştı. Çok net bir mağlubiyetle döndük. Takımda sakatlıklar vardı, doğru. Fakat bu 18 gitse, yerine farklı bir 18 gelse, yine yenmemiz gereken bir takım Macaristan. Takımı neresinden tutsak elimizde kalıyordu bugün. Macaristan’a adeta verdik maçı.

Maça etkili başladık aslında. İlk yarım saat her şey çok güzel gidiyordu. Mevlüt’ün golüyle öne geçmiştik. Orta saha dinamikleri iyi çalışıyordu. Emre, Nuri’yle iyi anlaşıyor, Mehmet topları güzel dağıtıyordu. Özellikle Caner ortaya koyduğu etkili futbolla ataklarda çok önemli bir yere sahipti, nitekim Mehmet’ten gelen pasta da Mevlüt’e “al da at”lık bir asist yaptı. Etkisiz gözüken oyuncu sağ kanatta Tunay’dı. Ancak bu oyun Macaristan’ın, Volkan’ın inanılmaz hatasında topu kalemize göndermesiyle sona erdi. Macaristan orta sahayı rahat geçip, etkili ataklarla savunmamıza yüklenmeye başladı. İşte o anlarda ortaya çıktı ki, savunmamız tamamen etkisiz! Hamit Altıntop her maçında performansıyla bağırıyor, diyor ki, “Arkadaş, inat edip beni sağ bekte oynatıyorsunuz fakat, anlayın artık ben ölüyüm burada!”. Bu maç da her pozisyonda kulağımda çınladı bu serzeniş. Nitekim ikinci golde de adamını boş bıraktı ve asisti yaptırdı. Egemen’in kırmızı görmesi işten bile değildi bu maç. Zaten bütün inisiyatiflerini rakipten yana kullanan bir hakem var, buna rağmen her pozisyonda kontrolsüz giren Egemen, takımını 10 kişi bırakmaya oynadı resmen. Hasan Ali, hücuma katkı vermek isterken, savunmayı çok boşladı. Yine ikinci golde, golü atan adam, Hasan Ali’nin o sırada tutuyor olması gereken adamdı. Savunma adına en pozitif işi Ömer Toprak yaptı bugün ki, istikrarlı oyunuyla milli takımda güven veren nadir isimlerden son zamanlarda.

Orta sahaya gelince, ilk yarı mücadeleci oynayan ve top tutan ikili olan Emre ve Nuri, özellikle Emre, Nuri için top tutan diyemeyeceğim, devre arasında her ne olduysa ölü toprağıyla oynadılar ikinci yarı boyunca. Nuri’nin her pozisyonda yerde kalması, Emre’nin ilk yarıdaki oyunun sahaya yansıtamaması, yarı sahamızdan çıkmayı çok fazla zorlaştırdı. Bunu fırsat bilen Macaristan da oyunu yarı sahamıza yıkmayı başardı ve üçüncü golü de bulmayı başardı penaltıdan. Bu ikilinin önündeki üçlüde, Tunay ikinci yarıda yerini Aydın’a bıraktı. Aydın elinden geldiğince mücadele etmiş olsa da, maç eksiği olduğu çok belliydi. Yine de ikinci yarıda pozisyonlar bulmamızda etkili olmayı başardı. Solda Caner’in ilk yarının aksine etkisiz futbol sergilemesiyle de, ataklarımızın ağırlığı sağdan Aydın üzerindendi. Mehmet de ikinci yarı hiç etkili olamadı. Topla buluşamayan Mehmet ilk yarıdaki atakları yönlendiren oyununu da oynayamadı. Yerini Sercan’a bıraktı fakat Sercan da o mevkide istenileni veremedi. Birkaç atakta topu kanatlara sürerek etkili olmayı başardıysa da forvet arkasında gerekli yaratıcılığı gösteremedi. Mevlüt ise seleflerinin sakatlığında bulduğu forma şansını iyi değerlendirdi diyemeyiz. Tek golümüzü atmış olsa da, bazı pozisyonları da çok cömert harcadı. Topları kullanırken, pozisyonları değerlendirirken yaptığı yanlış tercihler saç baş yoldurttu. 75. Dakikada Caner’in yerine oyuna giren Umut, mücadele etse de, istediği toplarla buluşamadığı için etkili olamadı.

Gelelim teknik adam Abdullah Avcı’ya. Abdullah Avcı, saman alevi gibi parlayan bir takım yerine, istikrarlı, her turnuvaya katılan bir takım oluşturma hedefiyle başladı milli takım teknik direktörlüğüne. Yalnız bunun için öncelikle 2014’e gitmesi gerektiği düşüncesindeyim ben. Bundan ümidimizi kestik tabi ki artık. Onun bu hedefinde nasıl ilerlediği çok geniş ele alınması gereken bir konu, şimdilik bu maçtaki durumuna bakalım. Takım talihsiz bir gol yemiş, devre arasına beraberlikle gitmişsin. Henüz kaybettiğin hiçbir şey yok. Sahada silik gözüken oyuncuyu da oyundan almışsın. Fakat o devre arasında ne oldu ki, takımın orta sahası tamamen farklı bir yapıya büründü. İlk yarıda kendi sahasından çabuk çıkıp oyunu rakip yarı sahaya yığmaya çalışan takım, kontrollü pas yapıp, hazırlık paslarını abartmaya ve fazlaca pas hatası yapmaya başladı. Özellikle Emre, Nuri ikilisi ileriye top taşıyamazken, onların önündeki üçlüyü değiştirerek, takım direncini iyice düşürüp ileriye gitmeyen topla pozisyona girecek bir hücum hattı oluşturmaya çalıştı Avcı. Hamit’in hücumlardaki nispeten etkinliğiyle savunmadaki etkisizliğini  gördükten sonra, kulübedeki Serdar Kurtuluş’u neden kullanmadığını da merak ediyorum. Pekala Tunay’ı oyundan alırken Hamit’i ileri çekip oraya Serdar’ı alabilirdi. Umut değişikliği için de çok fazla beklediğini düşünüyorum. 57. Dakikada 2 farkla geriye düşmüşsün, mutlaka ama mutlaka yenmen gereken bir maç, kenarda golcün var, son 15 dakikaya kadar beklemenin mantığını çözmüş değilim.

Velhasıl kelam, başlıktan da anlaşılacağı üzere artık milli maçları “bugün ne kadar sinirleneceğim acaba” diye izliyoruz. Bu milli takımın, uyumsuzluğunun mu desem, yanlış kadro tercihinin mi desem, bireysel hatalarının mı desem, ne zaman biteceğini hüzün ve endişeyle merak ediyoruz. Bir kez daha, hep bir ağızdan, Orhan Baba’ya saygılarla, “Ben zaten her acının tiryakisi olmuşum…”

Leave a Reply