Yün: Ekonomik olarak kadının sömürülmesi
Ne yazık ki yaşadığımız dünya tarihin başlangıcından beri bir erkek dünyası olagelmiştir. Geçmiş kadınlar için çok karanlıktı bugünse sahte bir aydınlık. Bilirsiniz klişedir, İngilizcede “tarih” anlamına gelen kelime “History” yani onun erkeğin hikâyesi, bir diğer deyişle şarkıdaki gibi “it’s a mans world” yani bu bir erkekler dünyası. Ve her ne kadar bazı şeyler değişmiş olsa da gerçek olan bir şey var ki kadın olmak hala erkek olmaktan çok daha zor.
Bir erkeğin, kadınların yaşadığı zorlukları tam anlamıyla hissedip üzerine akıl yürütebileceğini asla düşünmesem de erkeklerin empati kurmaya çalışmasının önemli bir şey olduğunu düşünüyorum. Nede olsa içinde yaşadığımız toplum gibi ataerkil toplumlarda ne kadar modern olduğumuzu düşünürsek düşünelim erkekler çocukluktan itibaren inciten varlıklar olarak yetiştiriliyorlar. Batı toplumlarında kadınlar Kapitalizm tarafından en çok ezilen bireylerken, bizim coğrafyalarımızda kadınların bu köleliği bir de ataerkil toplumun farkına bile varmadan kabullendiğimiz, ne kadar onlardan kurtulmaya özen göstersek de büyürken içselleştirdiğimiz bazı kuralları tarafından ağırlaştırılıyor. Öyle ki ne ezen ezdiğinin farkına varıyor artık ne de ezilen. Kölelik kötü bir şeydir ama daha kötüsü köleliğinin farkında olmamaktır.
Yanlış anlaşılmasın geçmişi asla savunmuyorum. Geçmiş kadınlar adına karanlık ve acı doluydu. Benim söylemek istediğim günümüzde de kadının şartlarının korkunç olduğu, iyileştirilmiş olduğu düşünülse bile bunun sadece bir göz yanılsamasından ibaret olduğu. Gelin birlikte yakından bakalım kadının köleliğin bir formundan diğerine geçiş hikâyesine, Kapitalizmin bu hikâyedeki rolüne en acısı da kadının bir bakıma köleliği kabullenişine. Gelin dünyayı daha güzel, daha neşeli, daha mutlu yapan bu zarif varlıkların üzerinde oynanan korkunç oyuna yakından bakalım.
Elbette hikâyenin kötü karakteri malum bugünlerde her hikâyenin kötü karakteri olan Kapitalizm… 19. Yüzyılda sanayi devrimini tamamlayan sermaye gücü, fabrikalarında işgücü ihtiyacının artması üzere o güne kadar ikinci sınıf vatandaş olarak görülen kadını iş gücü sınıfına sokmaya karar verir. Kadın hareketleri adında bir dizi protesto hareketinin ardından kadınlar fiziksel tasarımlarına hiç de uygun olmayan ağır işlerde, fabrikalarda çalıştırılırlar. O güne kadar hep itilip kakılan kadınlar bir anda kendilerini fabrikalarda makine dumanlarının arasında düşük ücretlerle çalışırken bulurlar. Üstelik halen eve gittiklerinde yemek, temizlik gibi ev işlerini yapmaları gerekmektedir. Aynı dönemde Avrupa toplumlarında çok kötü şartlarda çalıştırılan çocuk işçilere de rastlanır. Her ne kadar bu günümüzde devam etmiyor gibi görünse de gerçekte, kullanmakta olduğumuz ünlü markaların Uzakdoğu’daki fabrikalarında spor ayakkabılardan tutun diş fırçalarımıza kadar birçok ürünün üretim aşamasında halen çocuk işçiler karın tokluğuna köleler gibi çalıştırılmaktadır. Klasik bir Kapitalizm aldatmacası: insanlara gerçekte olan bir şeyi yokmuş gibi göstermek için onu sadece gözlerinin önünden çekmek yeter.
19. Yüzyılın ortalarında dünya savaşlarının son bulması ve psikoloji biliminin de olgunlaşması sonucu Kapitalizm kadınların en zayıf, belki de tek zayıf noktasını keşfeder. Kadın tasarımı gereği güzel olmak ve güzelliğinin takdir edilmesini ister. Yapılan araştırmalara göre erkeklerin genelinde fiziksel olarak yeterli oldukları duygusu hakimken kadınlar güzelliklerinin onaylanmasını arzulamaktadır. Bunu keşfeden Kapitalizm pazarlama sanatı ve moda yardımıyla bir ideal güzellik algısı oluşturur. Güzellik artık tanımlanmıştır ve o ulaşılması gereken bir şeydir. Dünya ilk defa Anoreksiya ve benzeri rahatsızlıklarla tanışır. Sineği sıkıp yağını çıkarmayı seven Kapitalizm kadınların bu ideal güzelliğe ulaşma arzularının üzerine milyar dolarlık bir kozmetik endüstrisi oluşturur. Daha öncesinde doğal bileşenlerden oluşan makyaj malzemelerini çoğu zaman, kendileri ev yapımı yöntemlerle üreten kadınlar içlerine bilinçli olarak ağır metaller katılmış bu ürünlere para harcamaya başlarlar. Uzun süreli kullanım sonucunda kalıcı etki bırakan bu ürünlerin yüzünden estetik cerrahi adında milyonlarca dolarlık yeni bir sektör oluşur. Tarihteki en büyük fiziksel işkencelerinden biri budur ve artık günümüzde normal kabul edilmektedir. Öyle ki profesyonel çekim teknikleri, bilgisayar efektleri ve binlerce kez yapılan rötuşlar sonucu ortaya çıkan fotomodellerin resimlerindeki ideal güzelliğe, günün her anında ulaşmak adına kadınlar vücutlarına, kanser tehlikesi içeren teknikler de dâhil olmak üzere birçok teknik uygulatmaktadır. Takdir edersiniz ki insan fiziksel ve zihinsel enerjisine, içinde bulunduğu gün saatlerine, yaşına bağlı olarak farklı gözükebilir. Bunun sonucunda sürekli bir tatmin olmama ve mutsuzluk durumu oluşmaktadır. Bu kısır döngü devam edip durmaktadır. Kapitalizmin kadına reva gördüğü muamele budur. Sürekli bir mutsuzluk ve yetersizlik duygusu… Oysaki güzellik görecelidir, ideali olmaz ve bütün kadınlar güzeldir. Adi kapitalizm kadını etinden sütünden derisinden yararlanabileceği bir koyun olarak görmektedir. Buraya kadar olan kısım Kapitalizm için kadından yararlanmanın sadece bir biçimidir.
HAFTAYA: Modern Toplumun Modern Köleleri: Kadınlar
ET: Kadın bedeninin endüstrileştirilmesi
yaso376
hi!! çok bilgiliydi. canımsın