Kitaptan uyarlama her film yapıldığında “Kitap mı iyidir film mi?” tartışması tekrar alevlenir. Bu soruya tabii ki evrensel bir cevap vermek mümkün değil. Bu sorunun cevabı bariz olarak yönetmenin, oyuncuların ve senaryonun özelliklerine göre değişebilmekte. Ancak burada pek çok kişinin değinmekten kaçındığı bir konu vardır ki o da kitabın türünün film üzerindeki etkisi.
Her türlü roman türünden filmler ve diziler uyarlanabilmekte günümüzde; hatta deneme, kişisel gelişim kitapları gibi türlerden bile filmler uyarlanmakta. Buna örnek olarak Amerika’da çok ünlü “What to Expect When You’re Expecting” adlı hamilelik kitabından uyarlanan aynı isimli filmi verebiliriz. Bunun dışında, kitaptan uyarlama olan bir filmin kalitesi, kitabın türüne göre kayda değer bir değişim göstermektedir.
Polisiye romanları, film ya da diziye uyarlaması en rahat yapılabilecek romanlardandır. Burada oyuncuya ve yönetmene gerekli duyguyu yansıtmak için daha az yük düşmektedir çünkü zaten iyi yazılmış bir romanda güzel bir gerilim ve sonuç için gerekli her türlü element bulunmaktadır. Aşk romanlarının uyarlamaları da polisiyeler kadar kolaydır. Kitapta kişilerin birbirlerine olan duyguları ayrıntılı bir şekilde tanımlanmakta ve dolayısıyla oyuncu ve yönetmene sadece bunu okuduktan sonra hayata geçirmek kalmaktadır.
Gerilim romanları ve bol betimleme içeren romanların filme uyarlanması daha zordur. Çünkü bir okuyucu kitabın içinde kaybolmak için ilgi çekici olaylar dizisine ihtiyaç duymaz. Zaten kendi hayal gücünde bir dünya yaratmaktadır. Ancak filmlerde oyuncular ve yönetmen, izleyiciye onun hayal gücündekine en yakın olan şeyi sunmaya çalışmaktadır. Ayrıca izleyicinin ilgisini canlı tutabilmek için daha çok heyecanlı olaylar dizisine veya birkaç yüksek dozda heyecan içeren öğeye sürekli olarak yer vermek gerekmektedir. Sadece bu şekilde kitapta yansıtılan gerilim aynen seyirciye aynı duygularla aktarılabilir.
Bence film veya dizi uyarlaması en zor fantastik ve bilim kurgu romanlarında gerçekleşmektedir. Bu tip romanlarda baştan yeni bir dünya yaratıldığından aslında bolca betimleme vardır. Bu nedenle uyarlamanın daha kolay yapılabileceği düşünülebilir. Ancak burada zorlaştırıcı nokta; kitapta yaratılan dünya tamamen yeni olduğu için her okuyucu aklında aynı şekilde tanımlanmış olan dünyayı farklı şekilde canlandırmaktadır. Oyuncular ve yönetmen, kitabı okumuş olan belki milyonlarca kişinin birden hayal gücünü birleştiren ve hepsini tatmin edecek bir ürün ortaya sunmalıdır. Kitapta “mavi ateş püskürten küçük bir ejderha” dendiğinde bunu kimse aynı şekilde düşünmez ancak aynı kişiler aynı filmi izlemeye gidip farklı şekilde hayal ettikleri o ejderhayı gördüğünde “tam da düşündüğüm gibi” diyebilmelidirler. Bu türdeki zorluk bu nedenlerden kaynaklanmaktadır.
Sonuç olarak şöyle de bir gerçek var ki; tamamı olmasa da herhangi türden bir kitaptan uyarlanmış olan film, aynı konuda aynı şekilde ancak kitap uyarlaması olmayan bir filmden çoğu zaman kat kat güzel olmaktadır. Tavsiyem de şudur ki hem kitabı hem filmi olan bir üründe her zaman önce kitabı okuyunuz. Böylece filmi yapanlar sizin hayal gücünüzle boy ölçüşmeye çalışacaktır. Bunun tersini gerçekleştirirseniz hayal gücünüzün bu konuda bir rolü olmadan kitabı da filmi yapanların bakış açısından okumuş olursunuz.
Ramazan Ay
Güzel bir makale olmuş. Duygularımıza tercüman olmuşsunuz. Özellikle dinazor örneği cuk oturmuş.