Elimizde üç as var. Dördüncü de bitecek mi sahiden? Şimdi bir bakalım neler var elimizde.  En genel ve medyada en çok yankı bulandan, daha özele gideceğim ama hepsi aynı konuda olacak.

İmralı “çözüm” süreci; bir, BDP’nin Karadeniz gezi planı; iki ve meclise sunulan anadilde eğitim önerisi; üç. Elimiz güzel ama unutmayalım; sinir hâkimiyeti ve taktik çok önemli.

İmralı çözüm süreci birçoklarının takdirini kazandı. İmralı sakiniyle görüşülmesini yanlış bulan geri kalan grup ise en azından normal olarak görüşmelerin getireceği olumlu sonuçların ümidi içinde. Yaklaşık yirmi dört saat önce ikincisi yapılan görüşmelerden çıkan yol haritasının ayrıntılarını bilmiyoruz ama yine de ümit ediyoruz. Peki, nasıl ümit edebiliyoruz. İnsanların girdikleri binaları taşlayarak, arabalarına saldırarak, gayet insani olan anadilde eğitim isteklerini hakaretle ve bir dolu nasihatle geri çevirerek mi?

Bir lokantaya sığınan Sırrı Süreyya'nın Twitter'a gönderdiği fotoğraf

Bir lokantaya sığınan Sırrı Süreyya’nın Twitter’a gönderdiği fotoğraf

Sinop’ a yapılan gezinin zamansız olduğunu düşünüyorum.  Kışkırtma olarak yapılmamış olsa da son derece amatörce planlanmış bir programdı. BDP henüz Türkiye’nin her iline seyahat edebilecek, hoş karşılanabilecek bir parti olamaz. İnsanların acıları bu kadar tazeyken, hele hele Karadeniz gibi milliyetçi karakteristiği olan bir bölgede bu geziyi düzenlemek akıllıca gelmiyor bana. Tabi, şu eleştiri yapıldı: AKP Diyarbakır’ı ziyaret edebilirken, BDP neden Karadeniz’i ziyaret edemesin. Maalesef ki, o işler öyle yürümüyor. AKP’nin yankı bulduğu bir kitlesi var her şehirde; haliyle Kürt’ü, Türk’ü, Laz’ı, Çerkes’i fark etmiyor. BDP’nin ise henüz böyle bir vizyonu yok ve bu olana kadar da her siyasetçi gibi onlar da halkın tansiyonunu ölçmekle ve ona göre davranmakla mükelleftirler. Elbette ki,  BDP’nin “biz de sahnedeyiz ve oynamaktan korkmuyoruz” imajını tazelemek için uyguladığı planın stratejik eleştirileri olan bu fikirler sahnenin öbür ucundaki taşlı göstericileri meşrulaştıramaz.

Göstericilerin bu hareketlerine bir de meclise ana dilde eğitim hakkı için sunulan grup önerisinin reddedilmesi eklendi. Şimdi akla gelen soru şu: Bütün bu demokratikleşme süreci, İmralı görüşmeleri kimin için yapılıyor? Şehitlerimize ağlamayalım istiyoruz, bundan daha öncelikli bir neden olamaz elbette ama neden sadece terörü durdurmak, kanın akmasını durdurmak amaç oluyor da bir halkın istekleri, arzuları hiç dikkate alınmıyor. Anadilde eğitim görme isteği gayet doğal bir istek iken, bu istek Sinop CHP milletvekili Engin Altay tarafından “Biz bu memleketi bir portakal gibi düşünüyoruz. Portakalın kabuğunu deşerseniz o portakalın içindeki dilimleri kurutur, birbirinden koparırsınız” gibi manasını gerçekten anlayamadığımız bir nasihatle susturuluyor. Sinoplu vatandaşım, sanki dağdaki Mehmetçiklerimize bir faydası olacakmış gibi partiyi taşlıyor. Bütün bunlar olurken, terör örgütü’nün ilahi bir ilhamla silah bırakacağını mı hayal ediyoruz. Hayır, dördüncü as kesinlikle bu şekilde gelmeyecek.

Leave a Reply