“Bu nağmeler, bu ahenk sizler için… Bu güzellikleri hiç tanımamışlar, hiç duymamışlar için… Unutanlar, unutulanlar için… Bekleyip kavuşamayanlar, bulup çabuk yitirenler için… “Bir gün mutlaka” deyip inatla bekleyenler, unutmayanlar, unutamayanlar için, duyguları ilk günkü gibi taptaze, diri tutanlar için… İŞTE GELDİK… Nağmelerimizi süsleyen görsel sunumlarımızla, musikimizin ruhunu anlatan gösterilerimizle, şovumuzla, sazımızla, sesimizle, kahkahamızla, coşkumuzla bir tatlı huzur almak için… İŞTE GELDİK… Sizler de hoş geldiniz, safalar getirdiniz dostlar.”
Bu güzel ve davetkâr sözler, seneler önce gazino kültürü, tek kanal merkezli müzik hayatı ve TRT radyoculuğu altın çağlarını yaşarken zirvede olan ve kimi zamanla unutulmuş, kimiyse sanat müziği severlerin de yardımıyla zamana direnen bazı Türk Sanat Müziği sanatçılarına ait. Popüler kültürün hayatın her alanında hükümranlığını sürdüğü günümüzde, özellikle 90 öncesi döneme damgasını vurmuş birbirinden ünlü 9 Türk Sanat Müziği solisti, “Türk Müziği’nde Özlediklerimiz” adlı konser için 23 Şubat 2013 akşamı Anadolu Gösteri ve Kongre Merkezi’nde Ankaralı hayranlarıyla buluştu. 1 Aralık 2012’de İstanbul Bostancı Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konserin ilk ayağında sahne alan usta yorumcu Yaşar Özel rahatsızlığı nedeniyle Ankara’daki organizasyonda yer alamazken, Nalan Altınörs, Yıldırım Bekçi, Ayşe Taş, Zekai Tunca, Ayşe Tunalı, Samime Sanay, Mustafa Sağyaşar ve “Bayan Kahkaha” Güzide Kasacı sahnede hazır bulunan sanatçılardı. İstanbul konserinde yer alan Seçil Heper’in (altta, kırmızılı) yerine Ankara konserinde sahne alan isim ise Ela Altın oldu.
Bilet fiyatlarının 45 ila 123 TL arasında değiştiği konsere ilgi ve katılım oldukça yüksekti. 2910 kişilik koltuk kapasitesine sahip salonun hemen hemen tamamını dolduran ve söylenen her şarkıya büyük bir coşkuyla eşlik eden dinleyiciler, zaman zaman sahnedeki sanatçılardan rol çalarak onların da sevgi ve takdirini kazandılar. Bir kısmı halen Ankara’da yaşayan ve her fırsatta Ankara seyircisi önünde şarkı söylemenin hem büyük bir onur hem de çok zor bir görev olduğunu vurgulayan sanatçılar; Ankara’nın, TRT Ankara Radyosu’nun da üstün hizmetleri sayesinde gelişmiş bir sanat müziği kültürüne sahip olduğundan bahsederek burada bulunmaktan ne kadar mutlu olduklarını yinelediler. Geçtiğimiz günlerde “Bu müziği yapanın da dinleyenin de oturuşu, kalkışı, davranışı farklıdır” açıklamasını yapan Zekai Tunca başta olmak üzere tüm sanatçıların nezaketleri, özenli Türkçeleri ve seyircilerle kurdukları saygı dolu iletişim, buna paralel olarak 4 saat boyunca her bir şarkıya içtenlikle katılan genç yaşlı müzikseverler, bu sözleri kanıtlar nitelikteydiler.
İki bölümden oluşan konserin ilk yarısı, solistlerin sahneye teker teker çıkarak solo şarkılar seslendirmeleriyle başladı. Çıkış sırasıyla; “Şu Güzeller Güzeli Yar Gibi Geldi Bana” şarkısıyla Nalan Altınörs, “Zaman Akıp Gider” ile Yıldırım Bekçi, “Sen Gençliğimin Katilisin”le Ayşe Taş, kendi bestesi “Aşka Merakım Ezelden” ile Zekai Tunca, “Dönülmez Akşamın Ufkundayız” ile Ela Altın, “Özledim, Gel Yağmur Gözlüm” ile Ayşe Tunalı, “Hatırla Sevgilim, Beni Hatırla” ile Samime Sanay, “Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim” ile Mustafa Sağyaşar ve son olarak “Unutturamaz Seni Hiçbir Şey” ile Güzide Kasacı sahnedeki yerlerini aldı. Solo yorumların ardından “Sazlar Çalınır Çamlıca’nın Bahçelerinde”, “Kırmızı Gülün Alı Var”, “Ararım (Muhabbet Bağı)” gibi çok sevilen şarkıları toplu olarak seslendiren sanatçılar, programın bu bölümünü “Vardar Ovası” ile sonlandırdı.
Verilen aranın ardından “Benzemez Kimse Sana”, “Gülü Susuz Seni Aşksız Bırakmam”, “İmkânsız”, “Artık Sevmeyeceğim”, “Çalıkuşu”, “Mazideki Aşk” gibi Türk müziğinin en ünlü eserlerini solo olarak seslendiren bu usta sesler, konseri “Uzun İnce Bir Yoldayım” ve “Yeşil Ördek Gibi” türkülerini birlikte söyleyerek noktaladı. Saat 21.00’de başlayan ve her şarkısı büyük alkış toplayan konser toplam 4 saat sürdü.
“Türk Sanat Müziği ölüyor mu?” gibi endişelerin sıkça dile geldiği şu günlerde, bu müziğin toplumun özellikle orta yaşlı kesimi tarafından büyük bir ihtiyaç olarak benimsendiğini ve bu müziğe gönül verenlerin yüksek bir bilinçle hareket ettiklerini görmek mümkün, zaten ülkenin dört bir yanında sayıları her geçen gün artan musiki cemiyetleri ve korolar da bunun en somut örnekleri. Aslen bir fizik bir öğretmeni olan ve “Özlediklerimiz” dışında da birçok konserin organizatörlüğünü üstlenen Sinan Kuzucu gibi toplum gönüllüleri sahip çıktığı sürece, Sağyaşar’ın tabiriyle “Türk Musikisi ölmez!”