Tarihimizde ilk kez iki takımımızın farklı kupalarda da olsalar çeyrek finali gördüğü şu günlerde, futbol tarihimizin eski sayfalarına göz atıp, 1968-1969 sezonunda UEFA Kupası’nda yarı final (o zamanki adıyla Fuar Şehirleri Kupası), 1969-1970 sezonunda da Kupa Galipleri Kupası’nda çeyrek final oynayan Göztepe ve onun değerli teknik direktörü, futbol tarihimizin büyük isimlerinden Adnan Süvari’den de bahsetmek gerek.
Adnan Süvari’nin futbol hikayesi, 1955 yılında İzmir şampiyonu olan Yün Mensucat fabrikasının futbol takımıyla başlar. İzmir’i kasıp kavuran takımın, o dönem ki forveti de yine futbol tarihimizin bir diğer önemli figürü, Taçsız Kral Metin Oktay’dır. Futbol takımını yönettiği fabrikanın çalışanı olan Süvari, fabrika müdürü tarafından tekstil mühendisliği okuması için İngiltere’ye yollanır. 3,5 yıl kaldığı İngiltere’de antrenörlük eğitimi alıp bir nevi futbol mühendisliği üzerine de çalışmış olur Adnan Süvari. Dönüşünde fabrikanın ve dolayısıyla futbol takımının kapanması sonrasında Karşıyaka’nın başına geçer.
1,5 sezon çalıştırdığı Karşıyaka ile futbolumuza bir golcüyü daha kazandırır; Ogün Altıparmak. Daha sonraları Fenerbahçe’nin de efsane isimlerinden biri olacak olan Ogün Altıparmak Adnan Süvari’nin “şut duvarı” antrenmanlarıyla golcülüğünü geliştirdiğini, onun antrenmanları sayesinde pozisyon almayı öğrendiğini söyler.
Kardeşi Sebahattin Süvari, öğrencilik döneminde beraber top koşturdukları Göztepe’ye başkan olunca, Adnan Süvari’yi de takımın başına getirir. 1960 yılında başına geçtiği takımdaki hedefi antrenörlük eğitimi sırasında öğrendiklerini beraber oynadığı, mahallede abiliğini yaptığı futbolculara öğretmekti. 1966-69 yılları arasında Göztepe forması giyen Ceyhan Yazar, Süvari’nin felsefesini şöyle açıklar; “Bize ilk öğrettiği şey, hücum yaparken ofansif olarak kimin nereye deplase olması gerektiğiydi.”
Adnan Süvari İzmir’de farklı bir takım yaratmıştır. 1962 Dünya Kupası şampiyonu Brezilya’yı andıran bir 4-3-3 taktiği geliştirir. İleride güçlü forvet Fevzi Zemzem ve arkasındaki müthiş üçlü; Çağlayan, Gürsel ve Nevzat.
1966-69 yıllarıa arasında milli takımımızı da çalıştıran Süvari basın mensuplarıyla sık sık bir araya gelir ve planlarını şu üç temel noktada açıklardı; çabuk top oynama, boş saha oyunu ve deplasman. Süvari’nin futbol sistemindeki ana unsur futbolcular için mevkinin olmamasıydı. Futbolcuların sahada basmadığı yer kalmamalıydı. Süvari’den birkaç yıl sonra benzer felsefeyi 1974 Dünya Kupası’nda Rinus Michels Hollanda takımıyla uygulayıp, literatüre “Total Futbol” deyimini kazandırıyordu.
Fevzi Zemzem, Süvari’nin felsefesiyle ilgili “O yıllarda bize öğrettiklerini aradan 15 yıl geçtikten sonra antrenörlük kurslarında ‘modern futbol’ diye öğrettiler.” diyerek; büyük üstadın, hocasının hakkını veriyordu.
Süvari’nin Göztepe takımı, 1960-1970 yılları arasında 2 Türkiye Kupası ve 2 Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandı. Ligde her daim üst sıralarda bulundu. Ama şüphesiz ki en önemli başarılar Avrupa Kupalarında geldi. 1967-1968 sezonunda oynadıkları Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finale kadar Marsilya, Arges Pitesti, OFK Belgrad ve Hamburg’u (hükmen) eleyerek geldiler. Yarı finalde Macar temsilcisi Ujpest’e elenmelerine rağmen, Türk futbol tarihinin o dönemki en önemli başarısını elde ettiler. Sonraki sezon katıldıkları Kupa Galipleri Kupası’nda Toshack’lı Cardiff gibi önemli bir takımı eleyerek çeyrek finale kaldılar fakat, Fabio Capello’nun da oynadığı Roma’ya elenmekten kurtulamadılar.
Süvari’nin milli takım yılları da kayda değer yıllardı. Farklı sistemini milli takımda da uygulamaya çalıştı, dönemin güçlü takımlarından Sovyetler Birliği’ni 2-0 mağlup ederken takımın başındaydı. Fakat yine de tam anlamıyla istediği sonuçları alamadı. Bu parlak zafere rağmen, 8-0’lık Polonya hezimeti de Süvari döneminde yaşandı maalesef. Adnan Süvari milli takıma dönem dönem Can Bartu, Sanlı Sarialioğlu gibi isimleri çağırmamasıyla kamuoyunun de hedefi oluyordu. Buradaki amacı futbolcuları öne çıkarmamaktı. Zira kendisinin çalıştırdığı takımlarda oyuncular hiç bir zaman ön planda olmaz, gündemde olan tek şey takım oyunu olurdu. Göztepe’de de kaptan olmasından dolayı Gürsel dışında hiç bir futbolcu sivrilmemiş, öne çıkmamıştı. Önde olan tek şey Göztepe takımıydı.
Adnan Süvari bir futbol filozofu olmasının yanı sıra, gerçek bir beyefendi, saygıdeğer bir insandı. Takımındaki futbolcular Süvari’nin gerek antreman, gerekse maçlarda asla küfür ve hakaret kullanmadığını, kendilerine sadece futbolu değil, nasıl bir centilmen olunacağını da öğrettiğini söylerlerdi. Ortaokulu Saint Joseph, liseyi Avusturya Lisesi’nde okuyan Süvari; İngilizce, Almanca, Fransızce ve İtalyanca’yı ana dili gibi konuşuyordu. Lüksemburg Union karşısında oynadıkları Avrupa Kupası maçı sonrası basın toplantısında açıklamalarını Fransızca ve İtalyanca konuşması yabancı basını şaşırtmış, ertesi gün gazete başlıklarını “Entelektüel Teknik Direktör Adnan Süvari” ifadesi süslemişti.
Ağabeyi Sebahattin Süvari’nin 1970 yılındaki vefatının ardından takımdan ayrılan Adnan Süvari daha sonra sigortacılık, Milliyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı gibi işlerle uğraştı. 6 Haziran 1991 günü geçirdiği kalp kriziyle aramızdan ayrıldı, geriye yıllar önce futbolumuza katmak için çabaladığı felsefesini bırakarak…