Türkiye’nin Futbol Ortamında Bir Değer: Aykut Kocaman

Aykut Kocaman, Türkiye’nin alışa geldiği teknik direktör portrelerinden çok uzak bir şahsiyet. Neredeyse tüm yönleriyle ülkenin sosyolojik yapısından izole olmuş bir adam.  Genel olarak herkesin saygısını/sevgisini kazanabilecek yahut toplumsal erkin doğrularına göre davranışlarını ve hareketlerini şekillendirebilecek biri değil. Zira bu durumu Fenerbahçe’de teknik direktörlük görevine geldiği andan itibaren zerre kadar değişim göstermedi. Hiçbir zaman kendi inandığı doğrulardan vazgeçmedi, her daim kendi futbol felsefesinin peşinden gitti. Öyle ki futbolun ‘mahallesi’ tarafından dayatılan ‘gole nasıl sevinilecek’, ‘nasıl oyun oynanacak’, ‘futbolcularla nasıl iletişim kurulacak’ baskılarına her an göğüs germek zorunda kalan bir adam.

 

Bugün biraz daha anlaşılmaya başlanıyor Aykut Kocaman. Duruşu, oyunu ve en önemlisi de önüne kattığı çocuklarla.  Geçtiğimiz hafta içi Kadıköy’de Lazio ile karşılaştı Fenerbahçe. Tarihinde ilk kez UEFA’da çeyrek final maçına çıktı. Tribünde öyle bir sinerji hakimdi ki zaten Fener 1-0 önde başlamıştı maça. Hoca yine her zaman oynatmaya çalıştığı pas oyunu ve 4-2-3-1 sistemi ile çıktı sahaya. İlk yarıyı kalesinde pozisyon vermeden, topa sahip olarak ve direkten dönen bir topla tamamladı Fenerbahçe. İkinci yarının hemen başında Lazio 10 kişi kaldı. Hemen bir dakika sonra Meireles’in şutu direkte patladı. Tüm bunlar gelecek golün habercisi gibiydi. Hoca, maçın 71. dakikasında daha 5 gün önce oyundan çıkarıldığı için kulübenin önündeki su şişesini tekmeleyen, taraftar dahil herkesin tepkisini çeken ve kadro dışı bırakılması beklenen Caner’i oyuna aldı. Ardından Baroni 75’te yerini Salih’e bıraktı. 78’de Caner penaltı kazandırdı ve Webo penaltıyı gole çevirdi. Rahatlayan Fenerbahçe, 90. dakikada yine Caner’in kullandığı bir serbest vuruştan dönen Kuyt’ın tamamlamasıyla durumu 2-0’a getirdi ve yarı final kapısının ardına kadar araladı. Bana göre, maçın kırılma anı 71’de Caner’in oyuna girişi ve gösterdiği iyi performanstı. Öyle ki birçok kişinin saygısızlık yaptığını ve kadro dışı kalmasını beklediği bir oyuncuya, hoca egoizmi bir kenara bırakarak  inanıyor ve onu oyuna sürüyordu. İkinci gol sonrası ise Sow’un hocanın kafasına vurup, birbirlerine sarılmaları maçın en güzel sahnesiydi.

Pazar günü de Orduspor deplasmanına çıktı Fenerbahçe. Bir önceki gün Galatasaray’ın kazanması daha da önemli hale getirdi maçı. Puan kaybı durumunda 6 hafta kala lige havlu atılabilirdi. Kadroda Lazio maçında sakatlanan Sow, sakatlığı devam eden Emre yoktu. Onun dışında Baroni yerini Salih’e; Egemen’de Bekir’e bıraktı. Lazio maçında sonrada giren Caner ise maça ilk 11 başladı. İlk 20 dakika Orduspor, taraftarının desteğini alarak, Fenerbahçe kalesinde ciddi pozisyonlar buldu. Volkan’ın iyi oyunu sayesinde 20 dakika atlatıldı ve Fenerbahçe oyunu istediği pas oyununa çevirmeyi başardı. 38. dakikada Caner’in kendi yarattığı pasında Salih şık bir kontrol ve güzel bir vuruşla topu Ordu kalesine yolladı. İkinci yarının hemen başlarında yine Salih çıktı sahneye, öyle bir vuruş yaptı ki topa herkese ‘helal be sana çocuk!’ dedirtti. Aşırtma vuruşu, Aykut Kocaman’ın futbolculuk yıllarını getirdi hemen akıllara. Boynuz kulağı geçmiş galiba. Bu golden sonra da Fenerbahçe oyunu dengede tutmayı başardı ve 2-0 sona erdi.

 Bu iki maç bize tekrar gösterdi ki; Aykut Kocaman, Simon Kuper’in futbol literatürüne soktuğu ‘Futbol sadece futbol değildir’ sözüne karşı futbolun sadece futbol olduğunun somut bir kanıtı gibi karşımızda duruyor ve yalnızca futbol düşünüyor. Bu oyunda egolara yer olmadığını biliyor ve sadece güzel oyunu hedefliyor ve onun için çalışıyor. Oyuncusuna küfredip, dövmeyi iyi teknik direktörlük sanıldığı ülkemizde o kendisine saygısızlık yapan futbolcusunu ertesi gün oyuna alıyor, yıllarca genç oyuncu çıkaramayan bir takıma üç tane genç futbolcu adapte ediyor. Kısacası Aykut Kocaman Türkiye’nin futbol ortamında tabiri caizse müslüman mahallesinde salyangoz satmaya çalışıyor. Ve ben, Rusya deplasmanına gittiğinde Nazım Usta’nın mezarına çiçek bırakan, Yaşar Kemal ile muhabbet edebilen, her geçen gün ego patlaması yaşayan insanlara inat duruşundan taviz vermeyen, bu kibar adam benim takımımın başında olduğu için gururluyum. Muhtemelen o da önüne kattığı çocuklar, onun gibi goller attığı için çok mutludur, gururludur. Teşekkürler hoca!

“Fenerbahçe, tarihi boyunca en büyük gücünü taraftarından almıştır.” Aykut Kocaman

Leave a Reply