Y.S.S

501 yıl önce bugün, 9.Osmanlı Padişahı I.Selim’in yani nam-ı diğer Yavuz Sultan Selim’in tahta çıkışı gerçekleşti. 31 yıl boyunca barış ağırlıklı bir politika güden babası II.Bayezid’in aksine Selim, Trabzon’daki 29 yıllık valiliği boyunca dahi mücadeleden, savaştan asla kaçınmadı. Seferden sefere koşturdu. Olaylı şekilde tahta çıkışı, sadece tek veliaht bırakması, Selimi mahlasıyla ustalıklı şiirler yazması hatta hayatı boyunca hiç sakal bırakmayıp, gözlük kullanmasıyla dahi sıra dışılık arz eden bu padişahı ve dönemini biraz daha yakından tanımak elzemdir.

Eylül 1470’de Amasya’da dünyaya gelen I.Selim, henüz küçük yaştayken bir devlet geleneği olarak Trabzon’a vali atandı. 1510 yılına kadar burada valilik görevini başarıyla sürdürdü. Erzurum, Kars ve Artvin gibi illeri Gürcülerle mücadele ederekten Osmanlı topraklarına kattı. İlginç olan kısımsa, Selim’in bu fetihlere babasının onayını almadan girişmesiydi. Nitekim kendisi, daha önceleri amcası Cem Sultan gibi askerler arasında en çok sevilen veliahttı ve bu onun ilerdeki karizmatik liderliğine de katkıda bulunyordu.

Sultan Selim, babasının özellikle Türkmen beylerinin Pay-i Taht’a küsüp Safevi Devleti’ne yakınlaşmasına karşı pasif politikasını eleştiriyordu. Şahkulu ayaklanmasının başarıyla bastırılmasına rağmen tahttan çekilmeye karar veren ve yerine Şehzade Ahmed’i padişah olarak atayan Bayezid ise bu kararıyla askerleri –özellikle yeniçerileri- memnun etmedi. Çünkü askerler Selim’den başkasını tahtta istemiyordu.

Sultan Selim, her ne kadar askerlerinin coşkusuyla babasına karşı ayaklanıp Çorlu’da yenilgiye uğramasına rağmen askerlerin Bayezid’e baskısından dolayı babası tarafından İstanbul’a davet edildi ve 25 Nisan 1512’de resmen padişah oldu. 1 sene içerisinde otoritesini sağlamak adına tüm kardeşlerini öldürttü ve tahtın tek hakimi oldu.

1514 yılında ise Doğu’da en büyük tehlike olan Şii Safevi devletiyle mücadeleye girişti ve Çaldıran Seferini gerçekleştirdi. Bu sefer Selim’in zaferiyle sonuçlandı ve Safevi Devleti büyük bir darbe aldı. Savaştan da öte, iki hükümdarın da, zamanının en önemli şairlerinden olması, üstelik bu ustalıklarını da rakip ülkenin diliyle gerçekleştiriyor olmaları, ince bir nüanstır.

Çaldıran’dan sonra Dulkadiroğulları Beyliği’ni ortadan kaldıran ve Maraş bölgesini Osmanlı toprağı yapan Sultan Selim’in şimdiki hedefiyse Memlük Devleti’ydi. Önce 1516’da Mercidabık’ta sonra da 1517’de Ridaniye’de muzaffer olan Sultan Selim, devlete Mısır, Suriye, Hicaz Yarımadası ve Filistin topraklarını kattı. Kutsal Emanetler İstanbul’a, Topkapı Sarayı’na getirildi. Hazine, ağzına kadar doldu.

Muhtemel bir Batı seferine doğru hazırlık yapan ve Edirne’ye doğru yola çıkan Sultan, Şark Çıbanı veya Şirpençe denilen hastalığa tutuldu. Çorlu’da rahatsızlığı arttı ve yerine Şehzade Süleyman’ı atayarak 50 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Oğluna kuvvetli bir ordu, ağzına kadar dolu bir hazine ve iç karışıklıktan arınmış bir ülke bırakan Sultan, ekseriyetle Yavuz lakabıyla anılmasından da tahmin edileceği üzere, sert mizaçlı olmasıyla bilinirdi. Yalan söyleyip başarısızlıklarını gizleyen devlet adamlarını hiç çekinmeden idam ettirmiş, otoritesiyle dönemindeki mimarların ve devlet adamlarının mükemmel şekilde işlerini yerine getirerek klasik çağın alanında en büyükleri olmasına vesile olmuştur.

Bunun yanında dedesi Fatih Sultan Mehmet kadar entellektüel birikime sahipti. Seferlere giderken yanında at sırtında kitaplarını da götürdüğü söylenir. Üstelik bu kitapları da gözlük kullanarak okuduğu belirtilir.

Sultan’ın sert ve mücadeleci karakteri onun askeri anlamda korkusuz olmasına vesile olmuştur. Bunun en büyük kanıtı ise 8 senede kazanılan 4.138.000 km2’ lik toprakla beraber Mısır (Memlük) seferinde ordusuyla 13 günde Sina Çölü’nü geçmesidir. O zamana kadar hiç bir hükümdar bu işe girişememiştir.

Oldukça başarılı bir dönemin başında olmasına rağmen ağaç kabuklarından yapılan tabaklarda bir öğünde tek çeşit yemek yiyecek kadar da sade bir yaşam süren padişah, aynı zamanda halifelik kavramını Osmanlı padişahlarına ve Osmanlı tarihine kazandırmıştır. Bu halifelik olgusu ise, kendisinden çok sonra olacak olayların gidişatını özellikle İkinci Abdülhamit devrinde etkileyecektir.

Kendisinin yukardan aşağı ve soldan sağa okunduğunda aynı manaya gelen bu çok bilindik şiiriyle (vezn-i aher) bitirelim;

Sanma şahım /herkesi sen / sadıkane / yar olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyar olur
Sadıkane / belki ol / alemde bir / dildar olur
Yar olur / ağyar olur / dildar olur / serdar olur

[box_dark] KAYNAKÇA[/box_dark]

Leave a Reply