Türkiye siyasi gündemi yıllardır kısa dönemli maddelerle dolup taşıyor. Bazıları bunu, AKP’nin, Erdoğan’ın kullandığı bir taktik olarak görüyor, bazıları ise bunun doğal olduğunu düşünüyor.
 Çerkesler (TDK’ya göre Çerkez, aslına uygun olanı tercih ediyorum) olarak nadiren bu gündemin parçası olabildik. Hızla değişen gündem maddelerinden olmaya zaman zaman yanaşabildiğimiz oldu.
 Fakat, son bir-iki hafta, öncekilere göre farklı görünüyor. Farklı çevrelerden birçok isim ‘Çerkesleri’, ‘tavuk’ ve ‘kızları’ dışında bir kavramla, ‘soykırım’ ile anar oldular. Bu değişim Çerkeslerin önemli bir kısmı için mutluluk ve umut verici.
Biz Çerkeslerin de ‘soykırım’ ile tanışıklığı tecrübe ve kavram açısından uzak değil. Daha soykırıma maruz kalalı 150 yıl olmadı. Ve daha 5-6 yıl öncesine kadar Çerkes kanaat önderleri bırakın ‘soykırım’ı, ‘sürgün’ dahî diyemiyor, yaşanan katliamı ‘göç’ olarak adlandırıyorlardı.
 Geldiğimiz noktada bir kesim ‘Çerkes Soykırımı’nı dillendirir olduysa da azımsanmayacak sayıda insanın ‘Çerkes’ ve ‘Soykırım’ kavramları hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığı kanaatindeyim. Kısaca bunlardan bahsederek birkaç hususu dikkatlerinize sunacağım.

Adsız

 Karadeniz ile Hazar Deniz’i arasında kalan bölge Kafkasya’dır. Kafkas sıradağlarının kuzeyinde kalan Kuzey Kafkasya ise Rusya ve Avrupa kaynaklı haritalarda Çerkesya olarak geçer.
Çerkesler yaygın kanının aksine bir Türk boyu değildir. Dahası, fizyonomik ve kültürel açıdan çok ciddi farklılıklara sahipler. Bununla beraber, Osmanlı politikaları ve İslâm ortak çatısından dolayı kardeş ırk olarak anılagelmişler. Bazı teoriler köklerinin Sind, Meot ve Hititlere dayandığını söyler. Bu kavimlerin Antik Yunan ile ilişkileri ve Çerkes-Yunan Mitolojileri arasındaki fazlaca benzerlik ve etimolojik çalışmalar bu teorileri güçlendirmekte.
 Çerkes Soykırımı’nın ana aktörü Rusya’dır. Birçok araştırmada ortaya konulduğu, belgelerle desteklendiği şekliyle Rusya ‘planlı, sistemli bir etnik temizlik’ uygulamıştır. 2 milyona yakın Çerkes anavatanından sürülmüş, bu sürgün esnasında ve öncesinde sistemli katliamlarla 500 binin üzerinde insan yok edilmiştir.
 Bu trajedinin yaşanmasında Osmanlı’nın katkısı da yok değildir. Özellikle karşılıklı menfaatler sonucu varılan anlaşma ile sürgünün desteklenmesi ve uygulanan ağır iskân politikaları ile Osmanlı da Çerkeslerin yaşadığı trajedide pay sahibidir.
Çerkesler bu sürgünü yaklaşık 15 yıldır gerçekleştirdikleri anmalarla hatırladılar. Son 5 yılda ise gelişen bazı siyasi öğütlenmelerle ‘soykırım’ kavramı sahiplenildi ve ‘anma’ların yanında Rusya konsolosluğu önünde eylemler de gerçekleştirilebilir oldu. Eylemleri mümkün kılan bu birlikteliğin önemli etkenlerinden biri de Soçi 2014 Kış Olimpiyatları.
Güya barışın ve halklar arası dostluğun aracı olan 2014 Kış Olimpiyatı Çerkes Soykırımının son katliamının uygulandığı Soçi’de gerçekleşecek!
 Günümüzde Çerkes Diasporası bilgilenmekte ve harekete geçmekte. Özellikle, Çerkesya başkenti olmuş, binlerce Çerkese mezar olmuş ‘Kızılçayır’ın yer aldığı Sochi’nin olimpiyat kenti ilan edilmesi, bu uyanışta etkili olmuştur.
Yılların verdiği siyasetsizlik yorgunluğu siyasi hareketlenmeyi yavaşlatıyorsa da farklı kesimlerden yükselen sesler umut verici.
Umarım oluşan bu gündem Türkiye’nin tipik tarafgir tartışmalarına alet olmaz. Her kesimden insaflı ve makul görüşler yükselir. Bu noktada, Rusya ile güçlü dost olmaya yeminli görünen Türkiye hükümetinin ve AKP seçmeninin bunu ne pahasına yaptığını sorgulaması gerekir. Soykırım bitmiş değildir. Rusya’da yaşanan yok oluşlar, açık hava hapishanesine dönmüş şehirler yetmezmiş gibi, İstanbul’da Rus ajanları cinayetlerini güpegündüz, pervasızca sürdürebilmekte, sonra da ellerini kollarını sallayarak çekip gidebilmekte! Çeçen-İçkerya Fahri Konsolosu Medet Ünlü dün akşam ofisinde suikasta uğradı. Üzülerek kirli birlikteliğin devam ettiğini tahmin ediyorum.
 Yine de Türkiye’nin demokratikleşme çabalarının bir ürünü olarak insanlığa ve demokrasiye yakışan adımlar atılmasını, ölüm timlerinden hesap sorulmasını ve ‘Çerkes Soykırımı’ konusunda farkındalığın artmasını umut ediyorum. Özellikle Osmanlıcı ve Ulusalcı çıkışlarda bulunulmamasını, bu konunun uluslararası hukuk mekanizmasına taşınması için destek olunmasını, en azından köstek olunmamasını rica ediyorum.

Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için: may21.org
İletişim için: ubeydg@gmail.com, @ubeydg
Ubeydullah Güngör / Bilkent IE-4

Leave a Reply