“İlk Aşkım İstanbul, mutlaka döneceğim” diye sesleniyor Pınar Selek…
Türkiye’de ki adaletsizliğin en önemli simgelerinden biri. Onun ismini Mısır Carsısı patlaması ile duyduk, hâlbuki birçok alanda etkin etkili çalışmalar yapan Selek sosyolog, feminist, anti militarist. Hem Türkiye’de ki post modern adaletsizlikle mücadele eden hem de toplumun dışlanmış ya da şiddet görmüş, görmekte olan birçok kesimi için mücadele eden bir kadın.
Pınar selek’in hukuksuzlukla mücadelesini kısaca özet geçmek gerekirse; 1998 yılında Mısır Carsısında bir patlama olur, sorgulamaların ardından Abdülmecit Ozturk isimli biri “bombayı Pınar Selek ile birlikte hazırladık” diye ifade verir. Mahkemede bu ifadeyi işkence altında verdim demesine rağmen Pınar Selek’in başına bir kere örülmüştür o çorap. Olay yeri incelemelerinden sonra patlamanın bomba bile olmadığı doğalgaz patlaması olduğu tespit edilir. Zira bombalı patlamalarda oluşan bulgulardan hiçbiri olay yerinde yoktur… Dava 2006 yılına kadar sürer. İstanbul 12. ağır ceza mahkemesi tarafından Pınar Selek için beraat çıkar. Fakat Savcı kararı temyize gider. Pınar Selek burada ikinci kez beraat eder. Yargıtay Başsavcısı dosyayı tekrar Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gönderir, dosya reddedilir ve uçuncu beraat.
Buna rağmen 22 Kasım’da yapılan son duruşmada Pınar Selek’ in beraat nihai beraat kararı böyle bir yetkileri olmamasına rağmen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından geri alınır.
“Ceza Muhakemeleri Kanuna göre, Mahkeme bir kere nihai kararını verdikten sonra, o kararını hiçbir şekilde geri alamaz veya bu konudaki ikinci kararını veremez. CMK uyarınca beraat bir ara karar değildir bir hükümdür.” Söz konusu bu ve bu gibi davalar olduğunda surecin olaylara değil kişilere göre işlediğinin de kanıtıdır bu dava.
Pınar Selek’in neden Kurban Seçildiğine Gelince…
“Ben anti-militarist, şiddet karşıtı bir insan olarak bu komplo ile karşı karşıya kaldım. Oysa sadece Kürtlerle değil çok farklı kesimlerle temas içindeydim. Dilenciler, şarapçılar, transseksüeller, gazeteciler, akademisyenler. Farklı toplumsal gruplar içinde bir etkinliğim vardı.” diyor Pınar Selek. Bununla birlikte 1997 yılında Türkiye’de Kürtler neden silahlı bir kalkışmaya gidiyor, bunu hangi motivasyonla devam ettiriyorlar?” diye bir çalışma yapıyor. Bu çalışmayı yapmak için PKK militanlarıyla görüşüyor. Sorguda görüştüğü insanların ismi isteniyor Pınar Selek olması gerektiği gibi bu isimleri vermiyor. Çalışması için ona yârdim eden bu insanların ona güvenmesi isimlerini polise vermemek için son derece geçerli bir sebep.
Sonuç olarak dışlanmış insanlara uzaktan bakmadığı için gerektiği zaman tinercilerle yatıp kalktığı için anti- militarist, feminist hareketin içinde bulunduğu çevre sorunlarıyla, göçmenlerle ilgilendiği için ‘zararlı’ bir kişilik geliştiriyor ve tüm bu yasadıkları adeta bir bedel gibi ona ödettiriliyor. Hayati çalınıyor…
Pınar Selek 2,5 yıl hapis yattı, korkunç işkencelerden geçti. Geçirdiği işkencelerden kırk sayfalık rapor aldı. Raporda işkenceye bağlı oluşan birçok sendromdan bahsediliyor. Mahkeme surecinin devam etmesi de bunlara ek problemler doğuruyor.
Bu hukuksuzluk sureci pek de umut vaat etmeyen bir şekilde sürüp giderken Pınar Selek annesini kaybetti Bu davanın hayatına verdiği en büyük zarar elbette ki annesini kaybıydı. Ayrıca sokak sanatçıları atölyesi gibi çok emek isteyen çok zor yapılan bir çalışmanın tuzla buz olması da davayla başlayan surecin yakıp yıktıklarından. Ama yine de sureci çok verimli değerlendirdi ve çok önemli çalışmalarda bulundu. Halen Strasbourg Üniversitesinde Siyasal Bilimler dalında doktorasını yapıyor. “Fransa da feminist hareketin aktif bir öznesiyim ve ülke ülke dolaşıp pek çok is yapıyoruz. Ayrıca, dünyanın çeşitli sorunlarına karsı hareketler içinde özneleştiğimi hissediyorum. Üniversitede bağlı olduğum laboratuarda güzel çalışmalar yapıyoruz. Yazıyorum… Üretiyorum… Bir gün göçmen mahallesinde toplantıdayım, bir gün üniversitede bir konferansta, bir gün eylemde, bir gün okur buluşmasında… Yani sıkılmaya, sürgün kederi içinde bunalmaya zamanım yok. Ama içimde beni terk etmeyen aşk gülen gözlerimin içinde. Beni tanıyanlar onu okuyabiliyor.”
24 Ocak 2013 tarihinde Pınar Selek’in tekrar duruşması var. Strasbourg Üniversitesi’nden rektör yardımcısının da bulunduğu bir heyet destek için duruşmada olacak. Bununla birlikte AB Türkiye raportörü Oomen-Ruijten, yazılı açıklamasında, ”Pınar Selek’le ilgili süreç Türkiye’de yargı sisteminin etkinlik ve adil ve hızlı yargılanma hakkının güvence altına alınması açısından yeterince iyileştirilmediği yönündeki değerlendirmemizi doğruluyor” görüşüne yer verdi. Bunun da belirttiği gibi Türkiye’nin uluslararası platformdaki ‘saygınlığı’ için de kilit bir dava konumundadır.
Ayrıca Türkiye de de çeşitli platformlardan sivil toplum kuruluşlarından Pınar Selek’e manevi destek sağlanıyor. Pınar Selek için bir araya gelen çok sayıda aydın, sanatçı ve hukukçu “Pınar Selek’le birlikte yargılanmak istiyorum” diyerek kendileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Daha önce de belirttiğim gibi bu dava insan hakları ve ifade özgürlüğü açısından simgeleşmiştir ve yurt dışından da izlenmektedir. Türkiye’nin bu sureci Pınar Selek’in lehine neticelendirmesini umuyorum; çünkü sonuç sadece Pınar Selek’ in özgürlüğü değil onun gıyabında ‘Beyaz Türk’ olmayanlara da bir hareket alanı sağlayacaktır.
Kaynak: Hurriyet, Haberturk, Agos, Radikal