15 Eylül, 6 saat, 800 bin kişi, 75 milyon$, yüzlerce mağaza sizlere ne çağrıştırıyor bilmiyorum ama şimdi anlatacağım sihirli organizasyon için bu rakamlar sadece bir kitabın önsözü olabilirler.
Ben bu organizasyon için kesinlikle ‘sihirli’ kelimesini tercih ediyorum çünkü Vogue o geceye katılan herkese sihirli bir gece yaşattı. Gece için üç kilit nokta seçilmişti; Bağdat caddesi, Nişantaşı ve İstinyepark. Ben o gecenin bir kısmını Nişantaşı’nda bir kısmını da İstinye’de geçirdim. Tabii ki Bağdat caddesindeki o panayırı kaçırmış olmanın üzüntüsü anlatılamaz. Ama Nişantaşı ve İstinyedeki atmosferi size anlattığımda gelecek seneki FNO için şimdiden sabırsızlanmaya başlayacaksınız. Bütün mağazalarda, sokaklarda ummalı bir çalışma fakat büyük bir sakinlik hâkim, adeta fırtına öncesi sessizliği. Açılışa modaya ve medyaya yön veren birçok isim katıldı; Mustafa Sarıgül de onlardan sadece birisiydi. Geçen seneki FNO için Mustafa Sarıgül sayesinde Nişantaşı sokakları düzenlenmişti. Kafamı hangi yöne çevirsem farklı bir ünlüyle karşılaşıyorum ve Vogue’ un bir sloganı kulaklarımda: “O gece kimlerle karşılaşacağınızı bilemezsiniz”. Hatta idolüm Ece Sükan’la küçük bir sohbetin ortasına düşüyorum. Virgin Radio tam gaz Nişantaşı sokaklarını gece için ısıtmakla meşgul. İşin içine Bay J’nin esprileri dâhil olunca kendinizi bu renkli atmosfere kaptırmamak imkânsız. Mustafa Sarıgül ve Vogue Türkiye genel yayın yönetmeni Seda Domaniç alışveriş startını verdiğinde, insan seli akıyor gözümün önünden ve o sele dâhil ediyorum kendimi ve belki de elliden fazla mağazaya giriyorum. Her mağaza kendi peri masalını yaratmış, o gece şampanya kadehleri, çikolatalar ve daha birçok özel ikramlar ve partilerle alışveriş yapmak mümkün. Mesela Louis Vuitton’da gizli ve sadece davetlilerin girebildiği çok özel bir parti Nars’da en güzel dudaklı kadın yarışması, Chloe’nin yeni parfüm şişesiyle Vogue’ un kapak kızı olma şansı, Twist’de Nihat Odabaşı ile farklı karelere dâhil olmak bu etkinliklerden sadece birkaçıydı. Yine o gece her kadın bambaşka bir prenses kendi cumhuriyetinde. Kadınların şıklık yarışını hayranlıkla izliyorum, hepsi birbirinden şık ve güzel, moda ve alışveriş partisinin hakkını verircesine. Özellikle Zeynep Tosun’un FNO için tasarladığı Tshirt ve çantaları gecenin gözde parçalarından ve gelirlerinin de tohum otizm vakfına gitmesi de ayrıca manidar. Gün ışığı bu tempoya dayanamayıp etkisini yitirdiğinde ayın büyüsüne kaptırıyoruz kendimizi bambaşka bir boyuta geçiyoruz. Dj’ ler adeta her bir mağazayı küçük birer gece kulübüne çeviriyorlar ve böylece bir yere sabitlenmek imkânsızlaşıyor. Aklımı zaten saat 6’dan sonra Vogue standına emanet etmiştim böylece kendimi de bırakıyorum bu büyülü akışa, yüzümde aptalca bir sırıtışla Nişantaşı sokaklarında.
Ve İstinyapark avm ye adımımı attığımda insanların çılgınca alışverişine tanık oluyorum ve en büyük şokumu avm’nin markalar caddesine açılan kapısına konulan podyumda bulmamla yaşıyorum. Flaşlar patlıyor, kenarda sandalyede oturan insanlar sizi izliyor. O gecenin modeli sizsiniz ve bütün gözler sizin üzerinizde. Anlıyorum ki partinin hakkı burada verilmiş bir tarafta geceye özel maskeler bir tarafta Geveze’nin bitmek bilmeyen temposu ve o gece İstinyepark toplamda 100bin kişiyi ağırlıyor.
Bu müthiş organizasyonun arkasında kesinlikle titiz bir çalışma ve büyük emek var. Tüm Vogue ekibini ve emeği geçen herkesi kutluyorum. Ayrıca bu sektörün ekonomiye katkısına da bu gece sayesinde tanıklık ediyoruz. 6 saatte 750 milyon $’lık alışveriş ekonomiye katkı sağlayacak çok önemli bir rakam. Alışveriş, moda, eğlence ve sanatın harmanlandığı bu görkemli gecenin 2. yılını da geride bıraktık ve gelecek seneki Fashion’s Night Out için sabırsızlanmamak imkânsız.