Suriye’ de çözüm için toplanan Cenevre 2 konferansıyla, Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikası tekrar gündeme geldi. Birçok kişi Türk dış politikasını, ideolojik yaklaşımlarla oluşturulduğu ve sert söylemlerle ülkenin yalnızlğa sürüklendiği gibi sebeplerle eleştirdi.Başlangıçta, bunun tehlikeli bir oyun olduğu, çeşitli riskler içerdiğini bilsem de ülkemin Suriye meselesi gibi bir olayda söz sahibi olabilmesi beni içten içe gururlandırıyordu. Ancak itiraf etmeliyim ki, Başbakan Erdoğan ‘ın konuyla ilgili bazı söylemleri, Suriye ile yaşanan çeşitli gerginlikler ve artan mülteci sayısı zaman zaman beni de endişelendirdi. Geldiğimiz noktada , tarafların aynı masaya oturtulabilmesi, çözüm yolunda bir yapı taşı olması açısından önem taşıyan ancak Cenevre 3 ‘ e gebe olduğu anlaşılan Cenevre 2 konferansı neticesinde Türkiye kazananlar listesinde sayılmıyor.Ancak , yine de ümitsiz olmamak gerekir bence
Uluslararası arenada dinamikler her an değişebilir, bir anda dostunuz düşman, düşmanınız dost olabilir. Dolayısıyla manevra kabiliyetinizi artırmak amacıyla, sert söylemlerden, keskin sınırlar çizmekten kaçınmak gerekir.Diplomatik söylemlerin daima kibar ama belirsiz olması bu yüzdendir. Bu açıdan bakıldığında Başbakan Erdoğan ‘ın konuya ilişkin sert söylemleri eleştirilebilir .Öte yandan, duygu dolu, coşkulu söylemlerin kişileri etkilemekte başarılı olduğu doğu toplumlarında, bu tarz söylemler işlevselliği artırmaktadır.Nitekim haklı sebeplerle de olsa yıllarca kendini bölgeden izole etmiş olan Türkiye bu sayede, her hangi bir politik oluşuma üye olmayan bölge halklarının gözünde olumlu bir imaj oluşturmak konusunda yol katetmiştir.
Bunun dışında , politikada ideolojik yaklaşım kaçınılmazdır. Her politik karar altında imzası olanın kimliğini ve görüşlerini taşır.Bu bağlamda, devletin çıkarları yeniden tanımlanıp ona göre hareket edilebilir. Tarih boyunca her devlet politikalarına kimliğini yansıtmıştır; Kore savaşlarında Kuzey Koreyi Rusya’nın, Güney Koreyi ABD’nin koruması ya da şu an Suriye’ de yükselen El-Kaide riskine karşı Batı’nın Baas rejiminin çöküşünü ertelemesi gibi .Buna göre Türkiye’nin Suriye dış politikasını kötülemek pek de doğru olmaz gibime geliyor.
Olayların başlangıcında birçok kişi Arap Baharı’nın toplumsal dinamiklerinin doğru okunduğu, sessiz kalınmadığı gibi sebeplerle Türkiye’nin konuyla ilgili politikasına destek vermişti. Baas rejiminin değiştirilmesi aşamasında yaşanan aksaklıklar, sürecin yavaş işlemesi gibi sebeplerle şu an için Türkiye’nin dış politikası başarısız olmuş sayılıyor ama bana kalırsa Esad rejimi er ya da geç değişecek. Bu süre zarfında PYD güçlenecek, Kürt özerk bölgeleri artacak, El-kaide güç kazanacak belki, ancak bunlar her türlü gerçekleşecekti bana göre. Emperyalist devletlerin bölge dinamikleriyle alakasız ya da bile bile ileride zorluk çıksın diye cetvellerle çizdiği sınırlar elbet çözülecekti.Bu bağlamda ben Türk Dış politikasını çok da başarısız bulmuyorum hala ümit var bence…