Gündem o kadar karışık ki oradan buradan yazmak istedim bu yazımı. Öncelikle Çanakkale Zaferi’nin 99. Yıldönümünü kutlarım. Bu zafer şüphesiz Türk Milli Mücadelesinin aktivasyon enerjisini olmuştur. Koca imparatorluk kelle koltuğunda Sevr’e giderken, zavallı canı için düşmana orayı burayı peşkeş çekerken Batum’un Urfa’nın, İzmir’in, Balıkesir’in, Kosova’nın gençleri her girişimlerinde akıllarına Çanakkale’yi getirmiş ona göre mücadele etmişlerdir. Yüce Yaradan Atatürk’ümüzden ve şehitlerimizden razı olsun, bizlerin de onlara layık torun olarak yetişmemizi nasip etsin.
Çanakkale Zaferi’ni bu yazıma koymamın en büyük sebebi tahmin ettiğiniz gibi birlik beraberlik mesajı vermekti. Şimdi, ne sıfata sahip olurlarsa olsunlar, hangi grubun içinde yer alırlarsa alsınlar Berkin Elvan ve Burakcan Kahraman’ın ölümü Türkiye için üzücü ve uluslararası arenada yaralayıcı gelişmelerdir. Ancak şunu belirtmek isterim ki zaten hem ekonomik hem siyasi olarak zor günlerden geçtiğimiz şu günlerde her grup eylemlerine ve söylemlerine dikkat etmelidir. Elvan’ın cenazesini sadece belli gruplar üstlenmemelidir. Sen falansın filansın sağcısın Elvan hakkında slogan atma dememelidir. Eğer bunu diyorsan biz solcuyuz, eşitlikçiyiz deme kardeşim. Bu ne büyük bir tolerans eksikliğidir. Aynı zamanda sloganlar da çok önemli. Millet bağırıyor katil devlet diye. Yemin ediyorum tüylerim ürperdi. Tamam devlet bazı alanlardan elini çekmeli, vatandaşın özgürlüğünü kısıtlamamalıdır ama devlet hem güvenliğimiz hem de bölge çıkarlarımız için yaşaması gereken bir yapıdır. 1980’de masum işadamları silah kaçakçılığı, döviz kaçakçılığı gibi asılsız iddialarla, masum vatandaşlar sadece görüş belirttikleri için ve siyasi liderler sadece görevlerini yaptıkları için eziyete maruz kaldılar, katledildiler. Susurluk’ta devlet kendi evladını harcadı, Ergenekon’da yine aynı şekilde ölümlerden tutun da subayların mallarına mülklerine el konulması hususunda devlet başroldeydi. Allah aşkına o zaman neredeydiniz? Bunların tek suçları ulusalcı ya da sağcı olmaları mıydı? Ki bu şahıslar hapisten çıktıktan sonra Devlete yönelik hiçbir eleştiri de bulunmadılar. Suçlu hükümet olabilir, polis olabilir, Tayyip olabilir, cemaat olabilir. Ona göre slogan atarsın. Ama işin ucu devlete vardığında orada durmalısın. Bu çok tehlikeli Çünkü yaşadığımız bölge bunu gerektiriyor. Devlet-i Ebed Müddet, Sonsuza Kadar Adalet, Sonsuza Kadar Hürriyet, Sonsuza Kadar Millet. Eğer devletin içindeki şahıslar gaflet ve delalete düşmüşse, adaleti sağlayamıyorsa, millet için değil de millete rağmen hareket ediyorsa ki şu anda aynen bunu yapıyorlar, o zaman cezasını ona göre vermeli, yakma, yıkma, isyan gibi eylemlere girişmemelisin. Bu sizin eleştirdiğiniz adama artı puan kazandırıyor. Çünkü milletin zihninde devlet kutsaldır. Bunu eleştirdiğiniz çevre kendi lehine kullanıyor haberiniz olsun.
Son zamanlarda çıkan olaylar sebebiyle İlker Başbuğ gibi vatanseverlerin tahliyesine sevinecek zaman bile bulamadım. Bu tahliyeler Türkiye’de yeni bir dönemin başlayacağının göstergesidir. Ergenekon’dan içeri alınan bu subaylara, emniyet müdürlerine vs. kandil mesajı atanlar bile Ergenekoncu olarak nitelendirildi. Artık bunların sonu geliyor. Adalet daha tam anlamıyla tecelli etmedi ama edecek.
Tüm bunların yanı sıra yeni bir gelişme daha var. MEB’den müfettişler gelip çocuklara ailelerinin evde başbakan hakkında konuşup konuşmadığını, Atatürk’ü mü yoksa Erdoğan’ı mı sevdiğini soruyorlarmış. Yok artık dedim ilkokul bire giden çocuğa bunlar sorulamaz. Bir tanesine hangi partiyi desteklersin büyünce demişler, çocuk yılbaşı partisi yapıyoruz biz annemlerle, herhalde onu desteklerim demiş. Yorum sizin…