Huzur ve mutluluk içinde uykuya dalabiliyorsanız, ağaçların katledilmediği yeşillikler içinde ciğerlerinize dolan temiz hava ile güne başlayabiliyorsanız, yani biber gazı dolmuyorsa ciğerlerinize, duş almak için tazyikli suyu tercih etmiyorsanız siz gerçekten değerli hissediyor olmalısınız. Umutlarınız öldürülmüyorsa ve sürekli yeşeriyorsa, hem kendinizin hem sizinle aynı topraklarda yaşayan insanların refahından ve geleceğinden şüphe duymuyorsanız, belki en sevdiğiniz insanların ağzından bu topraklarda yaşamam giderim cümlesini sık sık duymuyorsanız belki de siz bir düşler ülkesinde yaşıyorsunuz. Yani bu dünya topraklarında eşine az rastlanır bir yerlerden birindesiniz, değerini bilmelisiniz. Fakat bilmeniz gereken diğer şey, kesinlikle Türkiye’de yaşamıyorsunuz.
***
Eğer Türkiye’de yaşıyor olsaydınız belki de ellerinde resminiz, bir grup insan bedeninizden ağır cenazenizin peşinde gözyaşı dökebilirdi ya da mesela ekmek alma serüveniniz cennette noktalanabilirdi. Bir anda kafanıza bir kurşun ve siz oracıkta yıkılabilirdiniz sokağın ortasına. Belki sokağın ortasında tekmelenerek verebilirdiniz son nefesinizi. Ya da kendinizi bir anda hapishane duvarları arasına sıkıştırılmış ve bir anda özgürlüğünüze “kavuşturulmuş” bulabilirdiniz. Belki de seçilmiş bir diktatör tarafından kurtlar sofrasına dönüştürülebilirdi ülkeniz. Ve siz ekmeğin değerini bir kez daha düşünerek diken üstünde oturabilirdiniz o sofraya.
***
Ben işte böyle zor bir ülkede, Türkiye’de yaşıyorum. Çocukların öldürülüp de bir rahmet dilenmediği güzeller güzeli ülkem burası benim. Kendi gibi düşünmeyen herkesin terörist ilan edildiği, Sayın Başbakanı tarafından çocuğu olmayanların “aile nedir bilmez bunlar” diye itham edildiği ancak çocuğunu her aile gibi ekmek almaya gönderdiğini zanneden ancak ölüme yollayan annelerin yuhlatılıp hala kendine insan sıfatını yakıştırabilen insanlarımın ülkesinde Türkiye’de yaşıyorum. Azrail’i yine kendisi ülkede, ölümün hep bir adım ötesinde, Türkiye’de yaşıyorum.
***
Öldürdüğünüzü sandığınız bedenlerin ölümsüzlüğünü bilseniz utanırdınız. Uykularınızı kaçıracak kaç Berkin kaç Ethem kaç Ali ve nicesi doğacak gelecek nesillerde bilseniz kimse duymadan o çok sevdiğiniz ölüme koşarak giderdiniz. Onlar doğacak evet tıpkı ölüme inat doğan Denizler gibi…
***
Cebimizden paramızı, soframızdan ekmeğimizi, kalbimizden umudumuzu ve bedenimizden ruhumuzu almaya çalışıyorsunuz. Fakat bilmenizi isterim ki bir şeyi öldüremiyorsunuz ve öldüremeyeceksiniz. İşte o tam olarak da uyanamayan çocuğun uyandırdığı umudumuz. Burakcan, Berkin ve şehit polisimizin ailelerinin gösterdiği o sağduyu öldürecek sizleri. Ölümün sizdeni bizdeni olmadığını, ölümün renginin olmadığını ve hangi din, ırk ve ideolojiden olursa olsun hiçbir “ama” nın insanlığa yakışmadığını gösterdi bir halka. Bir insanlık örneği gösteren aileler olacak kabusunuz. Ne kadar unutturmaya çalışsanız da olmadı işte… Biliyoruz ki her şeyden öte biz insanız. Önce insan, ne Türk ne Müslüman ilk önce insan.
Dilimiz kuruyor dilimizi konuştuğunuz için.
Bitten, açlıktan, sıtmadan betersiniz.
Yüz Türkiye olsa
Elinizden de gelse
Yüzünü de zincire vurur
Yüz kere satarsınız.
Milletimin en talihsiz gecesi
Ana rahmine düştüğü gecedir.
Nazım Hikmet.