Durupınar Köyü, 1800’lü yılların başında Nevşehir’in Avanos ilçesine bağlı Çalış ve Topaklı köylerinden ayrılan 6 ailenin Haymana Platosu üzerinde bir dağ eteğine yerleşmesiyle oluşmuş bir köydür. Genel geçim kaynağının tarım ve hayvancılık olduğu Durupınar, halk ağzında Totak, köyü özellikle son 15 yılda gerçekleşen kente göçten ötürü sayılı hanesiyle var olmaya devam etmektedir.
Durupınar Köyü, Türk milletinin ulusal bilinçle özgürlüğünü tekrar eline aldığı Kurtuluş savaşı yıllarında Yunan ordusunun batı cephesinde gelmiş olduğu son hat üzerinde yer almaktadır. Yunanların bölgeye ilk gelişi 1921 yılının Ağustos ayına tekabül etmektedir. Ortalama 20 gün boyunca bölgede konuşlanan Yunan ordusunun söz konusu köyün bulunduğu Haymana ilçesinden çıkışları ise Eylül’ün 12’sine denk gelmektedir. Köylünün ifadelerinin yanı sıra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de Nutuk adlı eserinde bu tarihlere şu şekilde yer vermiştir:
Düşman ordusu, 23 Ağustos 1921’de ciddi olarak cephemize doğru ilerlemeye başladı ve taarruza geçti. Birçok kanlı, bunalımlı safhalar ve dalgalar oldu…13 Eylül 1921 günü Sakarya ırmağının doğusunda düşman ordusundan eser kalmadı. Böylece 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bu günler de dahil olmak üzere, yirmi iki gün yirmi iki gece aralıksız devam eden büyük ve kanlı Sakarya Meydan Muharebesi yeni Türk devletinin tarihine, dünya tarihinde pek az rastlanan büyük bir meydan muharebesi örneği kaydetti.[1]
Yunan ordusu Çaldağı’nın kuzeydoğusunda kalan Güzelcekale Köyü’ne yerleşmiş, fakat Totak Köyü’nün batısında ve Türk askerlerinin konuşlandığı Çalış köyünün güneyinde kalan, coğrafi açıdan engel teşkil eden ve halk arasında “Gâvur Kalesi” olarak bilinen tepeden dolayı ilerleyememiştir. Güneyinde bulunan Güzelcekale Köyü Yunan işgaline uğramış, kuzeybatısında bulunan Çalış Köyü ise Türk karargâhına ev sahipliği rolü üstlenmişken, Durupınar Köyü bu süreçte iki ordu arasında kalmıştır. Bu durum köy ahalisi üzerinde birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmiştir. Her iki ordu da çatışmalar esnasında yiyecek ve su sıkıntısı çekmiş ve bu ihtiyaçlarını civar köylerden karşılamaya çalışmışlardır. Yunan ordusunun köye geldiği 1921 yılının Ağustos ayında dedesi köy muhtarı olan İskender Güngör, babasından ve dedesinden duyduklarını şu sözlerle bizlere aktarıyor: “…köylü aç, zaten genel anlamda çok varlıklı değiller bir de üstüne iki ordunun yükü binince yemeği bırak içecek suyu dahi zor buluyorlarmış.’’
Orduların ikmal sıkıntılarını Türk Ordusunun kayıtlarından inceleyebilmekteyiz. Bu ikmal sıkıntısı her ne kadar Türk Ordusu’nun harekete geçmesini engellese de Yunan Ordusunda da aynı etkiyi yaratmıştır. T.C. Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yayınlarında konuya dair şu kayıtı bulmak mümkün: “Durum önemli derecede tehlikeli idi. Ancak, Yunan Ordusu da yaramadığı ve kuşatamadığı Türk Ordusu karşısında dokuz gündür yıpranmış, ikmal üslerinden tamamen uzaklaşmışlardı.”[2]
Aynı dönemde dinlenmeye değer birçok farklı olay söz konusu. Dönemde dedesi köyün muhtarı olan İskender Güngör bunlardan birini bizlerle şu şekilde paylaştı:
“Yunanların oldukça yaklaştıkları haberi Durupınar köyüne de ulaşmıştı. Aynı günlerde sıradan görünümlü Osmanlı tebaası bir Yunan vatandaş gelip varlıklı ailelerden birinin kapısını çalmış. Evin büyüğüne iş aradığını, bunun yanı sıra Yunanların çok yaklaştıklarını, yakında köyü işgal edeceklerini ve kendisi Yunanca bildiğinden Yunan askerlerle konuşup onlara zarar gelmesini engelleyebileceğini söylemiş. Ardından hizmetçi olarak eve kabul edilmiş, bahçe ve hayvan işleriyle ilgilenmiş. Birkaç hafta sonra Yunanlılar köye vardığında o adamın sayesinde bu evi yağmalamamışlar. Ancak ters giden bir şeyler olduğu açıkmış. Yunanlar hep varlıklı ailelerin evlerini basıyor, nokta atışıyla istediklerini elde ediyorlarmış. Bir gün köyün hocası yüksek bir damın üzerinde ezan okurken bu hizmetçinin birkaç Yunan askeriyle gizli gizli konuştuğuna şahit olmuş ve her şey ortaya çıkmış. Bu adam o birkaç hafta içerisinde köylüyü genel anlamda tanıyıp kimde ne var ne yok öğrenmiş ve bunları da gizli bir şekilde Yunan askerlerine bildirmiş. Bu durum karşısında köylü önce ne yapacağına karar verememiş ancak daha sonra çoban aracılığıyla Türk askerlerine durumu anlatmaya karar vermiş. Aynı gece Türk askerleri tüm köy uykuya dalmışken o hizmetçiyi alıp gitmişler. Sonraki gün de aynı çoban onu köye yakın bir tarlada ölü olarak bulmuş.”
Çatışmalarla birlikte sosyal dengelerde bozulmalar meydana gelmeye başlamış, aynı köyün insanları etnik kökenleri nedeniyle birbirlerine düşman hale gelmiştir. İskender Güngör’ün bizlere aktardığına göre, 1910’lu yıllarda köyde yaşayan bir Rum aile varmış. Evin reisi ailesini köyde işlettiği bakkal sayesinde geçindiriyormuş. Oğlu Liko da bakkalda babasının yanında durur ona yardım edermiş. Tüm köylü bu aileyi iyi tanıyor ve ayırt etmiyormuş. Aile de köy halkını aynı şekilde sever sayarmış. Yunanlılar köye gelmeden birkaç sene önce ilginç bir olay yaşanmış, bakkalın oğlu Liko Oğlan gözden kaybolmuş. Ailesiyle mi, yoksa yalnız başına mı gitmiş bunun hakkında kesin bir bilgi yok. İskender dede o dönem köyün muhtarı olan dedesinin dediklerinden hatırladığı tek şeyin oğlanın gözden kayboluşu olduğunu söylüyor. 1921 yılına gelindiğinde Yunan işgal kuvvetleri köye varmış; ancak köyü işgal edemediklerini de hatırlatmak gerekir. Köyün yakınına gelen Yunan Kuvvetleri’nin arasında bahsi geçmekte olan Liko Oğlan da varmış. Bir gün Yunan Kuvvetleri bölgeye geldiği sırada Liko Oğlan köye gelmiş, köylünün halini hatırını sormuş ve yanlarına gelip ellerini öpmüş. Onlara Yunanlıların onları öldürmeye değil tam tersine köylüye yardım etmeye geldiğini, kendilerinden bir zarar gelmeyeceğini söyleyerek olası bir direnişle karşılaşılmaması için çalışmalarda bulunmuş. Yunanlıların kaldığı dönem boyunca Liko Oğlanı bir daha gören olmamış.
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
hac ı ali güngör
ellerine sağlık kurtuluş savaşının cephe gerisinde ve işgal altındaki köylerde yaşanan sosyal olaylar ve kahramanlıklara değildiğin için köyde yaşayan ve canlı bir tarih olan o insanlar ile ropartaj yapıp makalene aldığın için yazılarının devamını bekliyoruz