İnsanoğlu, tarih boyunca ürettiği ve üretebileceğini düşündüğü her şey ile savaşa tutuşmuştur. Yiyecek için, su için, bir avuç toprak için, nefs-i müdafaa için, inandıkları veya inandırmak istedikleri için bir başkasının en kutsal hakkını elinden alabilmiştir. Taş, sopa, kılıç, balta, süngü, tüfek, tank, bomba ve gaz. Geçmişten bugüne savaşlarda kullanılan ve milyonlarca insanın ölümüne yol açan silahlar bunlar. Bunlar insanlığın ölüm makinesi. Teknolojinin gelişmesiyle etki alanları genişleyen silahlar başta yakın savaş tekniklerinde işe yararken, günümüzde sadece insanların soludukları havayla bile katliam yapabilmekteyiz. Her ne kadar, bu tür silahları yakın tarihe konumlandırsak da kimyanın, insan öldürmekte kullanılması çok da yeni bir durum değil maalesef. Ortaçağdan itibaren kalelerin savunulmasında kullanılan kaynar sıvı yağlar, 600’lü yıllarda odun parçalarına enjekte edilen zift, kükürt, petrol, terebentin, kireç ve barut ile yapılan Rum Ateşi ve daha bir çoğu buna örnek teşkil ediyor. Suda bile yanabilen bir silah yapmanın tek çaresi, kimyayı bu amaca alet etmekten geçiyordu elbet. Doğa kanunlarına karşı çıkmamız yine doğanın kimyasını kullanarak olmuş yıllarca.
Fakat, kimyasal silahların altın çağını sorgulayacak olursak bu bizi şüphesiz, 1. Dünya Savaşı yıllarına götürecektir. Cephane kıtlığından sona ermek üzere olan bir savaşın dönüm noktasıdır I. G. Farben, kumaş boyasının, silah görevi görmesine yol açan. Daha sonra Haber, havadaki azotu amonyağa çevirerek bir başka atılım yaptı. Bu sıçrama ile bir çok patlayıcı madde krallarını seçmiş bulundular. Elbet bu düzen, bilindik bir hiyerarşi ile, bir saltanata dönüştü. Adeta babadan oğula geçen kimyasal silah familyasının her bir üyesi bir önceki atası ile aynı atomlardan, moleküllerden meydana geliyordu. Elbet aynı amaç için var oluyor ve devamlılığını sürdürüyorlardı. Ülküsü uğruna bir can, binlerce can almaktan sakınmayan, aç gözlü insanoğlunun davasına hizmet ediyordu.
1. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından kullanılan Klorin gazı ekolünün takipçisi Fransızlar tarafından kullanılan Fosgen gazıdır. Aile ağacında yukarıdan aşağıya giderken 1917 yılında dünyaya gelen, yine Almanlar tarafından kullanılan, Difenilkloroarsin (DA) kusturucu gazını es geçemeyiz. Gaz hardal gazı ile birlikte kullanıldığında amacını doğruluyor ve daha çok kayba neden oluyordu.
1925 yılı, bu gazlar için önemli bir dönüm noktası oldu. Cenevre Anlaşması bu tür kimyasal gazların kullanılmasını yasaklamayı öngörse de nefs-I müdafaa aracı olarak kullanılmasına bir sınırlama getiremedi. Bunun yanı sıra anlaşmayı imzalayan bazı ülkeler, hükümleri uygulamadı ve bu tür gazların üretimine devam etti. Gazlar 2. Dünya Savaşı sırasında tekrardan tarih sahnesinde yerlerini aldılar. Böcek ilaçlarının kimyasal gücü, insan öldürme üzerinde kullanıldı. Alegorik bir yaklaşımla insanlar, kendi değerlerine sahip olmayan her canlıyı bir böcek gibi ezmeye veya yok etmeye meyilli hale geldiler. Almanlar tarafından böcek ilacında bulunan Tabun gazı, insanlığı büyük ölçüde tedirgin etmiş olsa da o yıllarda hiç kullanılmamıştır.
Galip devletler, hızlarını alamamış oldular zaar. 2. Dünya savaşı ardından daha da hırslanıp daha tehlikeli, insanın sinir sistemini etkileyen ve ciddi şekilde hasara neden olan Sarin (GB) gazı ile ilgilenmeye başladılar. ABD, bu gazın üretimi için çok geçmeden kolları sıvadı elbet. Ardından Fransa, İngiltere ve Kanada bu ekolü takip sürecine giriştiler ve söz yerindeyse, test sürüşlerine başladılar. Ruslar bu sırada Sarin gazının takipçisi olan Soman (GD) gazı ile meşguldüler. Sarin’in torunu V G gazı ve yakın akrabası VX Gazı İngiltere’nin öncülüğünde davayı sürdürdü.
Uzun zamandır kullanılan bir başka gaz, göz yaşartıcı özellikte, CS gazı ile Gezi olaylarından beri can ciğer kuzu sarmasıyız malumunuz. CS gazının kuzeni BZ ise yine yabancı olmadığımız bir gaz türü.
Benim saymaya satırlarımın yetmeyeceği ve kelime dağarcığımın suskun kalacağı , sizin içinse okumaya normal bir insan ömrünün izin vermeyeceği kadar sayıda olan hafif ve yüksek şiddetli gazların 7 ayrı familyası vardır. Bunlar başlıca;
1-Boğucu gazlar
2-Sinir gazları
3-Kan zehirleyici gazlar
4-Yakıcı gazlar
5-Kusturucu gazlar
6-Karışıklık bastırıcı gazlar
7-Uyuşturucu gazlardır.
Yıllardır çeşitli antlaşmalarda üretimi sınırlandırılmış veya tamamen yasaklanmış gazların kullanımı nefs-i müdafaa gerekçesine dayanarak devam etmektedir. Halepçe Katliamı (1986-1988 yılları arasında Saddam Hüseyin’in Kuzey Irak’ta Kürtlere karşı düzenlettiği El-Enfal Harekatı isyanını bastırma girişimi) yakın tarihte “kim, nerede, ne zaman?” kesinlik faktörleri ile bildiğimiz tek gaz saldırısı.
İnsanların teknolojiyi yönetme imkânı, yıllar geçtikçe teknolojinin insanları yönetme imkanına evrildi. Kimi zaman teknolojiyi bile dilsiz, lal bırakabilecek acıları insanoğlu kendi elleriyle yarattı.
Bildiğiniz üzere henüz ışın kılıçlarımız yok. Fakat atom bombalarını Skywalker familyası duysa, davalarını bırakır kendilerini çoluk çocuğa, ev işlerine falan adarlardı. Bunca sene boşa savaşmışlar, uzayda hava yok. Binlerce, yüzbinlerce insanı tek solukta öldürebilecek bir silaha sahip değiller. Savaşlar insanlık tarihi boyunca milletlerin canını çok yaktı. Dileriz ki daha fazla örnekle karşılaşmayalım.
Kaynakça:
http://www4.cnnturk.com/fotogaleri/dunya/2009/08/06/64.yil.once.hirosimaya.atom.bombasi.atildi/4892.2/index.html#photoGal
http://www.ttb.org.tr/eweb/savas/3.html