Türk sineması, günümüze kadar hiçbir kopyasına ulaşılamasa da ilk Türk filmi kabul edilen “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı”nın çekilmesinden  bu yana 100 yılı geride bıraktı.

Dünya, “beyaz perde” ile  ilk kez 1896’da Lumieres Kardeşler sayesinde tanıştı. “Arrival of a Train at La Ciotat” (bir trenin La Ciotat garına gelişi) 1895 Fransız yapımı bir filmdir. Bir trenin, La Ciotat isimli bir tren garına gelmesinin ardından trene binen inen insanların yaklaşık 1 dakikalık görüntülerinden oluşmaktadır. Bu filmde trenin gelişi sırasında kamera açısı ilk kez bilinçli olarak kullanılmış olup kamera hafif sağ çapraza yerleştirilmiştir. Film, izleyenlerde büyük etki bırakmış hatta korkup kaçmalarına bile neden olmuştur. Bu tarihlerde Osmanlı Devleti de yeni gelişmeleri takip etmekte olup ilk sinema gösterimini Yıldız Saray’ında gerçekleştirmiştir. Sonraki zamanlarda ise İstanbul, İzmir ve Selanik’te sinema salonları açıldı ve Fuat Uzkınay’ın 14 Kasım 1914’te çektiği “Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı” belgeseliyle Türk sineması hayat buldu. 

Fuat Uzkınay-Ayastefanos'taki Rus Abidesinin Yıkılışı

Fuat Uzkınay – Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı

Demolition_of_San_Stefano_(Ayastenafos)

Ruslara karşı milli propaganda amacı güden filmin ardından, Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın emriyle 1915’te Merkez Ordu Sinema Dairesi kuruldu. 1916’da Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin de aldığı bir kararla sinema çalışmaları başlamış ve Almanya’dan getirilen aletlerle film çekimlerine başlanmıştır. İlk konulu Türk filminin ise, her ikisi de 1917’de Müdafaa-i Milliye Cemiyeti tarafından çekilen, Pençe veya Casus adlı filmler olduğu konusunda tartışmalar bulunmaktadır. Yine bu dönemde sevilen tiyatro oyunu Leblebici Horhor Ağa’nın sinema çekimlerine başlandı fakat oyuncularından birinin ölmesiyle film yarıda kaldı. Aynı şekilde Himmet Ağanın İzdivacı’nın çekimlerine de 1914’te başlanmış fakat Çanakkale Savaşı’nın başlamasıyla oyuncular cepheye gitmiş ve bu yüzden film yarıda kalmıştır. Ancak, 1918 savaş sonrasındaysa filmin çekimlerine devam edilmiş ve aynı yıl içinde çekimleri tamamlanmıştır.

 

  • SANSÜRLENEN İLK TÜRK FİLMİ: MÜREBBİYE (1919)

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserlerinden uyarlanmış olan filmin yönetmenliğini Ahmet Fehmi yapmıştır. Filmde, Anjel adlı Fransız bir kadın, bir konakta mürebbiye (dadı,bakıcı) olarak işe alınır ve kısa sürede cazibesiyle konağın sahibinden aşçısına kadar herkesi parmağında oynatmaya başlar. Filmin sansürlenmesinin ilginç bir de hikayesi var. Filmin yayınlandığı sırada İstanbul Fransızlar tarafından işgal altındadır ve filmi izleyen Fransız General  Franchet D’Esperey “Bir Fransız kızının, bu şekilde ahlaksızca gösterilemeyeceği, Anjel’in şahsında Fransızlar’ın küçük düşürüldüğü” gerekçesiyle filmi yasaklar. Fakat film yasak olmasına rağmen gizlice gösterilir ve büyük ilgi görür.

 

  • İLK KOMEDİ TÜRK FİLMİ: BİCAN EFENDİ (1921)

Yönetmenliğini Şadi Fikret Karagözoğlu’nun üstlendiği ve Bican Efendi’nin macerasını konu alan film sinemamızın ilk güldürü denemesidir. Film başarı kazanınca, “Bican Efendi Mektep Hocası” ve “Bican Efendi’nin Rüyası” isimli devam filmleri çekildi. Filmler aynı zamanda sinemamızın ilk seri filmleridir.

 

  • İLK SESLİ FİLM: İSTANBUL SOKAKLARINDA (1931)

 

  • İLK TÜRK KORKU FİLMİ: ÇIĞLIK (1949)

Bazı kaynaklarda ilk korku filmimiz olarak Mehmet Muhtar’ın 1953 yapımı filmi “Drakula İstanbul’da” geçer. Ancak bu doğru değildir. Türk sinemasında ilk korku filmi denemesi, Aydın Arakon’un 1949’da yönettiği “Çığlık”tır.

 

  • İLK RENKLİ TÜRK FİLMİ: HALICI KIZ (1953)

 

  • 1966’DA TÜRK SİNEMASI DÜNYA 4’ÜNCÜSÜ

 

Feriha_Tevfik_galeri_134

 

SİNEMANIN İLK TAÇLI GÜZELİ

Günümüz sinemasında güzellik yarışmalarından gelen oyuncuların sayısı azımsanamayacak kadar çok. Bu tür yarışmalar bir çok genç için sinemaya adım atmanın bir yolu. Belgin Doruk, Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Hülya Avşar ve diğerleri… Tüm bu taçlı oyuncuların öncüsü ise Feriha Tevfik. İlk olarak 1929 yılında Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Kaçakçılar filminde oynadı. Bu ilk filmi, Milyon Avcıları, Leblebici Horhor, Tosun Paşa izler.

 

 

 

 

suavi tedü

 

TÜRK SİNEMASININ İLK JÖNÜ

Sinemanın ilk dönemlerinde genellikle tiyatro kökenli ve olgun erkek oyuncular yer alıyordu. Fakat bunu yıkan Muhsin Ertuğrul yönettiği sinema filmi Şehvet Kurbanı ile Türk sinemasına ilk jön’ü kazandırdı: Alımlı fiziği ve romantik imajıyla Suavi Tedü. Ancak Tedü, asla bir star düzeyine ulaşamadı. Türk sineması gerçek “star” oyuncu kavramını ilk Ayhan Işık için kullanmıştır.

 

 

 

Film üretim verimliliğinin en üst noktaya çıktığı 1960’lı yıllarda sinema ulusal bir kimliğe büründü. Bu dönem, yapım, üretim ve dağıtım gücü bakımından “altın çağ” kabul edilirken, 1963’ten itibaren renkli filmler ağırlık kazandı.

1966 yılında ise Türk sineması 241 film üreterek dünya uzun metraj film üretimi sıralamasında 4’üncü oldu.

Memduh Ün, Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez, Halit Refiğ gibi yönetmenlerin yanı sıra Cüneyt Arkın, Hülya Koçyiğit, Kartal Tibet, Yılmaz Güney, Fatma Girik, Türkan Şoray gibi oyuncular da sinema dünyasına adım attı.

Televizyonların ise eve girmeye başladığı yıllarda sinemadan uzaklaşmış olan toplumun ilgisine yönelik olaya dayalı filmler yapılmıştır. Ayrıca Türkiye ve dünyadaki olayların etkisiyle de “Karaoğlan“, “Malkoçoğlu“, “Tarkan“lı; “Çeko“, “Zorro“, “Killing“, “Tom Miks“, “Süperman“li fantastik, avantür hem de erotik filmlerin çekilmiştir.

Atıf Yılmaz’ın “Selvi Boylum Al Yazmalım“, “Kibar Feyzo“, Lütfi Akad’ın “Gelin“, “Düğün” ve “Diyet” üçlemesi, Yılmaz Güney’in “Umut”ve “Arkadaş” filmleri dönemin dikkat çeken yapımları arasında yer aldı.

Türk sineması Cannes Film Festivali’nin büyük ödülü “Altın Palmiye”ye ilk kez Şerif Gören ve Yılmaz Güney’in “Yol” filmiyle 1982’de sahip oldu.

Türk sinemasının yükselişe geçtiği 2000’li yıllarda ise ilk önemli başarı, Nuri Bilge Ceylan’ın 2003’de Cannes Film Festivali’nde “Jüri Büyük Ödülü”nü kazanmasıydı.

2005’ten sonraki yıllarda sinema sektöründe ciddi bir artış yakalandı ve kalite sağlandı. Türk sineması bugüne kadarki en büyük gişesine ise geçen yıl vizyona giren ve yaklaşık 6 milyon 670 bin kişinin izlediği “Düğün Dernek” filmiyle ulaştı.

Hem seyirci hem hasılat bakımından milyonları gören Türk sineması, özellikle yerli film izleyicisi bakımından dünyada ön sıralara yerleşti.

 

Kaynakça

http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrk_sinemas%C4%B1

http://sinema.hurriyet.com.tr/

Leave a Reply