31 Ekim 2014
Isparta’nın Yalvaç ilçesinde mevsimlik işçileri taşıyan midibüs şarampole yuvarlandı. 27 kişi kapasiteli olduğu fakat kaza anında midibüste 45 kişinin bulunduğu tespit edildi. 18 kişi yaşamını yitirdi.
28 Ekim 2014
Ermenek’te özel bir şirkete ait linyit kömürü ocağı suyla doldu. 18 işçi mahsur kaldı.
25 Ekim 2014
Süleyman Demirel Üniversitesi öğrencilerini gezi için Eskişehir’e götüren midibüs, Afyonkarahisar’da uçuruma yuvarlandı. Şoförün, anayol yerine 50 km daha kısa olan köy yolunu kullandığı belirlendi. 8 üniversite öğrencisi hayatını kaybetti.
Bu üç vahim olay sadece bir hafta içinde gerçekleşti. Sebebi nedir, sorumluları kimlerdir? Görünen bir gerçek var ki, o da maliyeti en aza indirerek aşırı para kazanma isteği içinde olan patronlar. Üstüne iktidara olan yakınlık derecesi de eklenince daha da rahat yapılan usulsüz çalışmalar. Güvenlikten yoksun bir ülke…
-Yolu kısaltmak amacıyla anayol yerine 50 km daha kısa olan köy yolunu kullanmak
-27 kişilik midibüse 45 kişi bindirmek.
– ‘‘Kapalı linyit havzası, maden yapılırsa su basar.’’raporuna rağmen maden ocağı açmak.
Daha 6 ay önce Soma’da 301 madenci yaşamını yitirmişken, Ermenek ile yine yandı yüreğimiz. Belki de Soma faciasının sorumluları halen bulunmadığından veya kader diye geçiştirilmesidir bu ihmalsizliklerin sonucunda devam eden işçi ölümleri.
İşçi ölümlerinin bu kadar çok olduğu bir dönemde dikketleri üzerine çeken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 2012 yılında verdiği bir röportajda ‘‘14-15’li yaşlarda inşaat ameleliği yaptım. Ayağıma çivi mi batmadı..Annem on dört yaşındaki çocuğa kuşak mı bağlamadı, bel fıtığı olmasın diye..’’ söylüyor. Kendisi de küçük yaşta işçi olmuş, ayağına çivi batmış, zor durumda kalmış. Ama yılmamış, bakanlık seviyesine kadar yükselmeyi başarmış Faruk Çelik. İşçi olmuş küçük yaşta. Belki işçilerin hallerinden, benden veya siz bu yazıyı okuyanlardan daha iyi anlar. Zordur 14-15’li yaşlarda çalışmak. Akranları okula giderken, oyun oynarken; inşaata çimento taşımak. Günümüze gelince, işçilerin ayağına da şimdi sadece batan çivi olsa diye düşünmeden edemiyor insan. İhmalsizlikler zinciri sonucu insanlarımız hayatlarını yitiriyorlar. En yakın örnek Ermenek’teki maden kazası. ‘‘Kaza mıdır yoksa göz göre göre ölüme davetiye çıkarmak mıdır?’’ bilinmez. Maden yapılırsa su basma tehlikesi olan ve raporlarda da belirtilen bir yere linyit kömürü ocağı açmak ne kadar doğrudur? Bazı kesimlerin birilerinin hatrı için önemli şeyleri görmezden gelmesi, babası madende suyun altında iken doğan bebeğin gelecekte belki de bir daha babasını görememesine sebep olacak. 5 yaşındaki Ömer Asaf’ın babası için ‘‘Babama Galatasaray maçı var dersek madenden çıkar.’’ demesi ise küçük Ömer’in minicik elleri ile bu işin sorumlularına attığı tokattır. Umuda bağlanmaktır, inanmaktır. Acılı annenin madende mahsur kalan oğlu için ‘‘Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?’’ yakınması hangi insanın yüreğini burkmaz ki. Eğer yine hesabı sorulmazsa bu yanlışın, patronlar yazın havuzlarında yine rahat rahat yüzüp, güneşin tadını çıkarırken, acılı ana yüreğini kim hatırlar? Bu kez olsun ateş düştüğü yeri yakmasın. Aynısını Soma için de yazdığım yazı da demiştim. (http://gazetebilkent.com/2014/05/16/unutma-ey-halkim/ ) İki haftaya kalmadı, hiçbir şey olmamış gibi devam ettik yaşantımıza. Sormadık, sorgulamadık. Soma faciasının yıl dönümü 13 Mayıs’ta hatırlayacağız yine yitip giden işçileri.
Kim bilir ülkemizde buna benzer denetlenip de uygulanmaya konmayan, ceza verilecekken bile araya 50 kişinin hatır için girdiği ,eksikliklerin görmezden gelindiği daha kaç maden ocağı veya fabrika var?
Soma ve Ermenek kazaları sonucunda halen koltuğunda rahat oturabiliyorsa Faruk Çelik, küçük yaşta ayağına çivi battığında tepki vermemesi veya tepki vermesine engel olan sistemden dolayıdır. Bugün sorumlu aranacaksa öncelikle en tepeden başlanmalı incelemeye. Balık baştan kokmaya başlarsa eğer, sosyal güvenliğin sağlayıcısı bakandan en alt kademedeki görevliye kadar koku siner.
Evet, istifa etmesiyle yitip giden canlar geri gelmeyecek. Ama Çelik’ten sonra gelecek bakan kendisini bu duruma düşürmemek için işini sağlama alacak. Belki de Türk siyasetinde eksik ve aslında olması gereken istifa eylemini Faruk Çelik gerçekleştirerek bir ilke imza atacak. Dünyada birçok siyasetçi başarısızlığında istifa ederken, ülkemizde yer edinememesi kötü bir şey.
‘‘İstifa da bir erdemdir Sayın Çelik.’’
Şeyh Edebali’nin, Osmanlı Devleti kurucusu Osman Gazi’ye vasiyeti ile yazımı sonlandırıyorum.
‘‘…Şunu da unutma;
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.’’