Yeni siyasi partiler kurulurken bir yerlerden birileri, kanaatimce, birilerinin koltuk sevdası sona erecek diye korkmasından olsa gerek “Oyları bölecek bu yeni kurulan partiler ’’ safsatasını çoktan başlatmışa benziyor. Yazdığım cümleyi tekrar okuyunca çok eveleyip gevelediğimin farkına vardım. Doğrudan söyleyeyim. CHP  ve MHP kanadından yükselen bir ses “Aman oylar bölünmesin.’’

Bozkırın tezenesi, Türk halk ozanı Neşet Ertaş’ın seslendirdiği türküdeki  “Aman eller duymasın, aman eller görmesin…’’ sözlerini hatırlatır gibi insana muhalefetin bu tutumu. Hatta sözleri şu şekilde değiştirmekte mümkün.

 

“Aman oylar bölünmesin,

Canım %26’ler

Canım %14’ler

Değişmesin.’’

 

Sazlı sözlü girizgahtan sonra gelelim fasulyenin faydalarına.

Türkiye’de yadsınamayacak bir kesim var ki, sırf bu safsatadan dolayı aklından ve gönlünden geçene değil, %10 barajından geçebilecek olan partiye oy vermekte. Zaten oylar bölünmesin demek demokrasi içinde yanlış bir kavram değil midir? Demokrasi çeşitlilikle sağlanır. Kişi, bu söyleme uyarak farklı görüş, düşünce ve kadroların ülke yönetiminde söz sahibi olmasını kendi elleri ile neşter vurarak engelliyor maalesef.

Şöyle de bir gerçek vardır ki, her insan oy verdiği partinin kazanması ister. Çünkü, bireyin oy verdiği partinin bir görüşü vardır ve birey o görüş ve sistemle yönetilmeyi arzular. Velev ki “Oylar bölünmesin.’’ yalanına kanarsanız ve oyunuzu daha güçlü bir partiden yana kullanırsanız desteklemediğiniz fikir ve istemediğiniz kişiler tarafından yönetilmeye mecbur kalırsınız. İşte o zaman bu ülkede partiler gerçekten yüzde kaç oy oranı ile temsil ediliyor bilemeyiz.

Tabii ki bu safsatada medyanın rolü de büyük. Seçime giren 25’i aşkın siyasi parti varken yazılı ve görsel basında, sanki seçime 4 parti girecek gibi gösterilmesindeki amaç nedir? Diğer partilerin vaatleri yok mu, adayları yok mu? Genel başkanları nasıl, hitabetleri nasıl, halkla ilişkileri nasıl? Evet bu soruların cevaplarını tabii ki bilemiyor seçmenin çoğu. Çünkü günümüz basını istediğini değil istenileni gösterip, yazıyor. Kimi yakın görüyorsa veya kime karşı kuyruk acısı varsa onun karşısındakine çalışıyor.

 

Hazine yardımı, adil koşullarda sürmesi gereken demokratik siyasi rekabetin, kökten büyük partiler lehine sonuçlanmasına neden oluyor.

Hazine yardımı, adil koşullarda sürmesi gereken demokratik siyasi rekabetin, kökten büyük partiler lehine sonuçlanmasına neden oluyor.

 

Böyle işleyen bir sistem karşısında üzerine hazine yardımı da eklenince partiler arası makas daha da açılıyor maalesef. (hazine yardımı: %3 ve üzeri oy oranına sahip olan partilerin aldığı yardım)

Yukarıda açıkladığım sebepler üst üste de binince kişinin savunduğu partinin %10 barajını geçmesi olağan bir olay olmadığı sürece imkansızlaşınca, insan elinde olmadan oyum boşa gitmesin yanılgısına kapılarak mecliste temsil edilebilecek partilerden birini seçmeye yelteniyor.

İşte asıl mesele de bu değil mi zaten? Sistemin, “Oylar bölünmesin.’’ diye başlattığı ve yürüttüğü işlem, kişinin aklında “Oyum ziyan olmasın.’’ ile sonuçlanıyor. Ama oyunu kendi desteklediği partiye vermeyerek ziyan ettiğinin farkında değil.

Ülkenin menfaatleri doğrultusunda 2015 genel seçimleri tarihin en önemli seçimi olarak vurgulanmakta bazı kesimler tarafından. Neredeyse son 3 seçimdir aynı sözü duyuyoruz. Zannımca, oylar bölünmesin safsatasından olsa gerek, son 13 yıldır yapılan her seçimde değişen tek şey  seçimlerin yapıldığı tarih oldu şimdiye kadar. Temcit pilavı gibi her seçim önümüze sürülen bu olguyu 2015 genel seçimlerinde yıkmanız umuduyla.

Leave a Reply