Merhaba Türkiye. 20 yaşında bir kız öldürüldü duydunuz değil mi? İlk miydi? Hayır. Son mu olacak? Ne yazık ki hayır. Bizce bu aslında hiç yaşanmamalıydı. Tamamı kız/kadın/ dişi/ bayanlardan – ne diyorsanız deyin işte- oluşan bir birim olarak, Özgecan Aslan ve ölümü bu şekilde olmuş her kadın için yazmamız gerektiğini düşündük. Hayatında kadın olduğu için ikinci sınıf insan muamelesi görmüş, korkutulmuş, incitilmiş herkes için bunu yazmamız gerektiğini düşündük. Kendini bilmez zayıf iradeli birkaç erkeğin uçkurlarına hakim olamamalarını kendilerinde hak gördükleri için tecavüze uğramış, hatta en ufak bir laf atılmış her kız ve kadın için bunu yazmamız gerektiğini düşündük.

Sonra baktık ki ünlü düşünür ve felsefe adamı “Nihat Doğan” ahlak dersi vermek amaçlı “twit” falan atmış. Demiş ki “etekleri giyerseniz böyle olur”. Adam sanatçı tabi şiir gibi yazmış. Delikanlı ya sözde kadınları uyarmayı kendinde görev bilmiş.

Screen Shot 2015-02-16 at 12.46.53 PM

 

İçinizden bütün küfürleri sayabilirsiniz. Sayın. Hatta bu adamın mantığıyla düşünürseniz sizin adamı gidip dövme hakkınız oluyor çünkü bakın adam ne güzel açıklamış. Diyor ki etek giyen kadın kaşınır, dolayısıyla erkek istediğini yapmakta özgürdür. Yukarıdaki yazıdan bunu çıkarıyoruz. E şimdi bu da demek oluyor ki bazı erkekler primal içgüdülerini törpüleyemedikleri için karşı cinse istediğini yapmakta serbest. O zaman bu mantıkla biz de primal günlerimize bir göz atalım. “Savunma”. “Fight or flight”. Dışardan tehdit alırsanız ya kavga edersiniz ya kaçarsınız. Bu sefer kaçmayın, kavga edin mesela. Madem dünyada herkes idlerine göre hareket ediyor, o zaman siz de öyle yapın ve şu evrimini tamamlayamamış, anne saygısı olmayan şu adama bir çift laf edin. Aman boşverin vazgeçtim ya etmeyin, enerjinizi daha önemli insanlara harcayın. Zaten ahlak dersini ahlaksızlardan alacak haliniz yok.

Şimdi Nihat Doğan üstünden gidiyoruz da muhattabımız tek bu “yaratık” değil. Bu ve bunun gibi diğerleri. 20 yaşında birinin geleceğini ondan çalmanın doğruluğuna inanan herkes. Kadını eşya gören herkes. Başka bir canlının canını almayı kendinde hak gören her yaratık. Kısacası insan olamayan insanlara bu laflarımız.

“Bunlar daha önce de oldu, neden bu bu kadar tepki çekti?” diye soran bazı tipler de var. Peki neden bu kadar tepki çekti cidden? Sizce bunların sürekli olduğu bir ülkede yaşadığımız için alışmış olmamız mı gerekiyor? Bunu normal görmemiz, kabullenmemiz mi gerekiyor?

Şimdi şöyle bir hatırlayalım kadınlar ne yapmalıymış, ona göre davranın. Mesela hamileyken sokağa çıkmayın. Mesela çalışmayın siz. İşiniz ne sizin, annesin anneliğini bil. Tamam bunları yaptık. Peki o zaman 6 yaşındaki kız ne yapsın? 13 yaşındaki kız ne yapsın? Daha cinselliği falan bilmeyen bu yaş gruplarına tecavüz eden zihniyetin bunlar karşısında bir nedenleri vardır elbet.

Bir de şu tipler var. “Sen buna itiraz ediyorsan solcusun, inançsızsın, Müslüman değilsin, feministsin, şöylesin böylesin” diye ortalıkta gezenler. Solcu da sağcı da değilim. Allah’a inancım var. Feminist de değilim. Müslümanım, belki de bu söylemleri yapanlardan daha çok Müslümanım. Bunları geçtim. Hadi diyelim değilim. Hadi diyelim sonuna kadar feministim. Ne değişirdi ki başka dinden olsaydık ya da feminist olsaydık? İnsan değil miyiz biz de? Buna itiraz edebilmek, bu cinayetin iğrençliği konusunda isyan etmek insanlık değil midir? Siz politik görüşünüz sebebiyle mi böyle bir cinayete karşı geliyorsunuz veya gelmiyorsunuz? O zaman yazık size.

Bizler gençleriz. İnsanız. Herkesin huzur içinde yaşayabileceği bir toplumda gelecek sahibi olmak isteyen insanlarız. Bir geleceğimiz olması için çalışan çabalayan insanlarız. Hayatta başımıza kontrolümüzde olmayan birçok şey gelirken bir de kendi türünden, başka bir insandan kötülük gelmesini niye istesin ki insanoğlu? Yeterince yorulmadık mı kin besleyerek?

Biz yazsak ne değişir peki? Biz yine de yazalım da elimizden geleni yapalım. Huzur içinde yat Özgecan Aslan.

Gonca Aygün:

Kadın olmak. İnsanlıktan yoksun bir ülkede kadın olarak nefes almak. Ne kadar zor, başına geleceklerden habersiz hep bir diken üstünde, tedirgin ve korku içinde yaşamak. Ne yazık ki Özgecan cinayeti bir ilk değil ülkemizde ve son olmayacak gibi gözüküyor çünkü kadınlar her geçen gün daha değersizleştiriliyor, ötekileştiriliyor. Kadın erkek arasında tek bir eşitsizlik var bana göre; fiziksel güç. Erkeklerin dilediği zaman kadını şiddete maruz bırakması, tecavüz etmesi, öldürmesi bu ülkenin mantık çerçevesi içerisinde artık daha kolay görünüyor fakat suçlu yine kadın olarak gösteriliyor. ‘Kadın tahrik etti, cilve yaptı.’ vs. gibi nedenlerle zanlının suçu hafifletiliyor. Bu tür bir vahşetten sonra, toplu taşıma aracı kullanan bir bayan olarak ömür boyu sürecek bir korku hep var olacak beynimde. Bu haberi ilk öğrendiğimde aklıma ilk gelen empati yapmak oldu. Benim başıma böyle bir şey gelse zaten yaşamak istemezdim diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.  Daha hayatının baharında üniversite öğrencisi dupduru güzel bir genç kız… Daha yapacak ne çok şeyi vardı oysa. Mezun olacaktı, evlenecekti, evlat dünyaya getirecekti belki de dünyayı gezme hayali vardı kim bilir… Ama bir gece de üç kendini bilmez hayatının ışığını bir anda söndürdü. Keşke bu olanlar hiç olmasaydı.. Dilerim son gününü hiç hatırlama Özgecan, mekanın cennet olsun.

Alca Kara:

Yine gidişiyle adını öğrendiğimiz birisi Özgecan. O artık sokakta, gecenin karanlığında yürürken korkan her kızın kendine hatırlattığı birisi olacak. Niceleri gibi. Giyimine, makyajına, kahkahasına kendisi değil, çevresindekileri ve onların koşullarını düşünerek dikkat eden, kararlarını yine buna göre veren birçok kız için başına gelebileceklerin bir hatırlatıcısı olacak.

Olaydan sonra en çok sorulan “Ne yapmış da böyle olmuş?” sorusu bile Özgecan’ı suçluyor. Özgecan hiç tanımadığı birisi tarafından öldürüldü, onun yerinde kim olsa sonu aynı olacaktı, tabii ortak noktası cinsiyeti olan herhangi birisi.

Bugün; tanımadığı birisi değil, en yakınındakinin bile, kadın olduğu için, kız olduğu için; yanındakini, karşısındakini hırpaladığı, yıprattığı, ona zarar verdiği hatta onu öldürdüğü bir dünyada yaşıyoruz. Sesini çıkaramadığı, kimseye güvenemediği için günlerce, aylarca, yıllarca tacizle ve şiddetle yaşayan, kimse duymadan bununla hayata veda eden kadınların var olduğu bir dünyadayız, ülkedeyiz, şehirde ve mahalledeyiz, hatta belki de aynı evdeyiz. Kimseye derdini anlatamayan, yaşadıklarından utanan kadınların olduğu bir yer. Kendisine yapılan şeylerden utanan kadınların olduğu bir yer. Kendisine inanılmayan kadınların olduğu bir yer.

Bu gibi haberleri duyduktan sonra bir sure üzülüp sonrasında sadece kötü bir örnek olarak hatırlayıp “sonu onun gibi olmamak” için uğraşılan bir yer değil, bu tür şeyleri yapanların korkacağı bir dünyada yaşamak için hep beraber hareket etmemiz gerekiyor.

Özgecan ne bir ilk ne bir son. Ama artık elimizden geleni yapmamız için “Daha ne olsun?!” dedirtecek bir kahraman. Kadınların toplumda içinde bulundukları durum, ancak hep beraber üstesinden gelebileceğimiz bir sorun. Sokakta bu gece her kesimden yürüyecek kız yine aynı ortak duyguyu, aynı ortak korkuyu hissedecek, yine bir evde, bir iş yerinde, bir arabada tacize uğrayan kadın sesini duyuramayacağını düşünüp bu duruma katlanacak. Yine birisi dayanamadığı için kendisini suçlayıp hayatından nefret edecek ve kim bilir ne yapacak.

Hadi o zaman ne duruyoruz, DAHA NE OLSUN?

 

Gamze Arslan:

Kadının her hareketini kendi çizdiği doğrularla belirleyip kısıtlamak isteyen, kadına cinsel ve fiziksel şiddeti normalleştiren bir toplumun son kurbanı Özgecan. 20 yaşında, üniversite öğrencisi genç bir kadın. Okula gittiği sıradan bir gün olarak başlamıştı her şey onun için. Arkadaşı ile öğlen yemeği yedi ve evine gitmek üzere minibüse bindi. Aynı günün akşamı ise cansız bedeni insanlığı ölmüş üç kişi tarafından ormana gömülmüştü. Çünkü bu ülkede kadın olarak yaşamak çok zordu, sıradan bir günde okuldan eve dönmek bile çok tehlikeliydi.

Simdi Özgecan için tüm Türkiye’nin canı yanıyor. Hepimiz tecavüz ve kadına şiddet davalarında suçluyu bir şekilde haklı çıkaran adalet sistemimize aşinayız. Hepimiz bari bu sefer suçlu cezasını bulsun diye beklemekteyiz. Belki de konuşmamız gereken tecavüzlere, yaralamalara ve öldürmelere verilecek cezalar yerine bunları nasıl önleyebileceğimiz olmalı. Başka Özgecanlar olmamalı bu ülkede…

Ekin Işık:

İnsanlığın bittiği yerdeyiz… Çok değil bundan yaklaşık 1 yıl önce altı yaşındaki Gizem AKDENİZ tecavüze uğradı, bıçaklandı ve yakılarak öldürüldü. Ve yine çok ama çok acı bir olay daha yaşadık. 20 yaşındaki kardeşimiz  Özgecan ASLAN korkunç bir şekilde hayata gözlerini yumdu. Her gün ülkemizde yüzlerce kadın şiddete maruz kalıyor, tecavüze uğruyor, hayata veda ediyor. Biz sadece şanslı olanlarız ama başımıza bir gün bunların gelmeyeceğini bilemeyiz. Kadına bu kadar değersiz yaklaşılan bu ülkede bu zihniyete sahip insanlarla birlikte nefes almaktan utanıyorum. Özgecan’a yapılanları düşündükçe onun o an neler hissettiğini anlamak için empati kurmaya çalıştıkça tüylerim ürperiyor, nefesim kesiliyor. Öyle bir yerde yaşıyoruz ki akşam saat  9’dan sonra sokakta yalnız yürürken arkandan birinin geldiğini hissedip korkudan dönüp bakamazsın, taksiye yalnız bineceksen plakasını hemen birine yollarsın, otobüs, dolmuş gibi toplu taşıma araçlarında evin son durakta olsa bile son durakta inemezsin çünkü o otobüste tek başına kalırsan eğer Özgecan’ın yaşadığı şeyleri yaşama ihtimalin çok yüksek. Kısacası sokaktaki tüm erkeklere potansiyel tecavüzcü olarak bakmak zorunda kaldığımız bir ülke Türkiye. Kadın olmak zor ülkemizde. Gün geçtikçe daha da zor olacak. Işıklar içinde uyu Özgecan…

Gökçen Gökçenoğlu:

Eğer sayısız taciz vakalarından birini duyduğunuzda: “Ama o da tahrik edici davranmamalıydı.” cümlesini kurabiliyorsanız, eğer anneyseniz ve oğlunuzun görgüsüzlüğüne, medeniyetsizliğine karşı “Erkektir.” bahanesini öne sürebiliyorsanız, eğer kadınsanız ve hala susuyorsanız siz de suçlusunuz.

Tecavüzcüyü ve kadın katilini sonuna kadar koruyan bir ülkede yaşamak insan olana sorumluluk yükler. Kızınız veya kardeşiniz sokağa “açık saçık” bir kıyafetle çıkmaya kalkarsa önce siz taciz edersiniz ki sokakta tanımadığı biri taciz etmesin. Kadın ve kız diye iki ayrı isim kullanırsınız onlar için, cinsellikleriyle öne çıksınlar, kendilerini de öyle tanımlasınlar. Öz saygı düştükçe kendini koruma içgüdüsü güçleniyor mu ki? Öyle olmalı ki koca bir kültür, kadını vücudunu gizlemeye teşvik etmeye çalışıyor.

Bu kadar acınası bir medeniyetsizlik Özgecan’ın katili oldu. İnsanın değerli olmadığı bir toplum, ailelerin çocuk yaşta kızlarını zorla evlendirmelerine ve kendi rızalarıyla tecavüz ettirmelerine sebep oluyor. Tacizin normalleştiği bir kültür, kadını cinselliğinden utandıran zihniyet insanlık ayıbıdır.

Kadınsanız ve hala susuyorsanız siz de suçlusunuz.

İnsansanız ve hala susuyorsanız siz de suçlusunuz.

Doğa Bilir: 20 yaşında bir kadın olarak ben Özgecan için belki de herkestrn fazla üzülüyorum. Başına neler gelmiş olabileceğini düşündüğümde, başıma neler gelebileceğini düşündükçe geleceğime dair endişe duymaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Taciz sadece tecavüzle de bitmiyor ülkede. Kendini hacı adleden insanlardan laf yiyebiliyorsun yolda yürürken. Hele ki 11 yaşındaysan çok korkabiliyorsun, annene sığınmaya çalışıyorsun. Birkaç sene sonra su almaya indiğinde önünde duran kamyonetten yükselen ıslık sesleri yüzünden kendinden tiksinebiliyor, babam duymamış olsun, kavga çıkmasın diye dua edebiliyorsun mesela. Çok değil bir hafta önce ineceğin durağa gelmeden elini tutmaya çalışan adamdan kaçmak için otobüsten atabiliyorsun kendini. Çünkü bağırsan sakız çiğniyodu arandı derler, olay çıkarıyo dikkat çekmeye çalışıyor derler. Yine seni suçlarlar, seni sustururlar. Bu memlekette kadın olmak zor azizim, yine suçu sana bağlarlar.

 

Leave a Reply