2015 Seçimlerinin nabzını tutmaya devam ettiğimiz şu günlerde, geçtiğimiz Kasım ayında kurulan çiçeği burnunda bir partinin genel başkanına konuk olduk: Elektronik Demokrasi Partisi (EDP) Genel Başkanı Sayın Emrehan Halıcı. 21. dönemde Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili olan Halıcı, 1 Haziran 2010’da Cumhuriyet Halk Partisi’ne katıldı. 23. ve 24. dönem Ankara milletvekilliği görevini yürüten Halıcı, 26 Kasım 2014 tarihinde EDP’yi kurmuştur.
Enes Ayaşlı – Emrehan Bey, Türkiye’nin en büyük online öğrenci gazetesi, Gazete Bilkent adına teklifimi kırmadığınız için teşekkür ediyorum.
Emrehan Halıcı – Asıl ben teşekkür ederim. Hoş geldiniz.
E.A. – Elektronik Demokrasi Partisi’ni “Hayat elektronik ortama taşınmış vaziyette. Oylamalarımız bile elektronik ortamda olacak.” sözleriyle ön plana çıkardınız. Peki bu sözlerden kastınız neyi? EDP’yi kurarken nasıl bir vizyon hedeflediniz?
E.H. – Biliyorsunuz EDP olarak biz bu seçimlere katılmıyoruz. Bu sebeple kendimizi tamamen altyapı çalışmalarına yönlendirmiş durumdayız. Herkes daha iyi bir çevrede, daha iyi bir ortamda yaşamak ister. Bu ortamı sağlayan da demokrasilerdir. Halkın kendi kendini yönetebilmesi en demokratik yöntem olduğundan, dünyada da en yaygın olan yönetim biçimi odur. Fakat bu sistemin halk egemenliğine ne derecede dayanıp dayanmadığının sorgulanması gerekir. İnsanların tamamını yönetime dahil edemediğiniz için temsili demokrasi diye bir şey ortaya çıkmıştır. Şu an bu sistemin aynı biçimde devam ediyor olması kabul edilemez bir durumdur. Teknoloji, insanların sayısına bakmadan, yer zaman mevhumu olmadan çok yönlü iletişim kurabilme olanağı sağlamışken, devletin, partilerin ve siyasetin bunu kullanmıyor olması büyük bir çelişkidir. İşte EDP bu fikirle ortaya çıktı. Siyaset karar mekanizmalarına katılmak demektir. Biz siyasi partilerin bu olanakları uygulayabilmesi hedefiyle yola çıktık. Şeffaflık ve tam demokrasiyi hedef aldık.
E.A.- Peki Cumhuriyet Halk Partisi’nden ayrılış sürecinizde neler yaşadınız? Bu idealleri gerçekleştirmek için CHP bir engel mi teşkil ediyordu?
E.H. – Ben CHP’ne bu vizyonu gerçekleştirmek üzere girdim. Sayın genel başkan, beni daha ilk günden, hiçbir partide olmayan Bilgi ve İletişim Teknolojilerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirdi. Ve 4 sene boyunca bu konuda ciddi atılımlar yaptık. Bizim hedefimiz Türkiye’yi bilgi toplumuna, CHP ‘yi de e-partiye dönüştürmekti. Zaten bu parti fikri, rahmetli Ecevit döneminde kendisiyle paylaştığım bir sektördü. Bugün de CHP’deki online üyelik, e-seçmen sayfası gibi konularda çok önemli mesafeler kat edildi. Ama CHP köklü bir parti. Bu tür köklü partilerde böyle değişiklikler mümkün olmuyor. Delege yapısı, kurultay geleneği gibi var olan gelenekler buna engel. Parti tabanındaki arkadaşlarımız kendi yetkilerinin azaldığı kuşkusuna kapıldılar. Bu sebeple sıfırdan başlayıp, tarihi bu fikre dayalı olan bir oluşumun daha şanslı olabileceğine inandık. Bu yolda da istifamı verdim. O günden beri de yaptığım açıklamalarda göreceğiniz gibi, CHP ile daima işbirliği yapmaya, kurduğumuz sistemi ilerletmeye her zaman çık olduğumu belirtmek istiyorum.
E.A. – Her ne kadar bilgi ve iletişim teknolojileri üzerine çalışmalar yürüten biri de olsanız, gerek DSP’de gerekse CHP’de yer almış, siyasi geçmişi bulunan bir vekilsiniz. Bu geçmişte edindiğiniz tecrübeye dayanarak, seçimleri etkileyecek bir unsur, Çözüm Süreci hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu konuda meclisin atmosferi nasıl?
E.H. – İçinde barış olan her konu hepimizin sıcak yaklaşması gereken bir konudur. Demokratik taleplerin, özgürlük taleplerinin yerine getirilmesi ve bunu istemek de çok anlamlı bir yaklaşımdır. Ancak bu süreçte devlet kurumları tarafından yapılan hatalı tavırlar olmuştur. Bunları da açık yüreklilikle seslendirmek gerekir. Bu o kadar hassas bir konudur ki, siyasi çıkar sağlamak için bu konuyu kullanmak yanlış olur. Şu anda iktidar bu konuyu gizli bir gündemle, sağlıklı olmayan bir yapıda ele alıyor. Burada izlenecek yol haritasının yurttaşlarımızla paylaşılması gerekir. Sıkıntılar oluşursa yine şeffaflık içerisinde giderilmesi gerekir. Bu konuyu çözerken, dar ve kısır siyasi beklentilere göre hareket etmek doğru değildir. Muhalefetin de bu sürece sadece baltalamak vesilesiyle yaklaşması doğru değildir. Burada tüm taraflara sağduyulu, sakin ve şeffaf bir yaklaşım gerekir.
E.A. – Peki bu süreçte CHP’nin tavrını nasıl buluyorsunuz? CHP nasıl bir muhalefet yapıyor?
E.H. – CHP bu konuda iktidara epey davette bulundu. Ancak karşılıklı bir masaya oturma tam anlamıyla gerçekleşmedi. O sebeple iktidarı ya da muhalefeti eleştirmeyi şu an çok doğru bulmuyorum. Bir araya gelinmemesi konusunda –maalesef- iki tarafın da olumsuz yaklaşımları oldu. Siyaset ülkede çok keskin yapılıyor. Tabi ki seçimlerde büyük bir rekabet olacak. Ancak seçimlerden sonra iktidar iktidar olarak, muhalefet de muhalefet olarak katkısını yapmalıdır. Maalesef bu keskin siyaset bu iki partiyi bir araya getirememiştir. Yine de asıl sorumlu -bu konuda- iktidardır. İktidarın, iktidar sorumluluğuyla hareket ederek muhalefeti yanına alması, onlara fikir oluşturmak için gereken ortamı hazırlaması gerekir.
E.A. – Yeni kurulmuş bir parti başkanı olarak “Başkanlık sistemi” hakkında neler söyleyeceksiniz?
E.H. – Şu an Türkiye’de var olan bir parlamenter sistemin bile çalışmasından tam anlamıyla memnun değilken, yeni bir sistemin Türkiye’de ne derece başarılı olup olmayacağı tartışılır. Her şey değişebilir. Sonuçta dünya değişiyor. Yeni durumlara göre kendinizi konumlandırmanız gerekir. Ama Türkiye’de bugün böyle bir inanç yok. Olmadığı için iktidarın getirdiği her öneriye kuşkuyla bakılıyor. Bu kuşkuyu ortaya çıkaracak çok katı nedenler vardır. Ülkenin kurumlarına inanç –maalesef- giderek azalmıştır. Yargının durumu ortada. O sebeple öncelikli yapılması gereken ortamın sakinleştirilmesidir. Aksi takdirde yapılacak şeyin iktidarı kuvvetlendireceğine, ve ülkeye zarar getireceğine inanıyorum. Başkanlık isteminden önce seçim sistemi, siyasal partiler kanunu değişmelidir. Tabi ki herkesin öneri getirmeye hakkı vardır. Ama iktidarın bu haliyle getireceği öneriler kuşkuyla yaklaşılmasını ben de doğru buluyorum. Mecliste de başkanlığın sadece adı konuşuluyor.
E.A. – 2015 Genel seçimlerine parti olarak katılmayacağınızı belirttiniz. Peki, bu seçimleri takiben yer alacağınız ilk seçimlerde şahsınız ve partiniz adına beklentileriniz nelerdir? EDP’yi nerede görmeyi hedefliyorsunuz?
E.H. – Ben hiç kimseye hayal vermek istemem. Ülkenin daha iyi yönetilmesi gerelktiğine inanan insanlar aramıza katılırsa; cep telefonlarından, bilgisayarlardan yönetime katılmak, karar mekanizmalarına katılmak isteyenlerle bir araya gelirsek, bu girişim daha hızlı gelişecek. Ben bu partinin kurucusuyum. Hali hazırda da eş başkanlarından birisiyim. Zaten partide liderlik kavramını doğru bulmuyorum. Değişim kolay olmalı. Bütün yaptıklarımız denetime açık olmalı. Bu düşüncelerimizi de iktidara getirebilmek için ısrarla ve ümitle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
E.A. – Son olarak Gazete Bilkent aracılığıyla insanlarımıza ve öğrenci arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?
E.H. – Ben bir ODTÜ’lüyüm, ODTÜ fanatiğiyim. Ama Bilkentle de iş birliği içerisindeyim ve tüm kadroların demokratik bir ortamda olduklarını görebiliyorum. Umarım bu yazıyı okuyan tüm arkadaşlarımız siyasi konulara daha fazla eğilir, sahip çıkarlar. Hangi alanda başarılıysanız, o alanda yolunuza devam edin. Ancak ülke ve dünya siyasetine katkı yapmaktan da çekinmeyin. Siyaseti başkası yapsın tarzında bir anlayışı reddedin. Ve eğer nezaket dışı olmazsa da sizleri www.eparti.org adresini ziyaret edip, bizlere katkıda bulunmaya davet ediyorum.
E.A. – Çok teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum.
E.H. – Ben de teşekkür eder, bundan sonraki hayatınızda başarılar dilerim.