Hayatta kaybedilenlerin zamandan daha fazlası olduğu dönemlerde, bu talihsiz şartların içine doğan insanlar vardır. Doğuştan elinize sunulanların hiçbirinin olmadığı bir dünya… Aile yok, eğitim yok, ev yok, can güvenliği yok. Böyle bir hayatta elinizdeki seçenekler oldukça azdır. Sanki kader sizi geleceğinizi belirlemeniz için bir köprünün başına sürüklemiştir. Köprünün ilerisi karanlığa doğru giden bir yolun habercisiyken, başladığınız nokta ıssız bir çölden daha fazlası değildir. Yaşamak istiyorsanız tek seçenek, belirsizliklerle dolu olan yolu, karanlığı seçmektir. Olduğunuz yerde kalmaya çalışmak da bir seçenek olsa da, bu kendinizi kaderin ellerine teslim etmekle eşdeğerdir; ki bazıları içine doğduğu güzel şartlara bakmaksızın sizi yargılayarak korkak olduğunuzu iddia edebilir. Korkaklığın ya da cesaretin ta kendisi olarak yorumlanabilecek olan seçenek ise üstünden durduğunuz köprüden kendinizi atıvermek ve her şeyi sonlandırmaktır. Böyle bir hayata doğsaydınız hangisini seçerdiniz, hiç düşündünüz mü? Yoksa ailenizin sizi saran sıcak kolları buna kafa yormanıza dahi firsat vermedi mi?
1913 senesinde Japonya’da bir adam tam da bu şartların içine doğdu ve karanlığı seçti. Adı Kazuo Taoka‘ydı. Annesi bir fahişeydi. Babası ise belirsiz. Sadece fahişe bir annenin yanında dahi neler tecrübe etmiş olduğunu hayal etmek zor, öyle değil mi? Ama kötünün iyisi denebilecek bir şekilde, annesi ona hiç değilse bir barınak ve belli bir düzeyde koruma sağlıyordu; ta ki Kazuo 11 yaşındayken kendini asıp intihar edene kadar…11 yaşındaki küçük oğlanı gözünüzde canlandırın bir an. Kirli, belki yamalı kıyafetleriyle çöpü karıştırırken… Ya da bir marketten yiyecek çalarken… Kadının birinin çantasını gasp ederken… Soygun yapıp kaçarken… Kazuo’nun en güzel yılları, oyun oynayıp okula gidiyor, ailesi tarafından sevilip kollanıyor olması gereken yılları işte böyle sokaklarda geçmeye başladı. 16 yaşına geldiğinde artık kalifiye bir serseri olmuştu. Ve kaderini değiştirecek güne adım adım yaklaşıyordu.
O dönemde şimdikinin aksine bir dünya devi değil de yerel, ailesel bir yakuza yani mafya örgütü olan Yamaguchi-Gumi, ikinci kuşaktan oğul Noboru Yamaguchi tarafından yönetiliyordu. Bir gün Noboru, adamlarıyla birlikte Kobe sokaklarındaydı. Örgüte girmeye çalışan iki serserinin kendilerini kanıtlama çabalarını izliyordu. Bu iki serseri, sokakta gördükleri diğer serseri gençleri döverek becerilerini göstermek, büyük patronu etkilemek ve örgütün himayesi altına girmek niyetindeydiler ama o gün yanlış adamı seçtiler. Saldırmaya karar verdikleri kişilerden biri Kazuo’ydu ve o gün saldırdıkları son kişi de o oldu. Yaşına rağmen gelişkin bir yapısı olan Kazuo, sokaklarda büyümenin getirdiği bir çeviklikle kendisine has bir adam öldürme yöntemi geliştirmişti. Ellerini bir pençe misali kullanıp düşmanın gözüne saldırarak onu etkisiz hale getiriyor, sonra da gırtlağını keserek canını alıyordu. O gün bu iki serseri, Kazuo’nun klasikleştirdiği yönteminin kurbanı oldular. Ama Kazuo’nun bilmediği şey Noboru Yamaguchi’nin onu izlediğiydi. Kazuo’nun gücünden, çevikliğinden ve kendine has tekniğinden etkilenen Noboru, o gün onu himayesine aldı ve tekniğine ithafen ona kuma yani ayı unvanını verdi. O gün Kazuo’nun hayatının dönüm noktasıydı. O günden sonra dünya ne onun için ne de Japon yakuzaları için bir daha asla aynı olmayacaktı.
İzleyen yıllarda cesareti, gözü karalığı ve kıvrak zekası ile örgütte sivrilen Kazuo, Noboru’nun en has adamlarından biri oldu. Gönderildiği hiçbir görevde başarısız olmuyor, kendi imzasını atan bir tetikçi olarak ün kazanıyordu. 1937 senesinde daha henüz 24 yaşındayken, Japon yer altı dünyasının en büyüklerinden birini tek başına indirdi ama bir detayı gözden kaçırmıştı. Öldürdüğü kodaman, dönemin Japon İçişleri Bakanı’nın kayınpederiydi. Noboru’nun himayesi Kazuo’yu korumaya yetmedi ve tutuklanarak hapse girdi. Yamaguchi-Gumi’nin yapabildiği tek şey, mahkeme heyetini ölümle tehdit ederek müebbetlik suçtan altı yıllık bir cezayla yırtmasını sağlamak oldu. Ancak hapis sadece Kazuo’nun ününü pekiştirerek gücünü arttırdı; çünkü artık tüm Japonya, onun yeraltı dünyasının babalarından birini tek başına öldürdüğünü biliyordu. 1943 senesinde salıverildiğinde, artık herkesin çekindiği bir isim olmuştu. Örgüte geri dönüşünün akabinde, Kazuo’nun hayatını değiştirecek bir olay daha kapısını çalmakta gecikmedi.
[pullquote_left]1944 senesinde Kobe’nin arka sokaklarından birinde ilginç bir olay cereyan etti.[/pullquote_left] 20’li yaşlardaki Fumiko adındaki çamaşırcı bir kız, parasını ödemeyen bir adamla sokak ortasında tartışıyordu. Sinirlenen adam, hayatına mal olacak bir hata yaptı; kızı attığı tokatla yere serdi. Ancak sokağın kurallarına göre yaşamayı bilen bir kızdı karşısındaki. Üstünde kendini korumak için bir bıçak taşıyan kız, adamı sokak ortasında üç kere bıçakladı. Cebinden cüzdanını çıkarıp parasını aldıktan sonra da adamın yüzüne tükürüp, onu oracıkta bırakarak evine gitti. Fakat farkında olmadığı bir gerçek vardı. Adamlarıyla orada olan ve tüm bunları gören bir tanık: Kazuo Taoka. Kazuo’nun neden orada bulunduğu meçhul olsa da bilinen şu ki; kızın cesur ve kendinden emin tavrından çok etkilenmişti. O gün kızı evine kadar takip etti. Aradan geçen üç ayda tanıştılar, birbirlerine aşık oldular ve evlenmeye karar verdiler. Bu zaman aralığında aralarında geçenler muğlak ancak sonrası bilinen ve anlatılan bir hikaye. Neden mi? Çünkü Yamaguchi-Gumi geleneklerine göre Yamaguchi ailesinin bir ferdi olmayan örgüt üyeleri için evlilik yolu kapalıydı.
Evliliğin adamlarının korkusuzluğuna gölge düşürdüğüne inanan kurucu baba Harukichi Yamaguchi, üyelere evlenmeyi yasaklamıştı ve ondan bu yana örgüt, bu kurala sadık kalmıştı. Haliyle Kazuo, evlenmek istediğini Noboru’ya söylediğinde, Noboru tam anlamıyla iki ateş arasında kaldı. Bir yanda örgütün gelenekleri, diğer yanda en sadık adamı vardı. Kazuo’yu vazgeçirmeye çalışan Noboru, bunda başarılı olamayacağını anladığında izin vermekten başka yol bulamadı. Yamaguchi-Gumi’nin en önemli geleneklerinden biri, çamaşırcı bir kız için çiğnendi ve Kazuo, Fumiko’yla evlendi. Tarih, doğru kadını seçtiğini ilerde herkese kanıtlayacaktı.
1946’da Noboru Yamaguchi arkasında koltuğu için savaşacak üç erkek evlat bırakarak öldü. Fakat taht yarışı dördüncü bir katılımcıyla sarsıldı: Kazuo. Kazuo, Fumiko’nun tavsiyesiyle mücadeleye katıldı. Fumiko, kulağına o koltuğu herkesten daha fazla hak ettiğini fısıldamıştı ki haklıydı da. Kazuo, Japon yeraltı dünyasında tanınan ve saygı gören bir isimdi. Karanlık dünyanın babaları, Noboru’nun her yönden Kazuo’nun çok gerisinde kalan oğullarını değil, Kazuo’yu Yamaguchi-Gumi’nin başında görmek istediklerini duyurdular. Örgüt içinde de çok popüler olan Kazuo, kendine yandaş bulmakta gecikmedi ve kısa bir sürede rakiplerini yarış dışı bırakarak, büyük patronun koltuğuna oturdu. O gün Yamaguchi-Gumi’yi bir dünya devi yapacak olan adam iş başına geçmişti.
Kazuo, Yamaguchi-Gumi’yi yerel bir aile örgütü olmaktan çıkarıp ülke çapında faal bir yakuzaya dönüştürdü. Örgütün eskimiş geleneklerinin yerine yenilerini koydu. Evlenme yasağını kaldırdı ancak evlenilecek kadınların, örgütün liderinin onayıyla seçilmesi ilkesini getirdi. Böylelikle üyelerin kurduğu ailelerin de örgütün bir parçası olmasını sağladı. Yasa dışı işlerden gelen kara paranın yasal işlerde aklanarak piyasaya girmesinin önünü açan girişimlerde bulundu. Böylelikle sermaye katlanarak örgütün yayılmasını kolaylaştırdı. 1960’lara gelindiğinde örgüt, artık tüm Japonya’da aktif olmakla kalmayıp, başta Çin ve Rusya olmak üzere Asya kıtasına da yayılmıştı. Deniz aşırı yasa dışı ticaret yapılıyor, gelen para Japon piyasasında aklanıyordu. Yamaguchi-Gumi’nin gelirleri milyonlarla ölçülmeye başlandı. Uluslararası suç örgütleri listesinde Yamaguchi-Gumi’nin ismi geçiyor, ülkeler onlara karşı önlemler alıyordu. Japon polisi onları durdurmaya çalışsa da pek başarılı olamıyordu. Evlilik bağı ile devletin iç kurumlarına kadar bağlanan örgüt, diğer küçük örgütleri de içine alarak büyümüş, Japonya’nın en büyüğü olmuştu. Kazuo’nun bu başarısı, yeraltında hedef alınmasına da sebep olmuyor değildi. Üç suikast girişimini sıyrık dahi almadan atlattı ve her seferinde suikast emrini veren örgütü tarihten sildi. 1981’de 68 yaşında evinde kalp krizi geçirerek öldüğünde, ardında küresel olarak tanınan, milyonlarla ölçülen malvarlığıyla tüm Japonya’yı avucunun içinde tutan bir örgüt bıraktı. O kadar güçlü bir liderdi ki yerini doldurmak isteyen adayların onun koltuğunu hak etmek için birbirleriyle üç yıl kıran kırana savaşmaları gerekti. Peki bu üç yıl süresince örgütü kim yönetti diye sorduğumuzda aldığımız cevap oldukça sıradışı; Fumiko Taoka yani Kazuo’nun çamaşırcılıktan yer altı dünyasının ‘first lady’liğine yükselmiş karısı. 1944 senesinde, Kobe’nin arka sokağında hakkı için dövüşen o kızda, gelecekte bırakacağı mirası savunacak kadını görmüştü Kazuo. Verdiği kararın ne kadar doğru olduğuna tarih ve tüm dünya şahitlik etti.
Hayatın eline fırsatlar sunmadığı bir dünyaya doğmuş ve karanlığın içinde kendini tahtını yaratmış adamların tarihte pekçok örneği vardır. Daha şanslı doğan çoğunluk, her zaman onların ne yaptığına odaklanarak hakları olmadığı halde onları yargılamış ve infaz etmiştir. Ancak asıl sorulması gereken soru, insanların çoğunun içine doğdukları rahatlığın görmelerini engellediği soru, karanlığın krallarının ne yaptığı değil neden yaptığıdır. Asıl yargılama ise bir hayat verilmediği halde doğru ya da yanlış, bir hayat kazananlara değil, onların yerinde olsalar muhtemelen hayatta dahi kalamayacak olanlara yönelmelidir. Karanlığın kralları ya da aydınlığın liderleri…Onlar bir hayat yaşamayı hak etmiş insanlar…Sorunun karşısında sızlanmak yerine çözüm üretmiş, Hannibal’ın dediği gibi ya bir yol bulmuş ya da bir yol yapmış insanlar…Bu gözle bakıldığında onlar belki de bu dünyada yaşamayı gerçekten hak edenler…Ya biz? İçine doğduğumuz fırsatlar dünyasının ne kadarını hak ediyoruz? Ya da gerçekten hak ediyor muyuz? Yoksa hakkımız olmayan hayatları yaşayan işgalcilerden mi ibaretiz?
KAYNAKÇA
1-Adelstein, Jake (2011-03-20).“Yakuza to the Rescue”.The Daily Beast(The Newsweek / Daily Beast Company LLC). Retrieved 2011-03-21.
2-Alford, Peter (May 27, 2008).“Nagasaki mayor’s yakuza killer to hang”.The Australian.
3-Calderon, Justin (12 July 2013).“Japan yakuza: How about your mafia magazines, ASEAN?”.Inside Investor. Retrieved 13 July 2013.
4-Cohen, David. “Combating Transnational Organized Crime”. United States Department of the Treasury. Retrieved 26 June 2012.
5-Wakabayashi, Daisuke; Jeff Bater (2012-02-23). “U.S. Imposes Sanctions on Japan Organized Crime Group”. Wall Street Journal. Retrieved February 24, 2012.
6-http://www.japanvisitor.com/japanese-culture/yamaguchi-gumi
7-http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/6341253.stm
8-http://search.japantimes.co.jp/member/member.html?nn20050819f3.htm
9- http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/7202252.stm
10- http://www.bbc.co.uk/news/world-asia-pacific-13027109
11- http://www.sbs.com.au/news/?id=136356®ion=2
12-http://www.theguardian.com/world/2012/feb/24/united-states-offensive-japan-yakuza